TİMON (İÖ 320 ? -235 ?)
Eski Yunan, filozof. Kuşkuculuk’un öncülerindendir. Duyular insanı yanılttığından kesin bilgi edinme olanağının bulunmadığı görüşünü savunmuştur.
İÖ 320 ya da 325 dolaylarında Peloponez yakınında Philonte’de doğdu, 230 ya da 235’te Atina’da öldü. Kuşkuculuk’un kurucusu filozof Pyrrhon’un öğrencisi ve ardılıydı. Önceleri tiyatro oyuncularının oluşturdukları bir topluluğa katıldı, sonra felsefeye ilgi duyunca Megara’ya giderek filozof Stilpon’un, daha sonra gittiği Elis’te kuşkucu bilge Pyrrhon’un öğrencisi oldu. Hekimlikle de ilgilenen Timon, bir süre Anadolu’nun Kalkidikya bölgesinde gezici öğretmen olarak çalıştı, büyük bir kazanç sağladıktan sonra Atina’ya dönerek Platon Akademisi’ne girdi. Kısa süre içinde Akademi’nin yöneticileri arasına katıldığı gibi kuşkucu öğretinin benimsenmesine de olanak sağladı. Felsefe dışında şiir ve oyun konularını işleyen yapıtlar yazdı, felsefeye yönelik düşüncelerini şiir türünde ortaya koydu. Yapıtlarından çoğu ortada yoktur, düşünceleri kendisinden aktarılan, alıntılardan öğrenilmektedir. Yapıtları arasında en çok tutulanı ve kendisine “yergici” denmesine yol açanı Silies’tir (“Yergiler”).
Timon, düşünce tarihinde, iki yönden önemli sayılır. Bunlardan biri yergici, tartıştığı kimseleri alaya alarak gülünç duruma düşürmekteki başarısıdır. Şiir diliyle işlediği bu konulara yaklaşımı, karşısındakini düşüncesinden dolayı yermek, tutarsızlığını ortaya koymaktır. Özellikle, Pythagoras, Platon, Aristoteles, Melissos, Elealı Zenon gibi filozoflarla, cehennemde alaylı bir dille, tartışır. Onların tutarsız, yalancı, aldatıcı, gerçekleri kavrayamayan, yetersiz olduklarını söyler. Ona göre Platon, söylediği yalana kendisi de inanan, Aristoteles kendini beğenmiş, Ksenophon acımasız, Pythagoras saygısız, Heraklei-tos yaygaracı bir kimsedir. Timon’un yerici dili, kuşkucu olmayan filozofların görüşlerini çürütmek içindir. Silies’in öteki iki bölümünde de Epikuros ve Kleantes’i yerer, Demokritos ve Parmenides’i beğenir, Protagoras’ı över.
Timon’a göre felsefenin görevi yaşamı düzene koyarak bireyi, kendi yeteneği oranında, mutlu kılmaktır. Bu niteliği dolayısıyla felsefe kuramsal değil uygulamalıdır, yaşamın içindedir. Mutluluğa ulaşmak isteyen kimsenin nesnelerin niteliği, nesnelerle ilgili tutum ve davranışlarıyla bunlardan çıkacak sonuç gibi üç soruyu kendine sormalı, bunların karşılığım aramalıdır. Bu sorulardan nesnelerin ne olduğuna yöneleni çözülmez, çünkü insan nesnenin özünü bilemez. Bilim bunu çözüme ulaştırdığını ileri sürerse de kesin sonuç alınamamıştır. Çözümler arasında ayrılık bunun kanıtıdır. İnsan nesnelerin ancak görünüşlerini bilebilir, bu nedenle nesneler göründüğünden başka türlü değildir. Bütün bilgiler birer alışkanlık ve geleneklere dayanan aktarmalar olmaktan öteye geçemez. İnsan nesnenin gerçeğini değil yalnız gördüğünü, duyularla algıladığını anlatabilir. İkinci ve üçüncü sorunun karşılığı da birincinin doğrultusundadır. İnsan nesneler karşısında gerçeği bilemeyeceğini bilerek davranışlarını düzenlemeli, tutumunu belirlemelidir. Bu da her türlü kesin yargıdan kaçınmak, bilimin gerçeği kavradığını savunanlara inanmamak demektir.
Timon’un ahlakla ilgili düşünceleri de Kuşkuculuk Öğretisi’ne dayanır. Onun için önemli olan katı düşüncelere saplanmak, değişmezliğe inanmak, genel geçerlik taşıyan kuralların bulunduğunu ileri sürmek değil, yaşamın akışı içinde elden geldiğince mutlu olmaya çalışmaktır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi