Operanın Evrimi II
19.yy’ın ikinci yarısında Wagner, müzikli dram adını verdiği operalarıyla yepyeni bir dönem başlatmış oldu. Onun ardından, opera ve başka türlerde beste yapan müzikliler kendilerine Wagner yandaşı ya da karşıtı olan bir yol seçtiler. Ancak genelde kendini birinci gruptan sayanlar sayıca pek azdı. Yapıtlarıyla 19.yy’a damgasını vuran bir başka opera bestecisi olan Verdi ve bu dönemde gelişen Almanya dışındaki ulusal müzik okulları Wagner’in anlayışına karşı çıktılar.
Alman Romantizmi’nin en büyük adı sayılan Wagner, Tristan ve Isolde’sinden başlayarak geleneksel opera ile bağlarım koparmıştı. O döneme değin belirleyici olan Italyan operasının, özellikle de bel canto türünün, şarkıcıların yetenek gösterisi durumuna gelip tıkandığı bir noktada, opera türüne yeni bir soluk getirmişti. Kesintisiz müzik ve alışılmışın dışında bir armoni anlayışı, Leitmotiv kullanımı, güçlü bir orkestraya ve dolayısıyla güçlü şarkıcılara yer vermesinin yanı sıra, kendi yazdığı librettolarının konularını edebi ve felsefi düşünüşü çerçevesinde belirlemesi, ayrıca opera yapıtım, müziğin tüm öbür sanatlarla işbirliği içinde düşünmesi, Wagner’in müziğinin en önemli özellikleriydi. Bunun sonunda ortaya izlemesi oldukça zor yapıtların çıkması onun opera üstündeki belirleyici rolünü etkilemedi.
Wagner’in Italyan çağdaşı ve operanın en büyük adlarından biri sayılan Verdi, ulusunun müziğini Wagner etkisine karşı koruyabilmek için çalışmışsa da, olgunluk dönemi yapıtlarından Otello’da, ondan esinlendiği öne sürüldü. Ancak geleneksel Italyan operasının özelliklerini kendine özgü bir duyarlıkla yeniden ele alıp, ulusunun hiçbir zaman vazgeçmediği melodi öğesini büyük bir ustalıkla kullanması ve yapıtlarındaki yurtsever nitelik, Verdi’yi ulusal kimliğini kazanmaya çalışan ülkesinin kahramanı yaptı. Büyük bir izleyici topluluğu bulan Verdi operaları, zaman zaman gündelik yaşamdan alınmış konularıyla Puccini ile en üst aşamasına ulaşan Italyan Gerçekçilik akımının da (Verismo) öncüsü oldular.
19.yy’m ikinci yarısında opera sanatında bir başka önemli gelişme de Rus ve Çek ulusal okullarının ortaya çıkmasıydı. Bunlardan Rus ulusal operasının Fransız, Italyan ve Alman etkisinden kurtuluşunun ilk belirtileri Glinka’ da gözlendi. Aleksandr Dargomijski de (1813-1869) bu okulun öncülerinden biriydi. Rus Beşleri’nden Mussorgski, Rimski-Korsakov ve Borodin’in operaları tümüyle Rus ulusal müziğinden ve öykülerinden kaynaklanan yetkin yapıtlardı. Çek ulusal operasının ise ilk temsilcisi Smetana ’ydı. Ancak yapıtlarındaki Lizst ve Wagner etkisi nedeniyle Dvorak sonra da Leos Janacek (1854-1928) Çek operasının daha önemli adları oldular.
19.yy’ın ikinci yansında opera sanatındaki bu değişimler, 20.yy modern opera bestecilerine de yol gösterdi.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi