Mümin Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna el-Mümin İsminin Anlamı

Mü’min. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “güven içinde bulunmak, kor­kusuz olmak” anlamındaki emn (emân, emânet) kökünün “ifâl” kalıbından türe­yen mü’min kelimesi “inanıp tasdik eden; başkalarının güvenli olmasını sağlayan, va­adine güvenilen” mânalarına gelir. Kelime­nin esmâ-i hüsnâdan biri olarak içerdiği mâna da bu çerçevededir.

Mü’min on beşten fazla ilâhî ismin geç­tiği Haşr sûresinin son âyetlerinde yer alır (59/23). Ayrıca “emn” kökü üç âyette “kor­ku ve endişeden emin kılmak” anlamında ilâhî fiil olarak zikredilmiştir.[Bakara 2/125; En’âm 6/82; Nûr 24/55] Mü’­min ismi İbn Mâce ve Tİrmizî tarafından rivayet edilmiş ayrıca Hz. Peygamber, Allah’ın kendisini yeryüzünde güvenilen bir kişi kıldığı yolun­daki İfadesi sırasında “emîn” kavramını zât-ı ilâhiyyeye nisbet etmiştir.

Âlimler mü’min isminin mânasını “emân” köküne veya “îmân” masdarına dayandır­maktadır. Mü’min, birinci anlayışa göre “başkalarını korku ve endişeden emin kı­lan, onların güvenii olmalarını sağlayan” demektir ve bu, dünya hayatında olduğu gibi âhiret hayatı için de söz konusudur. Bir âyette ifade edildiği üzere insanın sa­hip olduğu nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Nimetlerin kıyme­ti genellikle elden çıktıktan sonra anlaşılır. Bunların başında yaşama sevincinin gel­diğini söylemek mümkündür. Allah, halik isminin tecellisi olarak hayatı yarattığı gi­bi mü’min isminin tecellisiyle hayatın İda­mesini de sağlar. Gazzâlî insan hayatın­dan örnekler vermek suretiyle bu hususu açıklığa kavuşturmaya çalışır. Mü’min ismi, “Allah dostları” demek olan müminlerin [Âl-i İmrân 3/68] âhiret hayatındaki güvencesinin sağlanması anlamını da içermektedir.

Mü’min iman kavramına dayandırıldığı takdirde onaylayan konumunu alır. Buna göre kelime “kullarının imanını ve sami­miyetini tasdik eden, onların sıdkını onay­layan, ayrıca mucize vermek suretiyle pey­gamberlerin doğruluğunu ispat eden” mâ­nalarına gelir. Âlimlerin çoğu onaylayıcı muhteva taşıyan mü’minin şu anlamına da dikkat çeker: Âl-i İmrân sûresinde (3/18) bizzat Allah’ın kendisinden başka tanrı­nın bulunmadığına şehâdet etmesi şek­lindeki beyanından hareketle O’nun da bir mü’min ve muvahhid olduğunu söylemek mümkündür. Bu da ilmi ilâhînin tevhid ilkesine taalluk etmesi şeklinde yorumla­nabilir; bu açıdan Allah kendisini tasdik etmektedir.

Gazzâlî, kulun mü’min isminden alabi­leceği nasibin herkesin kendinden emin olması konumunda bulunmaya çalışma­sı olduğunu söyler. Allah’ın kulları içinde mü’min ismine en çok lâyık olan kişi in­sanların ebedî azaptan kurtulmasına ve­sile olan kimsedir, bu ise peygamberlerin ve âlimlerin yaptığı iştir.

Mü’min ismi, “Allah’ın kendi birliğine şehadet etmesi” anlamında zatî, diğer kul­lanılışlarında ise fiilî sıfatlar grubu içinde yer alır ve “iyilik eden, vaadini yerine geti­ren” mânasındaki ber, “kâinatın bütün İşlerini gözetip yöneten” anlamındaki mü-heymin isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski