Aydınlanma Felsefesi
Felsefe tarihinde 18.yy boyunca gelişip yayılan düşünce akımları “Aydınlanma Felsefesi” başlığı altında toplanır, bu felsefenin egemen olduğu döneme de “Aydınlanma Çağı” denir. Kökleri Hümanizm’in başladığı yıllara değin giden Aydınlanma Felsefesi’nin belli sorunları, bu sorunlara getirdiği belli çözüm biçimleri vardır. Özellikle Rönesans’ın geliştirdiği insan anlayışı ve dünya görüşünden esinlenen bu yeni çığır için üzerinde durulması gereken temel sorun us ilkelerine dayalı bir yaşam düzeninin sağlanmasıdır. insan bu yaşama düzeni içinde kendi varlığının anlamını açıklamaya çalışan, onunla yükümlü olan bir “değerler alanı”dır. insanı anlamak, evrendeki yerini, öteki varlık türleri karşısında önemini kavramak için onunla ilgili değerlerin açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu değerler de kültür, ahlak ve din gibi konularda odaklaşır.
insan düşünen, us ve istençle donatılmış bir varlık olduğundan yaşamını da us ilkelerine göre düzenleme, biçimlendirme gereğiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle felsefe, önceki çağlarda olduğu gibi, yalnız kuramsal sorunlarla uğraşmamalı, yaşamın içine girmeli, onu yönlendirmelidir. Çünkü insanın değeri yaşamını, bütün eylem ve davranışlarını usla düzenlemesine bağlıdır. Orta Çağ’ın temel sorunu olan din, doğaüstü bir varlık alanında değil, yaşamın içinde, bir insan buluşu olarak açıklanmalıdır. Dinin yaşama düzen vermesi, bütün bilimlerin odağını oluşturması söz konusu değildir, onun da usun süzgecinden geçirilmesi, yaşanan dünyaya yaraşır bir öğreti durumuna getirilmesi gerekir. Aydınlanma Felsefesi belli bir çevrenin düşüncesi olmaktan çıkarak bütün toplum kesimlerini ilgilendiren yönetim, toplumsal kurumlar gibi odakları düzenlemeyi amaçlayan, bilimi geçerli kılarak din egemenliğine son veren bir dünya görüşü olarak da nitelenir. Bu görüşün benimsediği yönteme göre bilgi, estetik, sanat, politika, hukuk, doğa bilimleri, mantık, tarih gibi bütün insan başarılarım kapsayan alanlar birer buluş, birer yaratı türüdür. Almanya’da Wolff’un başlatıp Kant’ın geliştirdiği bu akımın Ingiltere’ deki öncüsü Locke, Fransa’da Voltaire ve Rousseau, İtalya’da Vico’dur. 1789 Fransız Devrimi’nin gerçekleşmesinde etkili olan Aydınlanma Felsefesi, insan usunun doğa karşısında kazandığı başarının, bütün kültür ürünlerine uygulanması gereğini vurgular.
Aydınlanma Felsefesi’ne göre insan kuramsal bir sorun durumuna getirilmemeli, yaşadığı doğal gerçekler içinde, bir bütün olarak düşünülmeli, çevresinden soy utlanmamalıdır.Devletin kökeni, gelişim aşamaları insandan yola çıkarak açıklanmalı, çünkü ne insanın dışında bir devlet ne de devletin çekirdeğini oluşturan en küçük toplum birimi dışında bir insan düşünülebilir. Aydınlanma Felsefesi’nin başka bir özelliği de yalnız filozofların çevresinde kalmayıp, başta yazın olmak üzere, bütün sanat alanlarına yayılmasıdır. Fransız Devrimi’nin yarattığı geniş etki bu felsefeye karşı duyulan ilgiyi çoğaltmış, özellikle Montesquieu ve Rousseau gibi düşünürleri bu olayın öncüleri durumuna getirmiştir. Türkiye’de Tanzimat Dönemi’yle başlayan yenilik girişimlerinin öncüleri de Fransız aydınlanmasını geliştiren yazarlardan etkilenmişlerdir. Aydınlanma Felsefesi’nin gelişmesinde önemli katkıları bulunan öteki filozoflar şunlardır: Berkeley, Hume, Reid, Condillac, La-mettrie, d’Holbach, d’Alembert, Thomasius, Shaftesbury, Butler, Hutcheson, Mandeville, Helvetius, Wollaston, Bentham, Clarke, Herder, Lessing.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi