TERTULLIANUS, Quintus (Ykş. 155-220)
Romalı tanrıbilimci. Tinin havaya benzeyen nesnel bir varlık olduğunu ileri sürmüştür.
Kartaca’da doğdu, aynı yerde öldü. Soylu ve eski bir Kartaca ailesinden olduğu için düzenli öğrenim gördü. Felsefe, retorik ve hukuk okudu. Bunların dışında tarih ve doğa bilimleriyle ilgilendi. 190’da Hıristiyan olmasına karşın 213’te yeniden eski inançlarına döndü. Hıristiyanlık’ın, düşünce bakımından, doyurucu, yaşamda mutluluk sağlayıcı bir nitelik taşımadığını ileri sürerek, sonradan Tertullianusculuk adıyla anılan bir tarikat kurdu. Bu yeni tarikat Kartaca’daki manastırında birkaç yüzyıl öğretisini sürdürdü. Filozof Augustinus bu tarikatla Katolik-lik’i uzlaştırmaya çalışmıştır.
Tertullianus’un temel düşüncesi, insanın kuşkudan uzak bir inana kavuşmasıdır. Bunu başarabilmek için her türlü görüş katılığından, kan dökücülükten özgürlüklere aykırı davranışlardan uzak kalmak gerekir. Bu nedenle felsefe de, Hıristiyanlık’ı özünden koparan kilise de geçersizdir. Dinin saptırıcıları peygamberler, felsefenin çıkmazlara sürükleyicileri de filozoflardır. Sağlıklı, insan özünün derinliğinden gelen bir inan felsefeyi aşar. Ancak bu inan, bir kurum niteliği kazanan, evrene egemen olmak isteyen Hıristiyanlık’ta yoktur, o bir sapkınlıktır. Tertullia-nus, savunduğu inanın, sonradan kendi adıyla anılan inanç kurumunda, kendi düşünce düzeninde olduğu kanısındaydı.
Tertullianus’a göre tin üç boyutlu, esen yeli andıran, nesnel bir varlıktır, bütün gövdeye yayılmıştır, öğeleri çok ince olduğundan görünmez, eylemleri sezilir, biçimleşmiş bir tözdür. Yalnız madde gerçek olduğundan tin de maddedir, onun somut bir varlık olan gövde üzerindeki etkisi de bu yapısı yüzünden-dir. Tin ana-ata yoluyla çocuklara geçer. Bu özelliği dolayısıyla tin “iç insan”, gövde de “dış insan” durumundadır ve tini kapsayan bir kaptır. İnsanda nesnel bir gerçek olan soya çekim tindir, anadan atadan çocuğa geçişin sonucudur. İnsan tanrısal bir varlıktır, onda birtakım Tanrı’ya özgü benzerliklerin bulunması doğaldır. Var olmak nesnel olmaktır, Tanrı vardır, o da nesnedir (cisim), ancak onu oluşturan öğeler çok incedir, duyularla kavranamaz. Onun gözle görülmesini engelleyen aşırı parlaklığı, gözün görme gücünü aşan ışımasıdır.
• YAPITLAR (başlıca): Ad Martyres, 197, (“Din Yolunda Ölenler”); Apologeticum, 197, (“Savunma”); De Praesc-riptione Haereticorum, 200, (“Sapkınların Uyarılması Üstüne”); Adversus Mardonem, 210, (“Markion’a Karşı”); De Exhortatione Castitatis, 211, (“Armmışlığın Geliştirilmesi Üstüne”); De Monogamla 214, (“Tek Kadınla Evlilik Üstüne”); De Pudictia, 214, (“Eğitim Üstüne”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi