Giovanni Batista Vico Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

VICO, Giovanni Batista (1668-1744)

İtalyan, filozof. Tarih felsefesinin kurucularındandır.

23 Haziran 1668’de Napoli’de doğdu, 23 Ocak 1744’te Roma’da öldü. Yoksul bir kitapçının oğluydu. Doğuştan hastalıklı bir bünyesi olduğundan ve çocukluğunda geçirdiği bir kaza nedeniyle sakat kaldığından düzenli bir okul yaşamı olmadı. Kısa sürelerle, aralarında bir Cizvit okulunun da bulunduğu değişik okullara devam etmekle birlikte, temel olarak kendi kendini yetiştirdi. 1685’te Ischia piskoposunun yeğenlerine öğretmenlik yapmak üzere Vatolla’ya gitti. Orada geçirdiği on yıllık süre içinde felsefe, hukuk, ahlak ve tarih konularında bilgisini derinleştirdi. 1695’te Napoli’ye döndükten dört yıl sonra, Napoli Üniversitesi’nin Retorik Kürsüsü’ne atandı. 1741’e değin sürdürdüğü bu görevinin ilk dönemlerinde hukuk üzerine birçok yapıt verdi.

Üniversitenin Medeni Hukuk Kürsüsü’ne geçmek için yaptığı girişimin sonuçsuz kaldığı 1723’ten sonra tarih ve felsefe incelemelerine yöneldi. Bir yandan kalabalık ailesini geçindirebilmek için maddi güçlüklere, öte yandan sağlık sorunlarına karşı mücadele ederek geçirdiği yaşamının bundan sonraki bölümünü, Pirincip’ı di una scienza nuova irıtorno alla comune natura delle nazioni (“Ulusların Genel Doğaları Üzerine Yeni Bir Bilimin İlkeleri”) adını verdiği kitabının yazımına adadı. 1725’te ilk, 1730 ve 1744’te genişletilmiş ve gözden geçirilmiş yeni baskılarını yaptığı kitabının yayımlandığı dönemde hemen hemen hiç etki yaratmaması, onda büyük bir düş kırıklığına neden oldu. Napoli kralı kendisine krallık vakanüvistliğini önerdiğinde yaşamının sonuna yaklaşmış olan Vico, tam bir yoksulluk ve ilgi yoksunluğu içinde öldü.

Vico’ya göre ancak yaratılan ya da yaratılabilecek olan şeyler doğru ve temelli olarak bilinebilir. İnsan doğayı yaratmadığına göre, onun doğrudan ve tam olarak bilinme yolu kapalıdır. Deney ve gözlem yoluyla doğa bilimsel olarak ele alındığında, aslında gerçek doğal nedenler değil, soyut düşünceye ve algıya açık haliyle doğanın görünen nedenleri saptanabilir. Descartes’ın öne sürdüğü akılcı kesinlik, ancak gerçekliğin bir görünüş bilgisini verebilir. Açık bilgiye ancak insanın özgürce yarattığı alanlarda ulaşılabilir. İnsan yapısı olan diller, dinler, görenekler, hukuksal ve siyasi düzenler, iktisadi örgütlenmeler bunun örnekleridir.

Vico’nun Yeni Bilim’ine göre bilim, yalnızca doğal olgulara yönelen ve elde edilen verileri akılcı-matematiksel yoldan formüle etmeye çalışan bir etkinlik değildir. Bilim aynı zamanda insanın kendi yaptıklarına, kendi tarihine ve kültürüne de yönelen bir etkinliktir. İnsanlığın geçmişinin bugüne nasıl ulaştığının anlaşılması için gerekli malzemeler ise diller, efsaneler ve geleneklerdir.

Tarihsel gelişmenin üç çağı

Vico’nun tarih felsefesi bir tanrısal inayet inancına dayanır. Ona göre, tarihe gelişimini veren yasa tanrısal inayetin kendisidir. Tanrısal inayeti bir toplumsal düzen şemasına indirgeyen Vico, tarihsel gelişmeyi üç çağa ayırır. Bunlardan birincisi, insanların birbirlerine yalnızca kan bağıyla bağlı oldukları ve bir rahip-kralm yönettiği babaerkil toplulukların “Tanrılar Çağı”dır. Bu çağda insanlar despot bir Tanrı tasarımı altında yaşarlar ve tüm girişimlerinde fala ve kehanete başvururlar. Topluluk üyeleriyle kan bağı olmayan insanların gördükleri hizmetleri karşılığı topluluğa katılmasıyla, ilk gerçek toplumsal sınıflar doğar. Yeni katılanlarm topluluğun sahip olduğu olanaklardan tam olarak yararlanmak istemeye başlaması, kabile başlarını konumlarını korumak üzere bir araya gelmeye zorlar. Bu aristokratik kural ve davranışların egemen olduğu “Kahramanlar Çağı”nın başlangıcıdır. Bu çağda toplum, Tanrı’nm soyundan geldiğini iddia eden yönetici patrici’lerle pleb’ler ya da köleler arasında kesin bir biçimde bölünür. Aristokratların kurduğu düzen içinde pleb’ler zamanla güçlenir ve sonunda ayaklanarak “Kahramanlar Çağı”na son verirler; insanların doğaları gereği eşit olduklarına inanılan, bireylerin yasa önünde eşit olduğu, özgür cumhuriyetlerin ve monarşilerin egemen yönetim biçimi olduğu “İnsanlık Çağı”m başlatırlar.

Öte yandan, toplum yaşamının değişik yönleri tarihin belli bir aşamasında tutarlı bir bütün oluşturur; belli bir iktisadi ve siyasi örgütlenme biçimi, belli bir sanat, din, örf, âdet ve düşünce biçimiyle birlikte gider. Bu anlayışla, Vico birinci çağın teokratik, İkincisinin mitolojik, üçüncüsünün de akılcı olduğunu söyler. Aynı biçimde ilk iki çağ şiirseldir; insanların akıllarından çok düş güçleri egemendir. Üçüncü çağ ise bir akıl çağıdır. Vico bu ayrıma uygun olarak kutsal, simgesel ve dünyasal olmak üzere üç dil ve yazı türüyle üç hukuk tipi ayırır.

İnsanlığın tarihsel gelişimi, anarşiden düzene, ilkel ve kahramanca göreneklerden akılcılaştırılmış göreneklere doğru olduğu sürece, ilerleyen bir süreçtir. Ancak, sürekli akılcılaşma ve daha gelişkin toplumsallaşma anlamında kesintisiz bir ilerleme yoktur. İlerleyen bir süreçten (corso), bir geriye dönüşe (ricorso) geçilir ve yeni bir barbarlık ortaya çıkar. Ama bu barbarlık da yeniden bir yükselişe geçer. Ancak genelinde çöküş kaçınılmazdır. Vico bu nedenle Aydınlanma Çağı’nın ilerlemeye duyduğu inancı paylaşmaz. Onda gelecekte gerçekleşecek bir umut ve inanç düşüncesi yoktur. Tarihin bir başlangıcı olsa da, sonu yoktur. Kısacası tarih yinelenir. Öte yandan tarih ilerleyen çizgisel bir gelişme sonucunda ulaşılacak hiçbir amaç taşımaz. Vico’nun bu anlayışı, tarihi çizgisel olarak dinsel kurtuluşa doğru akan bir süreç olarak gören Htristiyanlık’ın tarih anlayışından çok farklıdır. Öte yandan Vico kendi tarih felsefesinin umutsuzluğa yol açacağını da kabul etmez. Tersine ona göre, tarihteki bu çemberimsi döngü, insanlığın kurtuluşu ve eğitimi açısından Tanrı’nın uygun gördüğü bir biçimdir. Çöküş her zaman aşırı uygarlaşmayla birlikte gelen bir bozulmanın ürünü olduğundan, barbarlığa dönüş, insanları aşırı uygarlaşma geçmesi aşamasında kendi kendilerini yok etmekten kurtarır.

Vico’nun yapıtları ilk kez yazıldıktan yüz yıl kadar sonra yabancı dillere çevrilmeye ve 19.yy’dan başlayarak ilgi çekmeye başlamış, tarih felsefesinin, etnolojinin, dinler tarihinin, dilbilimin, antropolojinin kurucusu olarak değerlendirilmiştir.

• YAPITLAR (başlıca): De nostri temporis studiorum ratione, 1709, (“Zamanımız İncelemelerinin Yöntemi Üzerine”); De ant’ıquissima italorum sapienta, 1710, (“İtalyanlar’ın Eski Bilgelikleri Üzerine”); Dritto univer-sale, 3 cilt, 1720-1722, (“Evrensel Hukuk”); Principi di una scienza nuova intorno alla comune natura delle nazioni, 1725, (“Ulusların Genel Doğaları Üzerine Yeni Bir Bilimin İlkeleri”); Öpere, (ö.s.), F.Nicolini (der.), 8 cilt, 1911-1941, (“Toplu Yapıtlar”); Autobiyograpby of Giambattista Vico, (ö.s.), M.H. Fish-F.G.Bergin (der.), 1944,(İng. çev.), (“Giambattista Vico’nun Otobiyografisi).

• KAYNAKLAR: J.Chaix-Ruy, La formation de la pensee philosophique de G.B. Vico, 1943; B.Croce, La filosofia di Giambattista Vico, 1911; G.Gentili, Studi Vichiani, 1927; F.Vaugan, The Political Philosophy of G.B. Vico, 1972.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski