ÖZBEKKAN, Suphi Ziya (1887-1966)
Türk, besteci. 20.yy Türk müziğinde klasik geleneklerle bağ kuran bestecilerin sonunucusudur.
İstanbul’da doğdu, 19 Şubat 1966’da Ankara’da öldü. Kısa bir süre nazırlık da yapmış olan Osmanlı elçilerinden besteci Yusuf Ziya Paşa’nm (1848-1928) oğludur. Müzikle uğraşan bir aile ortamında büyüdü. On iki yaşında, ünlü kemençe virtüözü Vasil’den kemençe dersi almaya başladı. Rauf Yekta, Ali Rifat Çağatay, Leon Hancıyan’dan müzik kuramı, makam ve usul bilgileri öğrendi. Hacı Kiramı Efendi’den (1840-1909) klasik yapıtlar meşketti. İlk ve ortaöğrenim çağlarında özel öğrenim gördü. 1911’de Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Emekliye ayrıldığı 1952’ye değin yurt içinde bankacılık, yurt dışında ise İktisat Vekâle-ti’ne bağlı ticaret müşavirliği görevlerinde bulundu. Besteciliğe biraz geç, ama müzik birikiminin en olgun çağında, kırk yaşlarında başladı. 1943-1945 arasında müdürü olduğu Ankara Radyosu’nda okuyuculara üslup ve tavır dersleri verdi.
Türk müziğinin son büyük bestecilerinden biridir. Sanatının en önemli yanı, geleneklerle güçlü bir bağ kurmuş olmasıdır. Günümüzde “gelenek” sözcüğünden genellikle Hacı Arif Bey’den sonraki müziğin anlaşılmasına karşılık, Özbekkan’ın müziği Hacı Arif Bey’den çok daha önceki dönemlerin bestecilerine kadar geriye uzanır. Bazı yapıtlarında klasik tarzların 18. ve 19.yy’lara ait örneklerinden izler görülür. Gene de eski ustaları taklit eden bir besteci değildir; en geniş anlamıyla, yaklaşmaya çalıştığı eski müziğin bir yorumcusudur. Belirli bir besteciye bağlanmamış, çeşitli bestecilerin, dönemlerin, üslupların özelliklerini özümleyip kendi duyarlığına kattığını gösteren ürünler vermiştir. Klasik üsluba özgü sesi ve ritmi çağımıza yansıtmıştır. Geleneğin yadırgamadığı bir beğeni ölçüsü ortaya koyması bakımından eskiye bağlı kalmış, ama temaların seçimi ve işlenişinde eskilerden ayrılmıştır. Eski bestecilerden pek çoğunun başarılı olamadıkları bir konuda,besteyle güftenin anlamca bağdaştırılmasında, çok başarılı olmuştur. Prozodi kurallarını uygulayışı da düzgündür.
Müzik cümlelerinin kuruluşunda, nüanslı bir anlatımla kendini belli eden büyük bir titizlik görülür. Geleneğin sesini yakalamaktaki duyuş gücünü esin gücüyle birleştirebilmiş bir sanatçıdır. Bu niteliği, seçtiği formlardan da anlaşılabilir. Yapıtlarının çoğu şarkı formunda olmakla birlikte, beste, semai gibi büyük formlardan başka, son dönem bestecilerinin el atmadıkları gülbânk, divan, koşma, köçekçe gibi formları da kullanmıştır. Beste ve semailerinde klasiklere yaklaşır. Şarkılarında ise, abartısız, içten bir romantizm duyumsanır.
Özbekkan, çağındaki müziği geniş ölçüde etkileyen piyasa koşulları dışında kalan ürünler vermiştir. Geniş kesimlere ulaşmak uğruna müziğinden ödün vermemiş, sanat kaygısını hiçbir zaman elden bırakmamıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Isfahan Takım; Sabâ Takım; Rast Gülbânk; Hicaz Divan “Dün gece yeis ile kendimden geçtim”. Şarkı: Kürdilihicazkâr Şarkı, “Bir gamlı hazânın seherinde ısrara ne hacet yine bülbül”; Kürdilihicazkâr Şarkı, “Bahçenizde sümbül olsam..\Saba Şarkı, “Semt-i dildâre bu demler seferin var mı sabâ?”; Hüseyni Şarkı, “Feryâd ediyor bir gül için bülbül-i şeydâ”; Muhayyer Şarkı,“Titreryüreğim her ne zaman yâdıma gelsen”; Uşşak Şarkı, “Dökülmüş zambak gibi, perişan leylak gibi”.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi