Mühendishane-i Bahr-i Hümayun Nedir, Tarihi, Hakkında Bilgi

Mühendishâne-i Bahrî-i Humayun. Çağdaş anlamda eğitim vermek üzere 1775 yılında açılan mektep.

Türk eğitim tarihinde modern anlamda ilk defa kurulan bu mektebin açılmasında 1768’de başlayan Rus savaşında Osmanlı ordusunun teknik açıdan zafiyet içinde bu­lunmasının önemli rolü vardır. Savaş sıra­sında topçuluğun çağdaş hale getirilme­si çalışmaları ehemmiyet kazanmış ve bu arada bir yıl kadar hizmet veren bir top­çu mektebi açılmış olmakla beraber [Receb 1186 / Ekim 1772] bunun savaşın seyri üzerinde etkisi görülmemişti. 1770 Çeş­me olayından sonra donanmanın yeniden yapılanması girişimleri de kalıcı ve seme­reli olmamıştı. Eğitilmiş kadrolara duyu­lan ihtiyaç bir deniz mühendishânesi açıl­masını kaçınılmaz kılmıştı.

Okulun açılış tarihi 1187 (1773) olarak kabul edilmekle beraber Toderini’nin be­lirttiği bu tarih yanıltıcıdır. Baron de Tott’un hatıratında konuyla ilgili anlatımın tahlili neticesinde bunun doğru olamayacağı or­taya çıkarılmış bulunmaktadır. Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun’un açılışı Fransız arşiv belgelerine göre 29 Ni­san 1775 tarihindedir. Mühendishânenin ilk hocalarından Cezayirli Seyyid Hasan Ho­ca da yazmış olduğu bir risalenin önsözün­de bu hususu teyit etmekte ve açılışının I. Abdülhamid zamanında ve Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’nın üçüncü sadâre­ti döneminde olduğunu [Cemaziyelevvel i 189/Temmuz 1775] belirtmektedir. Hat­ta az sayıdaki talebeyi gayrete getirmek üzere 15 Temmuz’da bunlara birer nişan verildiği tesbit edilmiştir. Bu son araştırmalar ışı­ğında okulun açılışının 1187 (1773) yılı için­de ve III. Mustafa zamanında değil halefi I. Abdülhamid döneminde ve 1189’da (1775) olduğu kesinlik kazanmaktadır.

Fransızca kaynaklarda “Ecole de Theorİe” veya “Ecol de Mathematiques”, Türkçe kaynaklarda “Hendesehâne” yahut “Hen­dese Odası” olarak geçen ve Tersane’de ge­milerin çekildiği boş bir hangarda açılan okul, içlerinde ileri yaşlarda olanların da bulunduğu az sayıda talebeyle eğitime başladı. Baron de Tott’un imtihandan ge­çirerek seçtiği ilk öğrenciler genelde ibtidaî riyaziye bilgisine sahip eski kaptanlardan, bunların veya yüksek rütbeli bazı memurların çocuklarından oluşuyordu. Ge­rekli bazı kitaplar ve aletler Paris’ten ge­tirtilmişti. İlk aylarında Fransız hocaların­dan Gilles Jean-Marie Brazzer de Kermovan tarafından matematik ağırlıklı bir eği­tim verilmekte olan okulda kısa bir zaman sonra devletin eğitilmiş denizcilere olan ih­tiyacından dolayı ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın da isteğiyle ders müfredatında üerâı hendese e coğrafya bilimlerine ağırlık verilecek şekilde deği­şiklik yapıldı. 1190 (1776) yılı başlarında okulun nizâmnâmesi hazır­lanarak yürürlüğe konuldu. Bir hoca ve yar­dımcısıyla bir alet muhafızından oluşan üç kişilik maaşlı bir kadro tayini yapılan okula on talebe kaydedildi. Daha sonraları ter­sane kâtiplerinden ve diğer hevesli olan­lardan oluşan ve dersleri dışarıdan takip eden elliye yakın müdaviminin de bulun­duğu anlaşılmaktadır.

Mektebin ilk hocası olan ve birkaç ya­bancı dile hâkim olduğu bildirilen Ceza­yirli Seyyid Hasan Bey, Rus savaşı sebe­biyle okuldan kaptan olarak ayrılmış, Kil-burun deniz muharebesinde uğranılan ye­nilgiden sorumlu bulunarak idam edilmiş [1 Safer 1202 / 12 Kasım 1787] ve içlerin­de kitaplarının da bulunduğu mal varlığına el konulmuştur. Daha son­raki yıllarda hocalık vazifesi devrin riyaziye­cilerinden Seyyid Osman, Gelenbevî İsmail, Palabıyık Mehmed, Ali Bahar, Mehmed Sa­lih efendiler tarafından sürdürülmüştür.

Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun 1195 (1781) yılında Mühendishâne-i Tersâne-i Âmire adıyla anılmaya başlandı ve 1198′-de (1784) Halil Hamîd Paşa’nın sadâreti esnasında yeniden düzenlendi. Önce yer darlığı sorununun giderilmesine çalışıldı ve mektep, Tersane Zindanı yanında üç am­barlı kalyonların yapıldığı mahai civarında yeni inşa edilen birkaç odalı bir binaya ta­şındı. Bu binanın 1797 tarihli tamiratında verilen bilgilerden hareketle 189 m2 ol­mak üzere iki kat halinde yapıldığı anla­şılmaktadır. Bu vesile ile ders programları da yeniden ele alındı, eğitim kadrosu Fransa’dan getirtilen La-fitte-Clave ve Monnier gibi mühendisler­le takviye edildi. Bunlar aslında kara mü­hendisleri olup hizmete alınmaları bu sa­hadaki boşluğun doldurulması amacını ta­şımaktaydı. Böylece burada istihkâm, ta­biye ve hendese dersleriyle 1210’da (1795)  açılacak Mühendishâne-i Berrî-i Hümâ­yun’un ilk adımları atılmış oluyordu. Hendese ağırlıklı dersler için Gelenbevî ve Kasabbaşızâde İbrahim efendiler vazifelendirilmişti. Fransız mühendislerinin hazır­ladığı dersler ise Ermeni tercüman Miran tarafından Türkçe’ye aktarılmaktaydı. Da­ha sonraki Nizâm-ı Cedîd döneminin ön­der simalarından ve o sırada defterdar olan Mustafa Reşid Efendi okulun nazırlığına getirildi. Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun’daki eğitime katkıda bulunmak dışın­da harita çıkartan, müstahkem mevkile­rin takviyesiyle uğraşan ve diğer askerî sa­halarda da teknik hizmet veren Fransız mühendis ve subayları, 1787-1788 Os­manlı-Rus /Avusturya Savaşı sebebiyle bu devletlerin karşı çıkmalarından ötürü Fransa’ya geri çağrıldı. Gelenbevî’nin ve­fat etmesi ve yerine tayin edilen Palabıyık Mehmed Efendi’nin iki yıl sonra ayrılması gibi sebepler eğitim kadrosunda önemli bir zayıflamaya yol açtı. Yaşanan tecrü­beler ışığında savaş sonrası, Tersane’de olan Mühendishâne gibi özellikle yapımına 120Tde (1793) başlanan Humbaracı ve La­ğımcı ocakları efradının eğitilmesiyle gö­revli olmakla beraber Harp Okulu olarak hizmet verecek olan yeni bir mühendisha-nenin kurulması kaçınılmaz hale geldi ve burası Mühendishâne- Berrî-i Hümâyun adını aldı (1210/1795).

1791-1792 Ziştovi ve Yaş antlaşmala­rından sonra bilhassa serhad kalelerinin takviyesi, istihkâmların Avrupa tarzında elden geçirilmesi gerektiğinden buna da­ir bilim dalı olan “kıla* hendesesi” önem kazanmıştır. Öte yandan Avrupa’daki gibi gemi inşa edilerek bir donanma oluştu­rulmasına da öncelik verilmek istenmek­teydi. Özellikle bu son ihtiyacı karşılamak amacıyla 1207’de (1793), gemi yapımı sa­hasında hizmet verecek ve usta mimar-mühendisler yetişmesinde emeği geçecek olan başta Jacques Balthasard le Brunn olmak üzere bazı Fransız mühendisler hiz­mete alınmıştır. Böylece J. B. le Brunn’ün himmetiyle Mühendishâne-i Tersâne-i Âmire’de gemi inşası kısmı kurulmuştur. İleride hoca ve gemi yapım mühendisi ola­rak hizmet verecek olan Büyük Seyyid Mus­tafa ve Ahmed Hoca, J. B. !e Brunn tara­fından yetiştirilmiş ve yabancı mühendis­lerin memleketlerine dönmeleri halinde iş­lerin yürütülmesi bir dereceye kadar te­min edilmiştir. Nitekim bu defa da J. B. le Brunn, Fransa’nın Mısır’a saldırması üze­rine (Temmuz 1798) memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Diğer Fransız mühen­dislerden Benoît gemi inşası derslerine devam etmiştir. J. B. le Brunn tarafından düzene sokulan Mühendishâne-i Bahrî’deki eğitimin ikinci önemli dalı olan hari­ta ve coğrafya fenni dersini Seyyid Osman Efendi ve Ahmed Hoca sürdürmüştür. Derslerin tatbikî kısmı Fransız mühendis­lerinden Parale tarafından verilmiş ve bu arada donanmadaki hoca, reis ve hizmet­lilerin çocuklarından oluşan yirmi kişilik bir talebe grubu eğitime alınmıştır. Parale’in de memleketine dönmek zorunda kalma­sı üzerine bu yeni talebeler gemilerdeki uygulamalı derslere katılmıştır. 1212’de (1797] Mühendishâne-i Bahrîdeki dersler dört ana grup halinde tanzim edilmiş ola­rak sürdürülmekteydi: Harita ve coğraf­ya, seyr-i sefâin, gemi inşası, istihkâm ve kıla’ hendesesi. Nihayet 1797’de kalyon in­şası ve derya fenleri Mühendishâne-i Bahrî’ye, istihkâm ve hendese üzere kale in­şası ve kara askerliğiyle ilgili savaş bilim­lerinin öğretilmesi Mühendishâne-i Berrî’-ye tahsis edilerek iki mühendishânenin eğitimi ve hoca kadrosu birbirinden ayrıl­mıştır.

Hocalarının maaş durumundaki yeter­sizlik yüzünden Mühendishâne-i Bahrî’-deki eğitimin durma noktasına geldiği ve özellikle Nizâm-ı Cedîd devrinin sona er­mesiyle (1807) başlayan yeni dönemde ta­mamen ihmal edildiği görülmektedir. “Mü­hendis lâzım değildir” diyerek Mühendis­hâne-i Berrfde bazı hocaların işten çıkarıl­dığı bu dönemde Mühendishâne-i Bahrî hocaları da zor günler geçirmekteydi. Du­rumu aksettiren resmî kayıtlara göre ge­çim sıkıntısı çeken hoca ve talebelerin ba­zıları vazifeden ayrılmış, bezginlik ve ümit­sizlik içinde başka iş tutmak zorunda kal­mıştır. Bu duruma bir son verilmesi ve eğitimin tekrar istenilen düzeye getirilme­si, Koca Hüsrev Paşa’nın ikinci kaptan-ı deryalığı esnasında kaleme aldığı 1824 ta­rihli bir raporda açıkça dile getirilmiştir. dese ağırlıklı dersler için Gelenbevî ve Ka-sabbaşızâde İbrahim efendiler vazifelen-dirilmişti. Fransız mühendislerinin hazır­ladığı dersler ise Ermeni tercüman Miran tarafından Türkçe’ye aktarılmaktaydı. Da­ha sonraki Nizâm-ı Cedîd döneminin ön­der simalarından ve o sırada defterdar olan Mustafa Reşid Efendi okulun nazırlığına getirildi. Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun’daki eğitime katkıda bulunmak dışın­da harita çıkartan, müstahkem mevkile­rin takviyesiyle uğraşan ve diğer askerî sa­halarda da teknik hizmet veren Fransız mühendis ve subayları, 1787-1788 Os­manlı-Rus / Avusturya Savaşı sebebiyle bu devletlerin karşı çıkmalarından ötürü Fransa’ya geri çağrıldı. Gelenbevî’nin ve­fat etmesi ve yerine tayin edilen Palabıyık Mehmed Efendi’nin iki yıl sonra ayrılması gibi sebepler eğitim kadrosunda önemli bir zayıflamaya yol açtı. Yaşanan tecrü­beler ışığında savaş sonrası, Tersane’de olan Mühendishâne gibi özellikle yapımına 1307de (1793) başlanan Humbaracı ve La­ğımcı ocakları efradının eğitilmesiyle gö­revli olmakla beraber Harp Okulu olarak hizmet verecek olan yeni bir mühendisha-nenin kurulması kaçınılmaz hale geldi ve burası Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun adını aldı (1210/1795). 1791-1792 Ziştovi ve Yaş antlaşmala­rından sonra bilhassa serhad kalelerinin takviyesi, istihkâmların Avrupa tarzında elden geçirilmesi gerektiğinden buna da­ir bilim dalı olan “kıla’ hendesesi” önem kazanmıştır. Öte yandan Avrupa’daki gibi gemi inşa edilerek bir donanma oluştu­rulmasına da öncelik verilmek istenmek­teydi. Özellikle bu son ihtiyacı karşılamak amacıyla 1207’de (1793), gemi yapımı sa­hasında hizmet verecek ve usta mimar-mühendisler yetişmesinde emeği geçecek olan başta Jacques Balthasard le Brunn olmak üzere bazı Fransız mühendisler hiz­mete alınmıştır. Böylece J. B. le Brunn’ün himmetiyle Mühendishâne-i Tersâne-i Âmire’de gemi İnşası kısmı kurulmuştur. İleride hoca ve gemi yapım mühendisi ola­rak hizmet verecek olan BüyükSeyyid Mus­tafa ve Ahmed Hoca, J. B. le Brunn tara­fından yetiştirilmiş ve yabancı mühendis­lerin memleketlerine dönmeleri halinde iş­lerin yürütülmesi bir dereceye kadar te­min edilmiştir. Nitekim bu defa da J. B. le Brunn, Fransa’nın Mısır’a saldırması üze­rine (Temmuz 1798) memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Diğer Fransız mühen­dislerden Benoît gemi inşası derslerine devam etmiştir. J. B. le Brunn tarafından düzene sokulan Mühendishâne-i Bahri” deki eğitimin ikinci önemli dalı olan hari­ta ve coğrafya fenni dersini Seyyid Osman Efendi ve Ahmed Hoca sürdürmüştür. Derslerin tatbikî kısmı Fransız mühendis­lerinden Parale tarafından verilmiş ve bu arada donanmadaki hoca, reis ve hizmet­lilerin çocuklarından oluşan yirmi kişilik bir talebe grubu eğitime alınmıştır. Parale’in de memleketine dönmek zorunda kalma­sı özerine bu yeni talebeler gemilerdeki uygulamalı derslere katılmıştır. 1212’de (1797) Mühendishâne-i Bahrîdeki dersler dört ana grup halinde tanzim edilmiş ola­rak sürdürülmekteydi: Harita ve coğraf­ya, seyr-i sefâin, gemi inşası, istihkâm ve kıla’ hendesesi. Nihayet 1797’de kalyon in­şası ve derya fenleri Mühendishâne-i Bahrî’ye, istihkâm ve hendese üzere kale in­şası ve kara askerliğiyle ilgili savaş bilim­lerinin öğretilmesi Mühendishâne-i Berri’-ye tahsis edilerek iki mühendishânenin eğitimi ve hoca kadrosu birbirinden ayrıl­mıştır.

Hocalarının maaş durumundaki yeter­sizlik yüzünden Mühendishâne-i Bahrî’-deki eğitimin durma noktasına geldiği ve özellikle Nizâm-ı Cedîd devrinin sona er­mesiyle (1807) başlayan yeni dönemde ta­mamen ihmal edildiği görülmektedir. “Mü­hendis lâzım değildir” diyerek Mühendis­hâne-i Bern’de bazı hocaların işten çıkarıl­dığı bu dönemde Mühendishâne-i Bahrî hocaları da zor günler geçirmekteydi. Du­rumu aksettiren resmî kayıtlara göre ge­çim sıkıntısı çeken hoca ve talebelerin ba­zıları vazifeden ayrılmış, bezginlik ve ümit­sizlik içinde başka iş tutmak zorunda kal­mıştır. Bu duruma bir son verilmesi ve eğitimin tekrar istenilen düzeye getirilme­si, Koca Hüsrev Paşa’nın ikinci kaptan-ı deryalığı esnasında kaleme aldığı 1824 ta­rihli bir raporda açıkça dile getirilmiştir.

Mühendishânede geniş bir düzenlemeye gidilmesi, mevcut hoca ve talebelerin ma­lî durumunun iyileştirilmesi ve dolayısıyla başka işlerle uğraşmalarının önlenmesi, daha yüksek maaş verilen Mühendishâne-i Berri’ye geçmeye çalışmalarına engel olunması için öncelikle maaşlarının yüksel­tilmesi hususu Koca Hüsrev Paşa’nın da­ha ilk kaptanlığı sırasında da {1811-1818) gündeme getirilmişti. Kendisinin bu tek­lifi o zaman meclislerde görüşülerek tas­vip edilmiş olmakla beraber yapılacak zam­ların tutarı olan yıllık 27.300 kuruşun ne­reden karşılanacağı bilinemediğinden bir sonuç çıkmamıştı. Hocaların ise maaşları­na en son 1804 yılında bir zam yapıldığı ve geçen yirmi yıl içinde hiçbir artış görme­dikleri ifade edilmektedir. Raporda ayrıca eğitimin düzenlenmesi konusu ele alın­mıştır. Başhoca olan Gelenbevîzâde Mehmed Emin Efendi’nin maaşının azlığı (yıl­da 1200 kuruş) ve rahatsızlığı sebebiyle okula her gün gelemediği, başhalife Halil Efendi’nin de başhocalığı üstlenecek ye­tenekte olmadığı belirtilmektedir. Uygun bir hoca aranması gözlerin Mühendishâne-i Berrîye çevrilmesine yol açmış, bura­da ikinci hoca olan, hendesede maharetiyle dikkati çeken ve Fransızca bilen Mehmed Rûhuddin Efendi’nin Mühendishâne-i Bahrî’ye tayini gündeme gelmiş ve yıl­lık 3500 kuruş maaşla buraya alınmıştır.

Yeniçeri Ocağı’nm ilgasından sonra as­kerî kurumlardaki yeniden yapılanma aşa­masında Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun 1830’da Heybeliada’ya nakledilmiş, 1838′-de Tersane’de Paşa Konağfnın bulundu­ğu tepe üzerine inşa edilen bir binaya ta­şınmıştır. Bu dönemde de kayıtlı kırk ta­lebesine rağmen bunların ancak yarısının derslere devam ettiğinden ve hâlâ eğiti­min yetersizliğinden şikâyet edilen okul 1846’da kalıcı olarak tekrar Heybeliada’ya taşınmıştır. Mühendishâne-i Bahrî bugün­kü Deniz Harp Okulu’nun nüvesini teşkil etmektedir.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski