Mübhem. İsnadında veya metninde adı açıkça zikredilmeyen bir râvinin bulunduğu hadis.
Sözlükte “gizli ve kapalı olmak” anlamındaki ibhâm masdanndan türeyen müb-hem kelimesi hadis terimi olarak senedinde veya metninde adı açıkça belirtilmeksizin “recül, imrae, şeyh, fülân, ah, uht, zevç, zevce, amm, amme, ibnü fülân, fülân, ba’du’n-nâs, sika” gibi cins isimleriyle işaret edilen şahıs veya böyle bir şahsın bulunduğu hadis için kullanılır. Bu isimlerin en çok belirsizlik ifade edenleri “recül” ve “imrae” olup bir hadiste kişilerin açık adları yerine bu tür kelimelerin kullanılmasına da “ibham” denir. Mübhem kavramı hadis ilminde “müfesser cerhin karşıt” anlamında “mübhem cerh”, belli bir şahsa verilen icazetin aksine “mübhem şahsa verilen icazet mânasında da kullanılmaktadır.
Mübhemlik, râvinin hadis aldığı hocasının adını açıkça belirtmemesi şeklinde is-nadda bulunabileceği gibi hadisin metninde geçen bir kimse de olabilir. Meselâ Amr b. Mürre’nin “an recül an Cübeyr b. Mut-‘im an ebîh” senediyle naklettiği hadis mübhemü’l-isnâd hadise; İbn Abbas’tan rivayet edilen, “Adamın biri: Yâ Resuleliah! Her yıl haccetmek gerekir mi?” hadis de mübhemü’l-metn hadise örnektir. Hadisin sıhhatini ilgilendiren mübhemlik, mübhem râvinin güvenilir olup olmadığının tesbit edilememesi yüzünden isnaddaki mübhemliktir. Dolayısıyla mübhem râvi, kimliğinin bilinememesi açısından mechûlü’l-ayn râvi gibidir. Metindeki mübhemlik ise hadisin anlaşılmasıyla ilgili olup sıhhatiyie ilgili değildir.
Hadisteki mübhemlik, genellikle râvinin hocasının adını bilmemesinden kaynaklanmakla birlikte bildiği halde ihtisar etmesinden, adını söylemeye gerek duymamasından, adında şüphe etmesinden, kişiyi yüceltme veya aşağılama düşüncesinden, zayıf bir râvi ya da kötü bir kimse olduğunun anlaşılması endişesinden meydana gelebilir. Ayrıca metinde taktr yapmak veya eğitim amacıyla öğrenciyi mübhem şahsı araştırmaya yöneltmek gibi sebepler de buna yol açabilir.
Bir hadisteki mübhem şahsın belirlenmesi hadisin türünü, dolayısıyla hükmünü bilmek ve metnini doğru anlamak için son derece önemlidir. Bu da aynı hadisin başka rivayetlerinden yahut siyer ve megâzî âlimlerinin açıklamalarından ya da mübhem şahsa isnad edilen olayın hangi şahsa isnad edildiğini gösteren başka bir rivayetten anlaşılabilir. Ancak bu durumda aynı olayın birden fazla kimse hakkında tekerrür edebileceği ihtimalini dikkate almak gerekir.
İsnadında mübhem râvi bulunan hadisin hükmü, hadisin türüyle ve râvinin hocasını ibham ederken kullandığı ifade ile yakından ilgilidir. Hadis âlimlerinin çoğu ve bazı fıkıhçılar, mübhem hadisi isnadında adı açıklanmamış râvi bulunan muttasıl hadis sayarken bir kısım hadisçilerle fıkıh ve usul âlimlerinin çoğu, mübhem râviyi dikkate almayarak münkatr ve mu’dal hadisi de kapsayan anlamıyla mürsel hadis olarak değerlendirmiştir. Fakat her iki durumda da böyle bir hadis dinî delil kabul edilmemiştir. İsnadında mübhem râvinin sahâbî olduğu anlaşılan bir hadis sahabe nesli âdil sayıldığı için makbuldür. Seneddeki mübhem râvinin sahâbî olmaması onun kimlik veya kişilik bakımından meçhul kalması demektir. Bu durumda meçhul râvi ile ilgili kurallar geçerli olur; yaygın görüşe göre râvinin mübhemliği ortadan kalkıp rivayete ehil olduğu anlaşılmadıkça rivayeti kabul edilmez.
