Hümanizm Nedir, Filozofları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hümanizm

Hümanizm Nedir?

Hümanizm, insanın değerini, aklını, kapasitesini ve iyiliğini vurgulayan bir felsefi ve etik anlayıştır. Ortaçağ'ın dini baskısından sıyrılarak Rönesans döneminde yükselen hümanizm, bireyin yeteneklerini, özgürlüğünü ve potansiyelini ön plana çıkarır. Hümanistler, insanın doğuştan iyi olduğuna ve akıl yoluyla kendini ve toplumu geliştirebileceğine inanırlar.

Hümanizmin Özellikleri

  • İnsancıl Değerler: Hümanizm, insan haklarına, onuruna ve özgürlüğüne büyük önem verir.
  • Akıl ve Bilim: Hümanistler, aklın ve bilimin önemini vurgular, dogmatik inançlara karşı eleştirel yaklaşırlar.
  • Eğitim ve Sanat: Eğitim, bireyin potansiyelini ortaya çıkarmak için bir araç olarak görülür. Sanat ve edebiyat, insan deneyimini ve duygularını ifade etmenin önemli yollarıdır.
  • Laiklik: Hümanizm, dini otoritelerin dünya işlerine karışmasını eleştirir ve laikliği savunur.
  • Bireysellik: Bireyin özgürlüğü, kendini gerçekleştirmesi ve kendi kaderini tayin etmesi önemlidir.

Hümanizmin Filozofları

  • Petrarca (1304-1374): İtalyan şair ve bilgin, hümanizmin kurucularından biri olarak kabul edilir. Klasik antik kültüre olan ilgisiyle tanınır.
  • Erasmus (1466-1536): Hollandalı ilahiyatçı ve hümanist, insan aklının ve eğitim reformlarının savunucusuydu.
  • Thomas More (1478-1535): İngiliz yazar ve devlet adamı, "Ütopya" adlı eseriyle ünlüdür ve ideal toplum anlayışını savunmuştur.
  • Michel de Montaigne (1533-1592): Fransız deneme yazarı, insan doğasını ve bireysel deneyimi merkeze alan eserler yazmıştır.
  • Giovanni Pico della Mirandola (1463-1494): İtalyan filozof, insanın evrendeki yerini ve potansiyelini araştıran "İnsan Onuru Üzerine Konuşma" adlı eseriyle bilinir.


Hümanizm Hakkında Bilgi

Hümanizm, Rönesans döneminde, özellikle İtalya'da ortaya çıkmış ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Bu dönem, antik Yunan ve Roma kültürüne olan ilgiyi canlandırmış ve hümanistler, klasik metinleri inceleyerek insan doğası, ahlak ve toplum hakkında yeni görüşler geliştirmişlerdir.

Hümanizm, aynı zamanda modern demokrasilerin ve insan hakları kavramlarının temelini oluşturmuştur. Eğitimde reform yaparak, daha geniş kitlelere ulaşmayı ve bireylerin yeteneklerini geliştirmeyi hedeflemiştir. Bugün hala, hümanist düşünceler, etik ve felsefi tartışmalarda önemli bir yer tutmaktadır.

Hümanizmin etkileri sadece felsefe ve edebiyatla sınırlı kalmamış, aynı zamanda sanat, bilim ve politikada da derin izler bırakmıştır. Bu akım, insanın doğuştan gelen haklarını ve özgürlüğünü savunarak, modern toplumların temel değerlerini şekillendirmiştir.

Batı düşüncesinde, insan varlığını ve değerlerini düşüncenin odağı durumuna getiren, usu bütün sorunların çözümünde temel ilke olarak benimseyen akıma Hümanizm denir. 14.yy başlarında, Dante’nin şiirinde ilk belirtileri görülen bu düşünce, Petrarca ve Boccaccio gibi düşünürlerin elinde bir kuram niteliği kazanmıştır. Hümanizm ’in başlangıcı Eski Yunan-Latin uygarlık ürünlerinin yeniden incelenmesi, esin kaynağı diye anlaşılmasıdır. Dante, Latin ozanı Vergilius’un Aeneas adlı yapıtından esinlenerek, bir inanç varlığı niteliğinde gördüğü insanın, içinde yaşadığı evren ve tinsel evrenle ilgili sorunlarını konu edinen Divina Commedia’yı yazdı. Usla inancın, umutla sevginin, özlemle tutkunun yan yana yürüdüğü bu yapıtta temel öğe yaşanan gerçeklerle yaşanması özlenenler arasındaki karşıtlıktır, insan biri iyilik, öteki kötülük olmak üzere iki çelişik tutumla karşı karşıyadır, iyiliğin karşılığı ödül, kötülüğünki cezadır, iyilik sevince, kötülük kaygıya sürükler. Bu iki çelişik durumu varlığında taşıyan insanın kurtuluş yolu nedir?

Bu sorunun karşılığı, “yaşamı us ilkelerine göre biçimlendirmek, sevgi, saygı, iyilik ve doğrulukla yönlendirmektir. ” Bunu başarabilmek için de insanı, kendi değerlerinin bütünlüğü içinde, bir us varlığı olarak anlamak gerekir. İnsan erdem, bilgelik, saygı, doğruluk, yücelik, elia-çıklık, yardım, yiğitlik, özveri, sevgi gibi değerlerin taşıyıcısıdır. Bunlar soyut birer kavram değil, yaşama içerik kazandıran, onu anlamlı kılan değerlerdir. Bunlar insanı yönlendirici, davranışlarını biçimlendirici birer ilke olarak alınırsa yaşamda korku, kaygı, dengesizlik, tedirginlik, üzüntü, gelecek karşısında güvensizlik gibi olumsuz durumlar ya hep ortadan kalkar ya da en aşağı düzeye iner, insan bir us varlığı olduğuna göre bunu başarabilir. Başarısızlık usa, yaşamda, gereken yerini verememekte, onun gerçek önemini kavrayamamaktadır. Uygarlığın gelişim aşamaları incelendiğinde, bütün insan başarılarının usla sağlandığı, ustan kaynaklandığı görülür. Usun değerini kavramak için, en önemli varlık alanı, ortaya konan insan başarılandır. Bunların en gelişmiş örnekleri de Yunan-Latin düşüncesinin ürünleridir. İşte bu görüş, Hümanizm denen akımın yönünü belirledi. Böylece resim, yontu, mimarlık, edebiyat, müzik, felsefe ve bilim alanlarında insanı konu edinme, anlama, açıklama eğilimi ağırlık kazandı. insan bir yandan inanan, bir yandan da us ilkelerine göre düşünen varlık diye tanımlanarak gündeme getirildi. 14.yy İtalyan sanatı, bütün türleriyle, insanı işlemeye başladı. Genellikle kilisenin koruduğu sanat, insanı bir inanç varlığı olarak gördü ve işledi, insanı odak edinen bu anlayış Rönesans’ın doğmasına olanak sağladı. Hümanizm gibi Yunan-Latin uygarlık ürünlerini incelemekle işe başlayan Rönesans, insanı yalnız us varlığı olarak düşündü. Bu nedenle Rönesans insanı, inancı usun ışığı altında görmeyi yeğledi ve felsefe tanrıbilimin kulu (ancilla theologicae) olmaktan kurtuldu. Öte yandan deney ve gözlem yöntemlerine dayanan bilimler de, inanın denetiminden çıkarak, usun aydınlığında yürüme olanağı buldu. Us ilkelerine dayanan yeni düşünce akımları Usçuluk, Deneycilik, Tinselcilik, Olguculuk, Aranedencilik, Dirimselcilik, İdealizm, Maddecilik gibi öğretilerin gelişmesine ortam sağladı.

Daha yeni Daha eski