OSMAN HAMDİ BEY (1842-1910)
Osmanlı, ressam, arkeolog, müzeci. Batılı anlamdaki Türk resminde figürü kullanan ilk ressam, ülkedeki ilk resim eğitim kurumunun ve ilk arkeoloji müzesinin kurucusudur.
30 Aralık 1842’de İstanbul’da doğdu, 24 Şubat 1910’da aynı kentte öldü. Babası hariciye nazırlığı, Belgrat, Viyana, Berlin büyükelçilikleri ve sadrazamlık görevlerinde bulunmuş olan İbrahim Edhem Paşa’ydı (1818-1893). Osman Hamdi daha ortaöğrenimi sırasında resme ilgi duydu. 1857’de babasının isteğiyle hukuk öğrenimi yapmak üzere Paris’e gitti. Ancak bir süre sonra hukuktan çok güzel sanatlarla ilgilenmeye başladı. Ecole des Beaux-Arts’a girdi, ayrıca arkeoloji derslerine de devam etti. Öğretmenleri, dönemin tanınmış ressamları Jean-Leon Geröme (1824-1904) ve Gustave Boulanger’ydi (1824-1884). Bu arada 1867’deki Uluslararası Paris Sergisi’nde bir resmini sergiledi ve bir madalya kazandı. 1869’da İstanbul’a döndü. Bağdat’a atanan Midhat Paşa’yla birlikte giderek orada vilayet umur-u ecnebiyye müdürlüğü görevini üstlendi. Bu görevinin yanı sıra resim yapmaktan da geri kalmadı. 1871’de İstanbul’a dönünce Saray’da teşrifat-ı hariciye müdür muavini oldu.
1873’teki Uluslararası Viyana Sergisi’ne Osmanlı Devleti’nin başkomiseri olarak gönderildi. 1875’te de devletin sergi genel komiseri oldu. Aynı yıl umur-u ecnebiyye kâtipliğine atandı. Ertesi yıl görevinden alınarak matbuat-ı ecnebiyye müdürlüğüne getirildi. 1877’de Beyoğlu Altıncı Daire belediye müdürlüğüne atandı. 1878’de bu görevinden çekilerek resimle uğraşmaya başladı.
Müze-i Hümâyûn ve Sanayi-i Nefise Mektebi
1881’de, kuruluş aşamasındaki Müze-i Hümâyûn’un (bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi) Alman müdürü Anton Dethier (1804-1881) ölünce Osman Hamdi Bey onun yerine atandı. Bir yandan, yaklaşık bir yıl önce Çinili Köşk’e taşınmış olan bu kurumu düzenlemeye girişirken, bir yandan da zengin bir kitaplık oluşturdu. 1882’de, kurulması kararlaştırılan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (sonra Güzel Sanatlar Akademisi, bugün Mimar Sinan Üniversitesi) müdürlüğü de ona verildi. Okul, Çinili Köşk’ün yanında yapılan ilk yapısında (bugün Şark Eserleri Müzesi) 2 Mart 1883’te eğitime başladı. Açıldığında yirmi olan öğrenci sayısı iki yıl içinde altmışa yükseldi.
Osman Hamdi Bey bu arada yabancı arkeologların Anadolu’da sürdürmekte oldukları kazılarla da ilgilendi. 1882’de Çanakkale’ye giderek H.Schliemann’ ınTroya’da yaptığı kazıyı denetledi. 1883’te Adıyaman’daki Nemrut Dağı’nda araştırma yaptı. 1884’te C. Humann’ın Bergama kazısını denetledi.
1887’de Sayda’da (bugün Lübnan’da), 1891-1892 yıllarında da Milas yakınlarındaki Legina’da kazılar gerçekleştirdi. Bu arada Fransız Mimar Valaury’e Çinili Köşk’ün karşısında yeni bir müze yapılması görevi verilmişti. Yapı, Osman Hamdi Bey’in müdürlüğü sırasında 1891’de bitirilerek açıldı. Osman Hamdi Bey 1903 ve 1907’de iki bölüm daha ekleterek müzeyi bugünkü haline getirdi. 1909’da çıktığı bir yurt dışı gezisinden sonra öldü.
Ressamlığı
Osman Hamdi Bey, Türk resim sanatının Batı resmine yönelmesinin öncülerindendir. Paris’teki ilk resimlerinde Fransız Romantizmi’nden esinlenmiştir. Kısa süre sonra öğretmenleri Geröme ve Bouianger’ den etkilenerek onlar gibi “oryantalist” anlayış doğrultusunda çalışmaya başlamış, bütün sanat yaşamı boyunca da bu tutumunu sürdürerek Doğu temalarını izlemiştir. Fransa’da bulunduğu yıllarda ilerici resim akımı İzlenimcilik’e (Empresyonizm) yakınlık duymamıştır. Ancak Batılı oryantalist ressamlar, konularını kafalarındaki Doğu imgesine ve Doğu üzerine işittiklerine dayanarak betimlerken, o yakından tanıdığı çevre ve insanları daha gerçeğe uygun biçimde işlemiştir.
İnsan figürünün Batılı anlamdaki Türk resmine girmesi, Osman Hamdi Bey’le olmuştur. Onun kendi kuşağı, yani Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyit gibi ressamlar, onları izleyen ve Primitifler adıyla bilinen Yıldız Sarayı Bahçesi Ressamları insan figürünü kullanmamışlar, daha çok yapı, natürmort ve manzara gibi konulara yönelmişlerdir. İnsan figürünü bir resim sorunu olarak irdelemeye ancak Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk mezunlan başlamışlardır.
Kompozisyonun özellikleri
Osman Hamdi Bey’in kompozisyonlarında ana tema genellikle insan figürüdür. Bunların arka planında ise cami, türbe gibi geleneksel Türk mimarlığının iç ve dış mekânları betimlenmiştir. Figürlerin cansız, mankene benzer duruşları kompozisyon endişesinden ileri gelir. Mimarlık öğelerindeki dikey ve yatay çizgileri, bu figürlerin pozlarında da görmek olasıdır. Ayrıntılar minyatürcü bir titizlikle işlenmiştir. Yer yer kullanılan yazılar, Kuran’dan alınmış gerçek ayetlerdir ve yapıların sağır yüzeylerini hareketlendirirler. Bu yazıların yanı sıra çiniler, kalemişi süslemeler, sedef kakmalı rahleler, şamdanlar, kandiller, mumlar, halılar ve benzeri süsleme öğeleri de resimsel mekânda bütünlüğü sağlarlar. İnsanların üstündeki cüppe, kuşak, sarık gibi Doğu’ya özgü giyim eşyası, İstanbul’dan çok, Irak, Suriye gibi Arap ülkelerinin geleneklerini anımsatır. Ancak Osman Hamdi Bey’in kimi portrelerinde kravat, ceket gibi Batı’ya özgü, ama o dönemde İstanbul’da da moda olan giysileri de görmek olasıdır.
Fotoğraftan yararlanma
Osman Hamdi Bey resim yaparken çektirdiği fotoğraflardan da yararlanmıştır. Bir resmi oluşturmak için ayrı ayrı fotoğrafları bir araya getirdiği gibi, çeşitli giysiler içinde kendi fotoğraflarını da kullanmıştır. Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar bunun bir örneğidir. Ayrıca bir fotoğraftaki figürü birden çok resminde kullandığı da olmuştur. Fotoğraftan yararlanırken, erkek modeli bazen, Mütalea (Okuyan Kız) adlı yapıtındaki gibi, resme kadın olarak geçirdiği de görülür. Resimsel sorunların başarıyla çözüldüğü Kaplumbağa Terbiyecisi ve Yeşil Cami’de Kuran Okuma adlı yapıtları, kompozisyon açısından yalnız onun değil, aynı zamanda Türk resim sanatının da başyapıtları arasında yer alır. Osman Hamdi Bey’in oryantalist nitelikteki yapıtlarının yanı sıra, kendi yaşamından sahnelerle yakınlarını konu aldığı resimleri de vardır. Osman Hamdi Bey, Müze-i Hümâyûn’ u kurduktan sonra arkeoloji kazı ve araştırmaları da gerçekleştirmiştir. Nemrud Dağı’nda inceleme yapan
O.Puchstein’ın 1882’de verdiği rapor üzerine ertesi yıl heykelci Yervant Oskan ve iki yabancı uzmanla birlikte oraya giderek bir araştırmaya girişmiştir. Osmanlı döneminde, bir Türk’ün yönetiminde ger-
çekleştirilen bu ilk araştırmada İÖ 62-32 arasında Kommagene kralı olan I. Antiokhos’a ait tümülüsün çevresindeki kabartma, heykel ve yazıtların fotoğrafları çekilerek kalıpları alınmıştır. Osman Hamdi Bey buradan dönüşte İslahiye yakınlarındaki Zincirli’de de bazı Hitit kalıntıları saptamış, orada da kısa süreli bir araştırma yapmıştır.
Ama onun en önemli arkeolojik etkinliği 1887’de gerçekleştirdiği Sayda kazısıdır. Sayda’da bazı mezarların bulunduğu haberi üzerine müze görevlilerinden Dimosten Baltacı ile birlikte oraya gitmiş ve Fenike krallarına ait bir yeraltı mezarlığında kazı yaparak yirmiden fazla lahit ortaya çıkartmıştır. Aralarında ünlü İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Satrap Lahdi ve Likya Lahdi’nin bulunduğu, sanat bakımından çok değerli bu yapıtlar İstanbul’a Müze-i Hümâyûn’a getirilmiştir.
Osman Hamdi Bey 1891-1892 yıllarında da Milas yakınlarındaki Antik Logina kentinde kazı yapmıştır, Hekate Tapmağı ’nı bulmuş, burada ele geçirilen kabartmaları müzeye kaldırtmıştır. Kendi gerçekleştirdiklerinin yanı sıra Müze-i Hümâyûn adına başka kazıların yapılmasına da ön ayak olmuştur. Örneğin, kendi oğlu mimar Edhem Eldem (1882-1957) ile Fransız arkeolog Saloman Reinach’ın 1899-1902 arasında görevlendirildikleri Aydın/Tralles kazısı, 1905’te kardeşi ve kendinden sonra müze müdürü olan Halil Edhem Eldem’in yönettiği Aydın yakınlarındaki Alabanda ve 1906’da Samsun yöresindeki Akalan kazıları, gene aynı yıl Makridi Bey’in Suriye’de yaptığı Rahka ve H.Winckler’le birlikte gerçekleştirdiği Boğazköy kazıları müzeye pek çok değerli yapıtın gelmesini sağlamıştır.
Osman Hamdi Bey’in Türk arkeolojisi ve müzeliğine yaptığı başka bir hizmet de 1874 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni (eski yapıtlar yönetmeliği) değiştirtmesidir. Bu yönetmeliğin eski yapıtları koruma ve yurt dışına kaçırılmasını engelleme konusundaki yetersizliğini görerek hazırlattığı ve 13 Şubat 1884’te kabulünü sağladığı yeni yönetmelikle, kazı yapana ve arazi sahibine bulunanlardan pay verilmesi hükmünü ortadan kaidırtmış ve eski yapıtların yurt dışına çıkarılmasına yasal bir engel getirmiştir.
Yaptığı arkeolojik kazılar üstüne yayınları da bulunan Osman Hamdi Bey, 1895’te Atina Arkeoloji Kurumu tarafından onur üyeliğine, 1909’da Londra’ daki Royal Academy of Arts tarafından muhabir üyeliğe seçilmiştir. 1906’da Leipzig Üniversitesi, 1907’de Aberdeen Üniversitesi, 1909’da da Oxford Üniversitesi kendisine onursal doktorluk payesi vermiştir. Ayrıca, Osman Hamdi Bey’i 1872’de Prusya Krallığı, İkinci Sınıf Kraliyet Kronen nişanı ve Würt-temberg Krallığı, İkinci Sınıf Lommenthur nişanıyla, 1892 ve 1904’te Fransa hükümeti, Legion d’honneur nişanının iki ayrı payesiyle; 1892’de Baden Büyük Dükalığı, Birinci Sınıf Komandör nişanıyla, 1903’te gene Prusya Krallığı, Birinci Sınıf Pulantalı Kraliyet Kronen nişanıyla; 1908’de Saksonya Koburg ve Gotha Dükalığı, Büyük Haç nişanıyla onurlandırmışlardır.
• YAPITLAR (başlıca): Resim: Gebze’den Manzara, 1881, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Fesli Çocuk, 1882, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Kadın Portresi, 1886, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Camiden Çıkan Sultan, 1887; Yeşil Cami’de Kuran Okuma, 1890; Cami Önünde Arzuhalci; Şapkalı Çocuk, 1897, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Mütalea (Okuyan Kız); Mihrab, 1901; İlahiyatçı, 1902, Sanat Tarihi Müzesi, Viyana; Ab-ı Hayat Çeşmesi, 1904; Rüstem Paşa Camii Önünde, 1905, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Mimozalı Kadın, 1906, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Okuyan Genç Emir, 1906, Walker Sanat Galerisi, Liverpool, Ingiltere; Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Cami Önünde Konuşan Hocalar; Şehzade Türbesinde Derviş, 1908, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi. Kitap: Les costumes populaires de la Turquie en 1873-Bin İki Yüz Doksan Senesinde Elbise-i Osmaniye (M.de Launay ile), 1873; LeTumulus de Nemroud – Dagh (Yervant Oskan ile), 1883, (“Nemrut Dağı Tümülüsü”); Les ruines dArslan-Tasch, 1889, (“Arslantaş Harabeleri”); öne necropole royale a Sidon fouilles de Hamdi Bey (T.Reinach ile), 1892, (“Sidon’da Bir Kral Mezarlığı, Hamdi Bev’in Kazıları”).
• KAYNAKLAR; M.Cezar, Osman Hamdi Bey, 1967; O.Cezar, Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, 1971; A.Çöker, Osman Hamdi ve Sanay ’ı-i Nefise Mektebi, 1983; R.Epikman, Osman Hamdi, 1967; P.Lindau, Osman Hamdy Bey, 1902; A.M.Mansel, “Osman Hamdi Bey”, Anatolia, IV, 1959;’A.M.Mansel, “Osman Hamdi Bey”, Belleten, XXIV (94), 1960.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi
vikipedi