İsnadı mübhem olan hadisin hükmü konusunda tartışılan hususlardan biri de ib-hamda kullanılan ifadelerdir. Hadis ve fıkıh usulcülerinin çoğuna göre kendisi adi olan bir râvinin, “Bana sika biri rivayet etti” veya, “Bence müttehem olmayan biri bana haber verdi” gibi ifadelerle birinden rivayette bulunması o râviyi ta’dîl anlamına gelmez. Çünkü ona göre sika olan bir râvi başkasına göre mecruh olabilir. Ancak Ebû Hanîfe mürsel hadisle ihticâc deliline dayanarak, “Bana sika olan biri rivayet etti” diyen râvinin sika olmasının hadis aldığı hocasını ta’dîl anlamına geldiği görüşünü benimser. Bir diğer görüşe göre Ebû Hanîfe, Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel gibi imamların, yalnızca mezheplerine muvafakat eden müntesipleri için mübhem şeyhi tevsik ederek ondan rivayette bulunmaları ta’dîl anlamına gelir. İmâmü’1-Ha-remeyn el-Cüveynî ve Râfıî gibi usulcülerle bir kısım muhakkik âlimlerin benimsediği bu görüşü bazı kayıtlarla sınırlandıranlar da olmuştur. Buna göre böyle bir kimsenin rivayetinin ta’dîl anlamına gelebilmesi için âdil olanlar dışında kimseden rivayette bulunmaması veya, “Adını zikret-meksizin kendisinden size hadis rivayet ettiğim herkes âdildir” demesi şarttır. Metindeki mübhemlik ise sıhhat şartlarını taşıdığı sürece hadisin delil olmasına engel teşkil etmez.
Mübhem kavramı ilk dönem hadis usulü kaynaklarında mürsel ve meçhul gibi konularla birlikte ele alınırken daha sonraki devirlere ait usul kitaplarında genellikle “mübhemât” başlığı altında incelenmiştir. Kökleri Hz. Peygamber dönemine kadar uzanan mübhem isimlerin tesbiti çabalan, sahabe devrinden itibaren hadis-lerdeki mübhem şahısların açıklamasına dair çalışmalarla önem kazanmıştır. Abdullah b. Abbas’ın bir âyet-i kerîmede geçen “Allah’a ve resulüne hicret etmek niyetiyle evinden çıkan kimse [en-Nisâ4/ 100] ifadesinde geçen “kimse” sözüyle kimin kasdedildiğini Öğreninceye kadar on dört yıl uğraşması, “Eğer sizin ikiniz Allah’a yönelirse [Tahrîm 66/4] âyetinde geçen iki kadının kimliğini uzun müddet sonra Hz. Ömer’den öğrenmesi bu ilmî gayretin sahabe devrindeki ilk örneklerindendir. Tabiîn dönemi âlimlerinden İbn Cüreyc, kendisinden sonra bu alanda yapılan çalışmaların kaynağı durumundadır. Zübeyr b. Bekkâr, İbn İshak, Vâkıdî ve Mû-sâ b. Ukbe gibi tarihçiler ve siyer âlimleri de özellikle tarihî rivayetlerdeki mübhem şahısları açıklamaya çalışan ilk dönem âlim-lerindendir. Ardından birçok âlim bu konuya dair müstakil eserler telif etmiştir. Bunların başında Abdülganî el-Ezdî’nin Kitâbü’l’Ğavâmiz ve’1-mübhemât adlı kitabı zikredilir.[825] Hatîb el-Bağdâdî’nin şahısları adlarına göre alfabetik olarak sıraladığı el-Esmâ’ü’l-mübheme fi’l-enbâ’i’l-mufykeme adlı eseri daha sonraki nesiller için önemli bir kaynak niteliği taşır.[826] İbnü’l-Kayserânî’-nin îzâfyu’l-işkâl fî men übhime ismü-hû mine’n-nisâ ve’r-ricâl’ı [827] İbn Beşküvâl’in Kitâbü Ğavâmizi’l-esmâ’i’l-mübheme’sı Neve-vî’nin, Hatîb el-Bağdadî’nin eî-Esmâ3ü’î-mübheme’smi ihtisar edip müphem ismin bulunduğu hadisin sahâbî râvisinin adına göre alfabetik olarak yeniden tertip ettiği Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâ’i’l-mübhemât’ı [828] Mu-hammed b. Ahmed el-Kastallânî’nin yine alfabetik olan el-İfşâh ‘ani’l-mıfcem mi-ne’1-ğömiz ve’I-mübhem’i bu türün Önemli eserlerindendir, İbnü’l-lrâki’nin konularına göre sıraladığı mübhem hadislerle ilgili el-Müstefâd min m üb hemati’1-metn ve’1-isnâd’ı ise türünün en kapsamlı çalışmasıdır.[829] Abdur-rahman b. Ömer el-Bulkinrnin el-İfhâm Uma fi’1-Buhârî mine’l-ibhâm’ı [830] İbn Hacer el-Aska!ânî’nin BuhârTnin eî-CâmFu’ş-şa-ftfh’indeki mübhem isimler için yazdığı Tertîbü’l-mübhemât ‘ale’J-ebvâb’i Fethu’l-bâri’nm mukaddimesi Hedyü’s-sâri, Telhîşü’l-lıabîr ve el-İşâbe gibi eserlerinin bazı kısımları mübhem isimler konusunda öne çıkan çalışmalardır.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi