Mülk Suresi (Tebareke) Nedir, Nüzul Sebebi, Konusu, Hakkında Bilgi

Mülk Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’in altmış yedinci sûresi.

Mekke döneminde nazil olmuştur. Otuz âyettir. Adını ilk âyette geçen “mülk” (hü­kümranlık) kelimesinden alır. Tebâreke, Mücâdele, Mania, Münciye, Vâkıye ve Mennâa olarak da adlandırılır. Fasılası harfleridir. “Sözünüzü ister gizli ister aşi­kâre söyleyin, O kalplerdeki duygu ve dü­şünceleri hakkıyla bilendir” mealindeki 13. âyetinin, müşriklerin Hz. Peygamber’in aleyhinde konuşmaları ve birbirlerine, “Muhammed’in tanrısının duymaması için giz­li konuşun” demeleri üzerine nazil olduğu bildirilir.

Mülk sûresinin temel konusunun Allah’ın varlığını, birliğini, kâinatı yaratıp yönetti­ğini ve âhiretin mevcudiyetini kanıtlamak olduğunu söylemek mümkündür. Sûrenin muhtevası iki bölüm halinde açıklanabilir. Kâinatın yaratılış ve yönetiliş iktidarının Al­lah’ın elinde bulunduğunun ifadesiyle baş­layan birinci bölümün ilk âyetlerinde için­de yaşanılan âlemin bir imtihan dünyası olduğu belirtilir, ardından ilâhî kudretin ta­biata verdiği mükemmeliyetten bazı Ör­nekler zikredilir.[âyet 1-5] Daha sonra ta­biatın mükemmel yapısı ve işleyişini göz­lemek için duyulara, duyuların algısını de­ğerlendirip yüce yaratıcıya ulaşmak için akla sahip kılınan insanlardan gerçeğe kar­şı direnenlerin durumlarına temas edilir ve uhrevî akıbetlerinin acıklı tasvirleri yapı­lır. Cehennem ehlinin, dünyada iken ilâhî tebliğe kulak verip akıllarını kullanmış ol­salardı alevli ateşe mâruz kalmayacakları yolunda itirafta bulunacakları haber veri­lir. Nihaî akıbeti henüz görmeden rablerine haşyet derecesinde saygı gösterenle­rin fevkalâde güzel bir muamele ile karşı­laşacakları ifade edildikten sonra yüce ya­ratıcının her türlü hareket, davranış, dü­şünce ve duyguya vâkıf olduğu bildirilir.[âyet 6-14]

İkinci bölümde, sema örneğiyle evrenin mükemmelliğine işaret edilen birinci bö­lüme karşılık arzın, insan türünün yaşa­masına uygun hale getirilişiyle ilâhî lütuf ve kudrete temas edilmiş, kuş türünün tabiattaki mükemmel konumuna değinil­miş, insana verilen zahirî ve bâtını yete­nekler hatırlatılmış, tabiatta hâkim olan ilâhî-tabii kanunların aksaması durumun­da insanın elinden hiçbir şey gelmeyeceği belirtilmiştir. Bütün bunlara rağmen geç­miş peygamberler döneminde olduğu gibi [âyet 18] dinî gerçekleri yalanlamaya de­vam edenlerin akıbetlerinin elem verici bir hayat olacağı ifade edilmiştir. Âyetler­den, muhatapların Allah’ın varlığından zi­yade âhiret hayatının mevcudiyetini in­kâr ettikleri anlaşılmaktadır. Çünkü âhiret hayatı insana sorumluluğunu hatırlatmak­ta ve gaflet içinde geçirdiği hayatın tadı­nı kaçırmaktadır.[âyet 15-30] Mülk sûresi gafletin bürüdüğü kalplere tutulan bir gü­neş gibidir. İlâhî güneş bu yüreklere nü­fuz edebilmek için çeşitli yönlerden ışınla­rını salmakta, ancak insanlar bu ışınların ziyasından uzak kalmaktadır. Yûsuf süre­sindeki bir âyet de (12/105) aynı hususa temas etmektedir: “Göklerde ve yerde ni­ce işaretler vardır ki inkarcılar hiç ilgi gös­termeden yanlarından geçip giderler.”

Hz. Âİşe’den rivayet edilen bir hadiste Resûlullah’m Secde ve Mülk sûrelerini her gece yatmadan önce okuduğu, yolculuk sı­rasında da bunu ihmal etmediği belirtil­mektedir. Âlûsî, sûrenin faziletine dair bu tür haber­lere dayanarak Mülk sûresini her gece okumanın mendup olduğu şeklindeki bir görüşü nakleder Übey b. Kâ’b’dan rivayet edilen ve bazı tefsir kaynakların­da yer alan, “Mülk sûresini okuyan kimse Kadir gecesini ihya etmiş gibi olur” me­alindeki hadisin mevzu olduğu belirtilmiştir.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski