Musevilik
Hz. Musa’nın adından gelen, onun yolunda yürümeyi, geliştirmeye çalıştığı inanç kurumu-nu benimsemeyi anlatan Musevilik, üç tektanrıcı dinin ilkidir. İÖ 14.yy’da ortaya çıkan, Tanrı elçisi olduğunu ileri sürerek, Ibraniler’i Mısır yönetiminin baskısından kurtarmayı amaçlayan Hz.Musa, bu adla bir din kurmamıştır. Musevi adı, onun inançlarım yaymaya başlamasından yaklaşık 1500 yıl sonra, Müslümanlık’ı benimseyen Araplar’ca ortaya atılmış, Türkçe’ye de Musevilik biçiminde geçmiştir. Batı dillerinde Juda adından türetilen Judaisme” ya da “Juda-ismus” kavramlarıyla karşılanır.
Musevilik, başlangıçta evrensel bir din sayılmışsa da sonraları, Kuran’da belirtildiğine göre, yalnızca İbrani topluluğunun dini diye nitelenmiştir. Önce Mısır’da, ilk inanç ürünlerini veren Musevilik, daha sonra Filistin’de gelişerek bir din kurumuna dönüşmüştür. Tek Tanrı’ya inanan, ancak bu Tanrı ’yı yalnız Yahudi topluluğunun kutsal varlığı sayan Musevilik, çoktanrıcı inançlara bağlı kalan Babil yönetimince suçlanmış, Hz.Musa’nın izini sürenler yakalandıkça ağır cezalara çarptırılmış, kimi dönemlerde öldürülmüştür. Makedonya Kralı İskender, Filistin’i ele geçirince Museviler’i değişik ülkelere sürmüştür. Ağır baskılara karşın, gizlice gelişme ve yayılma olanağı bulan bu tektanrıcı inanç, Roma imparatorluğu çağında da yasaklanmış, Museviler türlü baskılarla karşı karşıya bırakılmıştır. Dünyanın değişik bölgelerine dağılan Yahudiler, her gittikleri yerde, inançlarını korumuş, başka topluluklarla karışıp kaynaşma-maya çaba göstermişlerdir. Bir aralık, Hazar Türkleri de bu inancı benimsemişler, yayılmasına çalışmışlardır. Orta Çağ’da Yahudi toplulu-
ğu Müslüman ve Hıristiyanlar’ca “istenmeyen insanlar” olarak nitelenmiştir. 20.yy başlarında, özellikle Almanya’da, yayılmaya başlayan “Yahudi düşmanlığı” Hitler’in yönetimi sırasında soykırıma dönüşmüştür.
Musevilik, içine kapalı, kendinden olmayanı dışlayan, kendi inanç düzeninden başka gerçek tanımayan, kendini “Tanrı’nın sevgilisi” ya da “evrenin efendisi” sayan bir din olarak nitelenir. Törenleri, tapınma biçimleri, gelenek ve görenekleri içedönüktür. Müslümanlık ve Hıristiyanlık gibi iki tektanrıcı din, başka inançları benimseyenleri, din değiştirme durumunda, “dönme” olarak kendi topluluğu içine alır, Tanrı katında, iyi olarak niteler. Oysa Musevilik’te, başka dinden, inanç değiştirerek geleni alma geleneği olmadığı gibi, başka tektanncı dine giren bir Yahudi de toplum dışı bırakılır, bir daha Musevi olduğunu açıklasa bile, “cemaat arasına” sokulmaz. Bu dine göre, “Yeryüzü Devleti” geçicidir, gereksizdir, günün birinde, tanrısal yetkilerle gelecek olan bir görevli gerçek devleti kuracak, Yahudi topluluğunu mutluluğa kavuşturacaktır.
Musevilik, özellikle Orta Çağ’da, Araplar arasında çeviri yoluyla, felsefenin yayılmasına öncülük etmiş, Yunan-Latin düşüncesinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. İnançlan dolayısıyla, başka toplumlarda önemli yönetim odaklanrıa getirilmeyen Yahudiler, bilim, sanat, teknik ve ticaret alanlannda büyük başanlar sağlamışlardır. Özellikle Platon’un görüşlerinin yayılmasında büyük katkılan olan Yahudi düşünürü İskenderiyeli Philon da Musevilik’e bir felsefe dizgesi niteliği vermeye çalışmıştır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi