OSMAN DEDE [Nayî] ( ? -1729)
Osmanlı besteci ve müzik kuramcısı. Dinsel Türk müziğinin önde gelen bestecilerindendir.
İstanbul’da doğdu, aynı kentte öldü. Genç yaşta müzik, şiir ve hat sanatıyla uğraşmaya başladı. Galata Mevlevihanesi şeyhi, şair, hattat ve bilgili bir mutasavvıf olan Gavsî Ahmed Dede’ye (?-1697) kapılanarak Mevlevi oldu. Farsça, Arapça öğrendi, bir yandan tanrıbilim, tasavvuf ve edebiyatla, bir yandan da müzikle uğraştı. Ney üflemekte ustalaşarak neyzen-başı oldu. On sekiz yıl aralıksız dergâhın neyzenbaşılığında bulundu. Kızıyla evlendiği Gavsî Dede’nin ölümü üzerine aynı dergâhın şeyhi oldu. Mevlevi müziği ve kültürünün tanınmış temsilcileri Ali Nutkî Dede Efendi, Abdülbâkî Nâsır Dede Efendi, Künhî Abdürrahim Dede Efendi (1769-1831) onun torunlarıdır. Günümüzde Divan Edebiyatı Müzesi olan Galata Mevlevihanesi’nin avlusunda gömülüdür.
Nayî Osman Dede çok yönlü kişiliği olan bir Mevlevi sanatçısıydı. Zamanının değerli bir hattatıydı. Yazı öğretmeni, ünlü hattat Nefeszade İsmail Efendi’ydi (?-1679). Osman Dede ondan sülüs ile nesih, Gavsî Dede’den de tâlik yazıları öğrenmişti. Nayî ve Derviş Osman mahlaslarıyla şiirler yazdı. Dinsel ya da tasavvufi nitelikteki gazelleri, bir de Mîrâciye’si vardır. Peygamberin mucizelerini konu alan Ravzatu’l-Icaz adlı manzum yapıtı kayıptır.
Çağının kaynaklarında, 17. ve 18.yy’ların en güçlü neyzeni olarak anılmıştır. Kutb-î Nayî unvanı da ney üflemekteki ustalığını gösterir. Büyük bir neyzen olduğu, bestelediği saz yapıtlarında da görülür. Çeşitli kaynaklarda yer verilen söylentilere göre, neyin arkasındaki deliği Osman Dede açmış, böylece ses alanını üç oktava çıkararak bu sazı geliştirmiştir.
Rabt-ı Tâbirât-ı Mûsikî adlı kitabı kuramsal çalışmalarının bir bölümünü ortaya koyar. Mesnevi tarzında, Farsça kaleme alınan kitapta müzik terimleri açıklanmıştır. Osman Dede bir de nota yazısı oluşturmuş, ama bu yayılamamıştır. Ebced notasının bir türü olan bu nota yazısına göre, birinci oktavda 15, İkincisinde ise 17 ses vardır. Türk müziğinin makamlarını, usullerini, formlarını ele alan, oluşturduğu notayla yazdığı yapıtları da kapsayan edvâr’ı kayıptır.
Osman Dede’nin başyapıtı Miraç kandillerinde ve onu izleyen günlerde okunmak üzere bestelediği Mîrâciye’dir. Mîrac olayını konu alan, mesnevi tarzındaki güfte de ona aittir. 18/4 ölçüsünde Darb-ı Türk’ı usulünde bestelenen yapıtı, segah, dügâh, neva, sabâ, hüseyni makamlarındaki, “bahr” denilen beş bölüme ayrılmıştır. Ancak, bölümleri belirleyen ana makamların yanında daha birçok makam kullanılmıştır. Her bölümün başında, ilgili makamdan birer tevşih vardır; tevşihlerden dördünün güftesi mutasavvıf Şeyh Mehmed Nasuhî’ye, biri de Mevlana’ya aittir. Tamamının okunması iki saate yakın süren Mîrâciye’nin bir özelliği de, Türk müziğinde bestelenmiş en uzun yapıt olmasıdır. Biri, Suphi Ezgi’nin yazdığı, biri de Galata Mevlevihanesi’nin son neyzenbaşısı Emin Yazıcı’ya (1883-1945) kadar ulaşan iki notası bulunmaktadır. Bu iki nota bazı farklılıklar gösterir. Yapıtın üçüncü bölümünü oluşturan “Neva Bahri” günümüze ulaşamamış, unutulmuştur.
Osman Dede dört ayiniyle, tasavvuf müziğinin en verimli bestecilerinden biridir. Ayinleri, Mevlevi müziğinin ayırt edici özelliklerini yansıtan, üstün örnekleri arasındadır. Rast çargâh, uşşak, hicaz makamlarındaki bu ayinlerden sonuncusu eksik bir biçimde günümüze ulaşabilmiştir. Yazdığı kitaplar gibi bestelerinin de çoğu ya kaybolmuş, ya da unutulmuştur. Bugün toplam yirmi, yirmi beş dolayında yapıtı bilinmektedir. Bunların çoğu peşrev ve saz semaisi formlarındadır.
• YAPITLAR (başlıca): Beste: Mîrâciye; Mevlevi Ayinleri, rast, çargâh, uşşak, hicaz makamlarında; Dügâhbuselik Mevlid ilahisi; Hüseyni Nakış Yürük Semai; Peşrevler, çargâh, rast, muhayyersünbüle, bayatı, uşşak, segah, arazbar, büzürg, hüseyni, neva makamlarında; Saz Semaileri, büzürg, muhayyersünbüle, buselikaşiran makamlarında. Yazma Kitap: Rabt-ı Tâbîrât-ı Mûsikî.
• KAYNAKLAR: O.Nasuhioğlu, “Mî’râciye”, Musiki Mecmuası, (292), 1974.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi