Sovyetler Birliği yanlısı olmakla birlikte ılımlı bir lider kişiliğiyle tanınan Dâvud Han’ın komünistler tarafından kanlı bir darbe ile devrilmesinden sonra Afganistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu (1978) ve Devrim Konseyi’nin başkanlığına, başbakanlığa ve Afganistan Demokratik Halk Partisi (Cem’iyet-i Demokratik-i Halkı Afganistan) genel sekreterliğine Nur Muhammed Terekî getirildi. Komünist liderlerden Hafîzullah Emin ile Babrak Karmal da başkan yardımcılıklarına tayin edildiler; ancak kısa zamanda aralarında bir iktidar mücadelesi başladı. Terekî, Babrak Karmal’ı Çekoslovakya’ya elçi olarak gönderirken güçlü komünistlerden Nur Muhammed Nur, Anahita Ratıbzad ve Muhammed Necîbullah’ı da değişik ülkelere elçi tayin etti. Komünist liderleri ülke dışına çıkaran Terekî. Sovyetler çizgisinde radikal reformlar yapmaya başlayınca geleneklerine ve dinî inançlarına bağlı Afgan halkının şiddetli tepkisiyle karşılaştı. Yönetime karşı başlayan halk ayaklanması kısa zamanda ülkeye yayılırken yurt dışında elçilik göreviyle bulunan ve birbirini ihanetle suçlama yarışına giren komünist liderler görevlerinden alınarak partiden ihraç edildiler. Bu olay komünistler arasındaki iktidar çatışmasını açıkça ortaya koydu. Büyükelçilik görevinden alınan Babrak Karmal Moskova’ya sığındı.
Sovyet yanlısı Afgan yönetimine karşı mücahidlerin organize ettikleri silâhlı halk hareketleriyle baş edemeyen Terekî, Hafîzullah Emin’i Mart 1979’da başbakanlığa getirdi. Ayaklanmaları durduramayan yönetim Moskova’dan silâh ve cephanenin yanı sıra askerî ve sivil görevli yardımı da aldı. Buna rağmen siyasî kargaşa durmadı ve Hafîzullah Emin’i CIA ajanlığıyla suçlayan Terekinin Moskova’dan dönerken Kabil havaalanında vurulması [14 Eylül 1979] üzerine Hafîzullah Emin başa geçti.
Afganistan’ın yeni lideri Hafîzullah Emin, ülkedeki ayaklanmaları ve karışıklığı durdurmak için Amerika Birleşik Devletleri ve Pakistan’dan yardım yolları aramaya teşebbüs edince Sovyetler’in ve komünistlerin harekete geçmesine sebep oldu. Siyasî ve sosyal karışıklıklar sürerken Sovyetler Birliği 24 Aralık 1979’da Kabil’e asker indirerek ülkeyi işgale başladı. Üç gün sonra da Hafîzullah Emin öldürüldü ve radyodan Moskova’da bulunan Babrak Karmal’ın başbakanlığa, Devrim Konseyi başkanlığına ve Afganistan Demokratik Halk Partisi genel sekreterliğine getirildiği ilân edildi. 28 Aralıkta, Sovyetler’in 5 Aralık 1978 tarihli Dostluk, iyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşmaşı’na istinaden Afganistan hükümetinin daveti üzerine bu ülkeye yardım için girdikleri açıklandı; oysa Sovyet birlikleri 24 Aralıkta Afganistan’a girerek fiilen bu ülkeyi işgal etmiş oldukları gibi 28 Aralıkta ülkede böyle bir davette bulunacak meşru siyasî otorite de yoktu. Karmal 1 Ocak 1980’de Moskova’dan Afganistan’a döndü ve yönetimin başına geçti.
Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesi milletlerarası camiada büyük yankı uyandırdı. Sovyet yöneticilerin Afganistan hükümetinin daveti üzerine yardım için bu ülkeye girdiklerini açıklamalarını kimse ciddiye almadı ve işgalden dolayı Sovyetler Birliği çok sert eleştirilere muhatap oldu. İşgalle birlikte Babrak Karmal tarafından kurulan komünist yönetim içte ve dışta büyük problemlerle karşı karşıya geldi. Gelir düşüklüğü, fakirlik, adaletsiz gelir dağılımı gibi sosyo-ekonomik problemlerin yanı sıra en önemli problem, yönetime karşı ayaklanarak silâha sarılan müslümanları etkisiz hale getirmekti. Karmal yönetimi müçahidlerle mücadelede başarılı olamadı. İşgalden hemen sonra Karmal ülkede güçlendiyse de Afganistan Demokratik Halk Par-tisi’nin Halk ve Perçem kanatlan arasındaki iktidar mücadelesine ve müçahidlerle olan çatışmalara son veremedi. Hükümet ülkenin şehir merkezlerine hâkim olurken kırsal alanlar mücahidlerin hâkimiyetinde kaldı. Ordunun ve güvenlik güçlerinin büyük kısmı müca-hidlerin saflarına geçince ülkede kamu düzenini sağlama işi Sovyet askerlerine kaldı. Afganistan’da komünist yönetime karşı savaşma imkânı bulamayan mücahidler ülkeyi terkedip mücadeleyi yurt dışından yönlendirdiler. Çoğu Pakistan ve İran’a göç eden milyonlarca Afganlı çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışırlarken Afgan yönetimine ve işgal güçlerine karşı yürütülen silâhlı mücadeleye de katıldılar. İslâm dünyasından ve bazı Batı ülkelerinden yardım gören mücahidler yönetime âdeta nefes aldırmadılar, yolları, askerî birlikleri, stratejik noktalan havaya uçurdular. Müçahidlerle mücadelede başarısız kalan yönetim, milletlerarası camiada da sık sık eleştirildi. İslâm Konferansı Teşkilâtı İslâmâbâd’daki olağan üstü toplantısında (1980) Sovyetler’in Afganistan’dan çekilmesini istedi ve Sovyetler Birliğini açıkça işgalci olarak ilân etti. Bu toplantıda Karmal yönetiminin tanınmaması ve Afganistan’ın İslâm Konferansı Teşkilâtı üyeliğinin askıya alınması da kararlaştırıldı. 1984 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Afganistan’dan yabancı askerlerin çekilmesi kararı aldı (2 Ocak), fakat Sovyetler Birliği bu kararın uygulamasına yanaşmadı.
Sovyetler Birliği’nin yeni lideri Mihail Gorbaçov, iktidara geldikten sonra Afganistan’ın kanayan bir yara olduğunu söyleyerek buradaki yenilgilerini kabul etmek zorunda kaldı ve mücadelede başarılı olamayan Babrak Karmal’ı gözden çıkardığını belli etti. 4 Mart 1986’da sağlık durumunun bozulduğu gerekçesiyle görevden ayrıldığı bildirilen Babrak Karmal’ın yerine, Afgan gizli istihbarat teşkilâtı başkanı Muhammed Necîbullah, Afganistan Demokratik Halk Partisi genel sekreterliğine ve Devrim Komuta Konseyi başkanlığına getirilirken Karmal, devlet başkanı olarak kaldı. Fakat Karmal, aralık ayında bu görevinden alınıp yerine Hacı Muhammed Çamkani getirildi.
İktidarı ele alan Necîbullah. Babrak Karmal’ın taraftarlarını iş başından uzaklaştırdı ve arkasından, ülkede işgalden bu yana devam eden iç savaşı durdurmak için tek taraflı ateşkes ilân etti; ancak mücahidler bunu reddettiler ve mücadeleyi sürdürdüler. Necîbullah. ateşkes çabalarının başarısızlığa uğraması üzerine rejimin İslâmî olduğunu söylemeye ve her konuşmasına besmele ile başlayıp sözlerini dinî motiflerle süslemeye gayret gösterdi. Yeni camiler inşa ettirdi ve din görevlilerine maaş bağlattı. Fakat komünist rejime müslüman halk nazarında meşruiyet kazandırmaya yönelik bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlandı. Eylül 1986’da yapılan Afganistan Demokratik Halk Partisi Kongresi’nde Karmal taraftarlanyla Necîbullah taraftarları arasında kanlı kavgaların çıkması ve Karmal’ın yakınlarından Mahmud Beryali ile Anahita Ratıbzad’ın yaralanmaları, partinin yönetiminde bir iktidar mücadelesinin olduğunu ortaya koydu. Beryali ile Ratıbzad partiden ihraç edildiler ve Karmal da Mayıs 1987’de tedavi gerekçesiyle Sovyetler Birliğine gitti. Temmuz 1987’de devletin adı Afganistan Cumhuriyeti olarak değiştirildi.
Muhammed Necîbullah 1988 başlarında yönetimde bazı değişiklikler yaparak başbakanlığa ılımlı olarak bilinen Hasan Şark’ı getirdi. Öte yandan, Sovyet birliklerinin geri çekilmesine ve işgalden sonra ülkelerini terkedip Pakistan ve İran’a göç etmek zorunda kalan milyonlarca göçmenin ortaya çıkardığı Afganistan meselesine barışçı bir çözüm getirmek için, Birleşmiş Milletler genel sekreterinin özel temsilcisi Diego Cordovez tarafından Afganistan ve Pakistan arasında sürdürülen dolaylı görüşmeler olumlu şekilde sonuçlandı ve 14 Nisan 1988’de Cenevre Antlaşması imzalandı. Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği’nin garantör olarak imza koydukları bu antlaşmaya göre, Sovyet birliklerinin Afganistan’dan çekilmeleri 1989 yılının ilk aylarında tamamlandı ve ülke, yurt dışında bulunan Afganlı göçmen ve mücahidlerin dönmelerinden sonra yeni bir siyasî yapıya kavuşmuş olacaktı.
- Afganistan Tarihi -Mücahitleri, Gurupları-
- Afganistan Tarihi -Milli Afgan Devleti Dönemi-
- Afganistan Tarihi -İslami Devir-
- Afganistan Tarihi -İslamiyet’ten Önceki Devir-
- Afganistan -Eğitim ve Öğretim-
- Afganistan -Edebiyat ve Sanat-
- Afganistan Din, Dini Yapı
- Afganistan Dil, Konuşulan Diller
- Afganistan Beşeri, Etnik Yapı
- Afganistan Fiziki Coğrafyası
- Afganistan Başkenti, Şehirleri, Yüzölçümü
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi