Mübadele Nedir -Tarih Kavramı- Anlamı, Hakkında Bilgi

Sözlükte “bir şeyin diğeriyle değiştiril­mesi” anlamındaki mübadele kelimesi Os-manlılar’da kavram olarak çeşitli mânala­ra gelir. XIX. yüzyılda ekonomide kullanı­lan kavramların Türkçe’ye ve diğer Doğu dillerine çevrilmesini, yani mal değişimi ve değer değişimini ifade ettiği gibi özellikle Osmanlı ve Avrupalı güçler arasında yapı­lan Karlofça ve Pasarofça gibi antlaşma­lardan sonra görüldüğü üzere daha dü­zenli ve resmî durumlarda gerçekleştiri­len, savaş esirlerinin ve Osmanlı Devleti ile diğer ülkeler arasındaki elçilerin karşılıklı değişimi için de kullanılır. Ayrıca I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla Türkiye ile Balkanlar’daki ülkeler arasında nüfus değişimine de mü­badele denir. Bu sonuncusu milletlerarası anlaşmalarla düzenlendiğinden İslâm ta­rihi ve hukuku kurumlarının dışında de­ğerlendirilmiştir. Bilhassa hukukî ve siyasî bir terim olarak savaş esirlerinin ve elçile­rin değişimi anlamı Osmanlı tarihinde öne çıkar.

Savaş esirlerinin mübadelesi resmî bir uygulama halinde Karlofça ve Pasarofça antlaşmalarından sonra Osmanlı Devleti ile Habsburglular arasında gerçekleşmiştir. Yirmi yıldan fazla bir süre boyunca Rume­li’nin ve Anadolu’nun her köşesine sürekli fermanlar gönderilerek esirlerin mâkul bir fidye karşılığında salıverilmesi emredil­miştir. XVIII. yüzyılda Osmanlılar ve Avustur­ya arasındaki anlaşmalar sayesinde esirle­re ıtknâmeler sağlanıyor ve böylece geç­mişe nazaran serbest bırakılma daha da kolaylaşıyordu.

Elçi mübadelesi daha ziyade anlaşma­ların yenilenmesi ve bunun ardından pa­zarlık sırasında yapılırdı. Yabancı saraylara giden Osmanlı elçileri ve yabancı ülke­lerden Osmanlı sarayına gelen elçiler sı­nırda buluşur ve buradaki törenden son­ra iki grup yolculuklarına devam ederdi. Yeni bir kralın tahta çıkış haberini ver­mek için gidenler ise bu kategoriye girmi­yordu. Mübadele sırasında karşılık esası­na titizlikle uyulur, krallara ve asilzadelere gönderilecek hediyeler, elçilere eşlik eden grubun büyüklüğü ve çeşitliliği, sarayda nasıl karşılanacakları hususuna büyük bir dikkat gösterilirdi. İslâm ülkesiyle dârül-harp arasında ilk elçi değişimi, IX. yüzyılda Vlking elçilerinin Kurtuba Emîri II. Abdurrahman’a geldiği sırada olmuştu. Bunun karşılığında müslüman elçiler Gazâl’in li­derliğinde Vikingler’in ülkesine gönderil­mişti. Emîrin elçisi Gazal lakabıyla bilinen Ceyyânlı şair Yahya b. Hakem el-Bekrî idi. 845’te İrlanda’ya veya Danimarka’ya gön­derilmişti.

Osmanlı Devleti, III. Selim devrine ka­dar yabancı ülkelerde daimî elçi bulundu­ruyordu. Elçiler dışarıya geçici sürelerle yabancı elçilere karşılık olarak gönderilir­di. Yabancı elçilerin yol masrafları kısmen hazineden, kısmen elçilerin geçtiği şehir­lerdeki halk taraf ından karşılanırdı. Avus­turya ve İran elçileri geldiğinde şaşaalı tö­renler yapılırdı. Osmanlı elçilerinin de bu ülkelere gittiklerinde benzeri bir törenle karşılanmaları beklenirdi. Habsburg elçisi Ootgeer Giselijn van Busbeke ve bu elçilik heyetinde bulunan Dernschvvam, XVI. yüz­yılda imparatorluk elçilerinin karşılanma­sını ayrıntılı biçimde anlatmışlardır. XVIII. yüzyıldaki Rus elçilerinin karşılanmasıyla ilgili en önemli kaynak ise Repnin’in ve P. A. Tolstoy’un günlükleridir. Evliya Çelebi de Kara Meh-med Paşa’nın elçi olarak 1665’te vlyana’-ya girişini tasvir eder.

Elçi mübadelesi sınırda belirlenen bir noktada yapılır ve burada elçilerin maiye­tindekilerin sayısı, başşehre giderken ve gelirken yapacakları harcama ve ihtiyaç­ları tesbit edilirdi. Taraflar getirdikleri he­diyeleri ve mektupları büyük bir itina ile birbirlerine teslim ederlerdi. Avusturya im­paratoruna gönderilen 13 Receb 972 (16 Şubat 1565) tarihli bir ahidnâmede görül­düğü üzere imparatorluk elçileri yanların­da diledikleri kadar tercüman getirebilir­lerdi. Ahidnâmelerde aynı zamanda İstan­bul’daki konaklama sırasında elçilerin do­kunulmazlıkları ile ilgili maddeler de bu­lunmaktadır.

Elçiler eğer bir mektup getirmiyorlarsa İstanbul’da vezîriâzam ile muhatap olurlardı. Barış antlaşmasının yenilenmesi mü­nasebetiyle 1070’te (1660) gönderilen Os­manlı heyeti sınırdaki mübadele yerinde Avusturya heyeti ile buluşturulmamıştı. Bunun sebebi, Osmanlı padişahından im­paratora hitaben yazılan mektubun yete­rince saygılı bir üslûpta olmamasıydı. İm­paratora “sen” diye hitap edilmiş ve impa­rator yerine kral denmişti. Bunun üzerine Budin’deki Siyavuş Paşa’nın ve Edirne’deki Murad Paşa’nın müdahalesi sonucu mek­tup yeniden kaleme alınmıştı. Osmanlı padişahları, İstanbul’a gelir­ken üçüncü ülkelerden geçen yabancı he­yetlerin dokunulmazlıkları ve şahsî güven­liklerinden kendilerini sorumlu kabul eder­lerdi. Avusturya İmparatoru Ferdinand’a yazılan Cemâziyelevvel 948 (Eylül 1541) ta­rihli bir mektupta, İstanbul’a gelmekte iken Ferdinand’ın kardeşi İmparator V. Karl’ın adamları tarafından İtalya’da gö­zetim altına alınan Fransız heyetinin salı­verilmesi ricasında bulunulmuştu.

“Elçi değişimi” anlamındaki mübadele konusunda en ayrıntılı çalışma N. Itzkowitz ve M. Mote tarafından yapılmıştır. Bu­na göre, Küçük Kaynarca Antlaşması’nı onaylamak için Abdülkerim Paşa ve Rep-nin karşılıklı olarak 1775-1776’da Mosko­va’ya ve İstanbul’a gönderilmişti. Müba­dele Dinyepr’i geçtikten sonra Hotin’de ol­muştu. Seremoni ve pazarlıklar, iki tara­fın da günlüklerinin mukayeseli incelen­mesi sonucunda tasvir edilmiştir. Müba­dele sırasında iki taraf silâhlarını ateşleye­rek birbirini selâmlamıştı. Bu noktadan sonra gelen heyetin statüsüne uygun mih­mandarlar tayin edilmiş ve heyetler gide­cekleri istikamete yönlendirilmişti. Yiyecek ihtiyacı ve taşıma vasıtaları ise yerel halk tarafından karşılanmıştı.

Elçiler genellikle yol üzerindeki şehir ve kasabalarda konaklardı. Ancak yolculara ulaşım imkânı ve yiyecek sağlanması yerel ahaliye güç geldiğinden bazan güzergâh değiştirilir ve ayrıcalıklar tanınırdı. Yaban­cı elçilere masraflarının ödenmesi, Yûsuf Ağa Efendi’nin Londra’ya daimî elçi olarak gönderildiği 1792 yılından sonra yabancı devletlerce uygulanmadığından karşılık esası gereği durdurulmuştur.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski