Bilgisayarların Doğuşu, Bilgisayarın İcadı, Tarihçesi, Gelişmesi, (1980'lere dek) Hakkında Bilgi

Bilgisayarların Doğuşu ve Gelişmesi

İlk hesap makinesini, Tübingen’de astronomi profesörü olan Wilhelm Schickard’ın (1592-1635) yaptığı bilinmektedir. Ne var ki, Otuz Yıl Savaşları’nın yol açtığı kargaşalıklarda Schickard ve tüm ailesi ölmüş, dön işlem yapabilen makinesi de yok olmuştu. 1642’de Pascal’ın geliştirdiği makine, günümüze gelebilen ilk hesap makinesidir. Üzerlerinde O’dan 9’a kadar rakamlar yazılı bir dizi dişli çarktan oluşan bu makine toplama ve çıkarma işlemlerini yapabiliyordu. 1671’de ise, Leibniz ayrıca çarpma ve bölme işlemlerini de yapabilen yeni bir makine geliştirdi. Zamanla geliştirilen mekanik hesap makineleri 1820’den başlayarak yaygın kullanıma girdi. 1801’de Jacquard, dokuma makinelerinde ilmiklerin biçim ve sırasını, dolayısıyla dokunan kumaştaki desenleri kartlar ya da şeritler üzerine açılmış deliklerden oluşan bir “program”a göre belirleyen bir aygıt yaptı. Jacquard’ın delikli kartı, hesaplama işlerinde ilk kez ABD’de 1890 nüfus sayımında kullanıldı.

Çağdaş bilgisayara giden yolda atılan en önemli adım, Babbage’ın 1830’larda tasarladığı ve “analitik makine” adını verdiği hesap makinesidir. Yapılacak işlemlerin sırası bir komut dizisi, yani program biçiminde delikli kartlarla makineye veriliyordu. Makine, yaptığı ara işlemlerin sonuçlarına göre karar verme yetisine sahipti: Uyacağı komut dizisinde değişiklik yapabiliyor, böylece, gerektiğinde kendisine verilen programı değiştirebiliyordu. Babbage bu makineyi ayrıntılı bir biçimde tasanmlamıştı; ne var ki, döneminin teknolojisi bu makinenin gerçekleşmesine olanak tanımadı. Bilgisayara giden yolda kuramsal çalışmaların da önemli rolü vardır. Boole 1854’te An Investigation of the Laws of Thought (“Düşünce Yasalarının Araştırılması”) adlı yapıtıyla simgesel mantığı kurdu. Simgesel mantık ya da Boole cebiri, özellikle Shannon’ın 1937’de mantıksal işlevlerin elektrik devrelerinde anahtarlar ve rölelerle gerçekleştirilmesi yöntemlerini ortaya koymasından sonra, bilgisayar devrelerinin tasarımında temel araç oldu.

İlk bilgisayar 1930’larda Alman mühendis Konrad Zuse tarafından gerçekleştirildi. ABD ‘de ise ilk bilgisayar 1944’te Harvard Universitesi’nde, ABD’li matematikçi Howard Hathaway Aiken (1900-1973) tarafından yapıldı. Rölelerden oluşan, “Mark I” adındaki bu bilgisayar bir toplama işlemini 0,3 saniyede, bir çarpma işlemini 3 saniyede yapabiliyordu, ilk elektronik bilgisayar olan ENlAC’ı ise, 1945’in son ayında Pennsylvania Universitesi’nde J.P. Eckert ile ABD ’li fizikçi ve mühendis John William Mauchly (1907) gerçekleştirdiler. Elektron tüpündeki elektronların hareket hızı mekanik hesap makinelerindeki çarkların hızından milyonlarca kez yüksek olduğundan, mekanik çarklar yerine elektron tüplerinin kullanılmasıyla işlem hızı inanılmayacak kadar artmıştı ve ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı Balistik Araştırma Laboratuvarı’nın siparişiyle yapılan ENIAC saniyede 5.000 toplamaya da 300 çarpma işlemi yapabiliyordu. Ancak, bu makineyi, çeşitli fişleri ve kabloları uygun yerlere bağlayarak “programlamak” gerektiğinden, elle yapılan bu işlemin çok zaman alması, giderilmesi gereken önemli bir sakıncaydı. Bilgisayarın yapacağı işlemler dizisini belirleyen programın da, hesaplarda kullanılacak veriler gibi, bilgisayarın belleğine yerleştirilmesi düşüncesi ilk kez von Neumann tarafından 1947’de ortaya atıldı. Bu düşünce ilk kez 1949’da İngiltere’deki Cambridge Universitesi’nde geliştirilen EDSAC ve 1950’de Pennsylvania Universitesi’nde geliştirilen EDVAC bilgisayarlarında uygulandı. Verilerin ve programların saklandığı bir bellek, aritmetik işlemlerin gerçekleştirildiği bir işlem birimi, kullanıcıyla bağlantıyı ve bilgi alışverişini sağlayan giriş-çıkış birimleri ile bütün bu birimlerin programa göre çalışmasını sağlayan denetim biriminden oluşan von Neumann modeli, sonraki bütün bilgisayarların temel örneği oldu. 1948’de Bardeen, Brattain ve Shockley tarafından bulunan transistörün elektron tüpleri (lamba) yerine kullanılmaya başlaması, pek çok alanda olduğu gibi bilgisayar teknolojisinde de büyük bir atılıma yol açtı. 1956’da yapımına başlanan transistörlü bilgisayarlarda saniyede 100.000 işlem hızına erişilmişti. Daha sonra, elektronikteki gelişmelerin ışığında, yüzlerce, hatta binlerce transistörün çok küçük bir alana yerleştirilmesine olanak veren tümleşik (entegre) devrelerin yapılmasıyla 1969’da tümleşik devreli bilgisayar dönemine girildi. Bu bilgisayarlarda işlem hızı saniyede bir milyon, bellek sığası da yüz binler aşamasındadır. 1971’de, geniş çapta tümleşimin sağlanmasıyla, çok küçük hacimli, işlem güvenliği ve bellek sığası çok yüksek, buna karşılık enerji tüketimi ve maliyeti çok düşük olan mikrobilgisayar dönemi başladı.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi
vikipedi

Daha yeni Daha eski