İskelet Yapım Yöntemi
Kimi özel yapım yöntemleri sayılmazsa yapılar taşıyıcı sistemleri açısından yığma ve iskelet olarak iki kümeye ayrılırlar. Yığma sistemde yapının her öğesi üstüne gelen yükleri taşımak zorundadır. Örneğin tuğla bir yapının bütün duvarları kendi ağırlıkları ile üstlerine gelen bütün öteki yükleri taşırlar. Buna karşılık iskelet yapımda yüklerin taşınması görevini yapının belli noktalarına yerleştirilen ve birbirleriyle birleştirilerek bir bütün oluşturan taşıyıcılar üstlenir, aralan da taşıyıcı olmayan öğelerle doldurulur. Ahşap bir yapı bu İkinciye örnektir, iskelet yapımı gerçekleştirmek için gerekli koşul, bir yapıda ortaya çıkan çekme güçlerine karşı dirençli gereçlerin kullanılmasıdır. 19.yy’da endüstriyel yöntemlerle üretilen çağdaş yapı gereçleri ortaya çıkmıştır. Bunların arasında demir ve çeliğin, bir de demirle donatılmış betonun çekme kuvvetlerine dirençleri yüksektir. Bu özellik onların iskelet yapımda kullanılmalarım sağlamıştır. Yeni gereçlere koşut olarak yapı mühendisliğindeki gelişmeler de, kolon (düşey taşıyıcı) ve kirişlerle (yatay taşıyıcı) oluşturulmuş “düz atkılı” olarak adlandırılan taşıyıcı sistemlerin aşılmasına, “çerçeve”, “kafes” gibi özgün taşıyıcıların geliştirilerek yapıda güvenle kullanılmasına yol açmıştır.
Daha önce de kimi denemelerin bulunmasına karşın tam anlamıyla çelik iskelet taşıyıcıların kullanıldığı ilk yapı Jules Saulnier’nin 1871-1872 yıllarında Fransa’da Noisiel-sur-Mame’da yaptığı bir çikolata, fabrikasıdır. ABD’de de William Le Baron Jenney 1879-1891 arasında yaptığı işhanlarında çelik iskeletli yapım yöntemini geliştirmiştir. Donatılı beton (betonarme) iskeletli yapım yöntemini ise Fransız mühendis François Hennebique\geliştirmiş, 1892’den sonraki yapıtlarında uygulamıştır. Fransız mimar Auguste Perret 1903”te Paris’te donatılı beton iskeleti ilk kez bir konutta uyarlamış, Tony Gamier ise tasarımlarında bu yeni gereç ile yeni yapım yönteminin olanaklarını araştırmıştır. 1930’da ABD’li mühendis Hardy Cross iskelet yapımda bugün de kullanılan ve kendi adıyla anılan Cross hesap yöntemini ortaya koymuştur.
İskelet taşıyıcıların gelişmesi, mimarlıkta kökten değişmelere neden olmuştur. Bunların en önemlilerinden biri taşıyıcı duvarların ortadan kalkmasıdır. Yığma bir yapıda taşıyıcı, dolayısıyla da ağır, yerinden oynatılamaz ve her katta birbirinin üstüne gelecek biçimde düzenlenmek zorunda olan duvarlar, iskelet yapımda yerlerini hafif ve hareketli bölme duvarlarına bırakmışlardır. Bu da yapının iç düzenlemesinde bir rahatlamaya, planlarda serbestleşmeye götürmüştür. Dış duvarların da benzer bir biçimde taşıyıcı olmayan gereçlerden yapılabilmesi, pencere ve kapı gibi boşlukların istenilen büyüklükte ve yerde olabilmesini, yapı yüzlerinin serbestçe düzenlenebilmesini sağlamıştır, iskelet taşıyıcılar hafif, çabuk, kolay üretilebilmeleri ve ekonomik olmalarıyla da mimarlığı etkilemişlerdir. Geleneksel yapı gereçleri ve yapım yöntemleriyle yapılamayacak kadar geniş, büyük ve yüksek yapıların (gökdelenler) çok daha kısa süreler içinde üretilebilmeleri, bu yapım yönteminin uygulanmasıyla gerçekleşebilmiştir. Yararlanılabilir yapı alanını çoğaltan, yapı üretimini hızlandıran bu sistem, kentleri de etkilemiş, aşın yoğunlaşma, yayılma, yükselme, altyapı ve ulaşımı olduğu kadar, geleneksel kent dokusunu ve görünümünü de zorlayan, değiştiren yeni sorunlann ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İskelet taşıyıcılar, mimarlığı kuramsal yönden de etkilemişlerdir. Çağdaş mimarlığın nasıl olması gerektiğine ilişkin pek çok düşünce bu yapım yönteminin var olmasına dayanır. Bunların en önemlilerinden biri Le Corbusier’nin iskelet yapım yönteminin olanaklanndan yola çıkan ilkeleridir. Yapı öğelerinin, taşıyıcı olanlar ile taşıyıcı olmayanlar biçiminde ay utabilmesi, işlevcilik anlayışını da etkilemiş, işleve uygun biçimlenme, hangi işlevlerin ne ölçüde dışa yansıtılıp yansıtılamayacağı konusunda tartışmalara ve farklı yaklaşımlara yol açmıştır. Yapı öğelerinin böyle aynlabilmesi, taşıyıcı sistemin seçilmesini ve tasarlanmasını önemli, hatta kimi zaman genel tasanmdan bağımsız bir duruma getirmiş, Yapımcılık (Konstrüktivizm) gibi yalnız taşıyıcı sistemi önemseyip vurgulamak isteyen düşünce ve uygulamalann ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi