Operanın Evrimi I (16.-19. yy’lar)
Floransa’da 16. yy sonlarında Camerata denilen topluluğu oluşturan bir grup besteci, şair ve şarkıcı çok sesli şarkı müziğinde kanonlarla anlamın zedelendiği görüşündeydiler. Bundan yola çıkarak, notalarla ritmin sözcüklerdeki vurgulamalara uygun duruma getirildiği bir şarkı biçimi olan recitativo ‘yu geliştirdiler. Yeni oyun türü anlamında stile representativo denen bu yeni müziğin kısa sürede gelişmesiyle dramma per muska (müzikli dram) adı verilen opera ortaya çıktı. Camerata topluluğu üyelerinden Jacopo Peri’nin 1597 tarihli Daphne ve 1600 tarihli Euridice’si ilk opera örnekleri olarak kabul edilirse de her ikisi de bugün kaybolmuştur. Az sayıda çalgı eşliğinde söylenen recitativo’ lardan oluşan bu yapıtlarda daha çok dansa yer verilirdi. Operada bundan sonraki ilk gelişme Monteverdi’nin 1607 tarihli Orfeo’sunda görülür. Bu yapıttaki, zenginleştirilen orkestrası, yalnız çalgılar için yazılmış bölümler ve cesur armoni denemeleri gibi yenilikleri sürdüren Luigi Rosi (1597-1653) ve öbür Floransalı ilk opera bestecileri, koro ve arya biçimlerini de geliştirdiler. 1637’de Venedik’te bir opera yapısının açılmasıyla operanın merkezi Floransa’dan bu kente geçti. Duygulan anlatan aryalar ile konuyu sürdüren recitativo’ların kesin olarak ayrılması, canzone, cavatine gibi yeni söyleyiş biçimlerinin yaratılması, Venedik tarzı operanın bu türe bellibaşlı katkıları oldu.
17. yy’m’sonlanna doğru Scarlati’nin kurduğu Napoli Okulu ile birlikte şan tekniği de ilerledi. Güzel şarkı anlamındaki bel canto ’nun yanı sıra birbirlerine karşıt iki bölümden oluşan, canlı biçimde başlayıp yavaş bir yapıya dönüşen, ilk bölümün süslü biçimde yinelenmesiyle sona eren da capo aria’lar da virtüözlüğü ön plana çıkardı. Bu arada operaya güldürücü öğelerin girmesi Italyan operasını opera seria (ciddi opera) ve opera buffa (güldürü operası) olarak iki yönde geliştirdi. Pergolesi’nin opera buffa’sı La serva padrona’nın (Hanım Olan Hizmetçi) kazandığı yaygınlık, Alman güldürü operası Singspiel (şarkılı oyun) ile Fransız opera-comique’inin doğmasında etkili oldu.
Italyan operası kısa sürede tüm Avrupa’ya yayıldı. Almanya’da 1627’de ilk kez H.Schütz, Daphne adında Floransa tarzı bir opera besteledi. Bu dönemde Almanya’yı saran Italyan müziğinin tatlı ezgileri en başarılı Alman bestecilerin bile Italyan yapıtlarını taklit ederek bu dilde ürün vermelerine neden oldu.
Fransa’da Italyan opera truplarının etkisiyle bu türe karşı gelişen ilgi, ilk ürününü Robert Cambert’in (1628-1677) 1671’de oynanan operası Pomone ile verdi. Fransız operasının o dönem büyük yaratcısı Lully idi. Lülly’nin üslubunu Rameau, özellikle 1733 tarihli Hippolyte ve Aricie ile sürdürdü.
İngiltere’de ise Purcell’ın İngilizce’ye uyguladığı recitativo, ulusal nitelikte sayılabilecek bir opera türünün doğmasına neden oldu. Purcell’ın ölümünün ardından Ingiltere’de Italyan operasının baskın niteliğini Hdndel bile yok edemedi. Güldürü operası Almanya’da Mozart operaları ile en incelikli ve yetkin biçimini alırken, İtalya’da Rossini ve Donizetti bu türün seçkin örneklerini verdiler. Ciddi opera Alman besteci Gluck’la gelişirken, Fransa’da Cherubini, Spontini (1774-1851), Berlioz, Meyerbeer’ gibi besteciler bu çizgiyi sürdürdüler. Gluck etkisinden arınmış ilk opera örneği Beethoven’in 1805 tarihli Fidelio’su oldu. Bu operada bir sahne senfonisi etkisi denenmişti. Yine bu dönemde Italyan bel canto operalarının en güzel örneklerini Bellini, Donizetti ve Rossini sundular.
19. yy’ın ikinci yansına vanldığmda Verdi ve Wagner operalan ile Rus operasının doğuşu, bu dönem müzikli sahne sanatına egemen olan üç olguydu.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi