Elea Okulu
Felsefe sorunlarına, salt kavramlara dayanarak, çözüm arayan, bu çözümü karşıt anlamlan göz önünde bulundurup tartışmalı bir tabana oturtan Elea Okulu düşünce tarihinde diyalektik yöntemin kurucusudur. Parmenides’in kurduğu, Zenon’un geliştirdiği bu öğreti mantığın kaynağıdır. Bu okulun geliştirdiği diyalektik yöntemin başlıca özelliği düşünme eylemini, iki karşıt varlığı yan yana getirerek sürdürmektir. Bu iki karşıt nesne de varlık-yokluk bağlantısı içinde ortaya çıkar, biri olmadan öteki düşünülemez, çünkü doğru olanı bulabilmek için sanı’nın (doksa) ne olduğunu, doğru olmayanın, kuşku götürenin nereden kaynaklandığını göstermek gerekir.
Elea Okulu’nun mantık öğretisi varlığın Bir olduğu ve ortaya gelmediği (yaratılmadığı) ilkesine dayanır. Var olanın karşıtı var olmayandır, bu da yokluk olduğuna göre, var olanın kaynağı olamaz, daha açığı var olan var olmayandan doğamaz. Öte yandan, var olan, sonradan ortaya çıksa, bunun var olmayandan gelmesi gerekir. Oysa var olanın var olmayandan doğması varlığın yokluktan çıkması demektir ki bu mantık kuraüanna aykındır, öyleyse yalnız var olan vardır ve kendi kendisiyle özdeştir. Bu varlık, yokluk ve kendi kendisiyle özdeşlik bağlantısından mantığın özdeşlik ve çelişmezlik ilkeleri ortaya çıkmıştır. Özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerinin temeli de Birlik ve Değişmezlik’tir. Bu son iki kavramı Anadolulu olup sonradan İtalya’nın Elea iline yerleşen Ksenophanes Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için kullanmıştır. Ona göre Tann vardır, birdir, ölümsüzdür, değişmezdir. Ksenophanes’in bu görüşünü öğrencisi Parmenides var olan-var olmayan sorununun çözümüne uygulayarak geliştirmiştir. Parmenides’in öğrencisi olan Elealı Zenon ise öğretmeninin yöntemini Çokluk ve Devinim sorunlannm açıklanışında kullanmıştır. Ona göre devinen bir nesne, devindiği sürenin en kısa bölümünde de olsa, bir yerde duruyor demektir. Bir yerde duran ise devinmez, öyleyse deviniyor sanılan, gerçekte bir yerde duruyor, duyular insanı aldattığından duran devinen gibi görünür. Durum çokluk için de öyledir. Bir olan çok olursa bölünüyor demektir, bölünme ise sonsuz küçüklere aynlmadır, sonsuz küçükler varsa sonsuz büyükler de vardır. Sonsuz küçükler ise büyüklüğü olmayan birer nokta durumundadır. Büyüklüğü olmayan sonsuz nokta yan yana gelse bile bir nicelik, bir büyüklük oluşturamaz.
Elea Okulu’nun geliştirdiği bu birlik-değişmezlik, özdeşlik-çelişmezlik ve sonsuz büyüklük-sonsuz küçüklük ilkeleri, daha sonra, Aristoteles mantığının temelini oluşturmuştur. Bütün Orta Çağ boyunca düşünmenin yasalarını içeren bir bilim olarak benimsenen Aristoteles mantığı, Rönesans ve sonrasında deney bilimlerinden kaynaklanan yeni bir mantığın doğmasına olanak sağlamış, Hegel’in, yeni bir düzenlemeyle, uygulama alanına koyduğu diyalektik yöntemin çatısını kurmuştur.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi