Yapısalcı Eleştiri
Kimi yazarların farklı öncüler aramayı sürdürmelerine karşın, Yapısalcılık’ın üzerinde genellikle birleşilen kaynağı F.de Saussure’ün Cours de linguistique generale (Genel Dilbilim Dersleri) adlı yapıtıdır. Saussure bu kitabında dil/söz, ses/anlam, eşsürem/artsürem, sistem/öğe, özdeşlik/karşıtlık gibi kavramları ortaya koyup tanımlayarak geleneksel dilbilimden kesinlikle ayrılan yepyeni bir yöntemin temellerini atmıştır. Saussure’ün izinden yürüyenlerin 1926’da kurdukları Prag Dilbilim Okulu, Moskova Dilbilim Okulu’nun dağılmasıyla bünyesine katılan N.S.Trubetskoy ve R.Jakobson gibi dilbilimcilerin çalışmalarıyla daha etkin bir hareket haline gelmiştir. E.Benveniste ve A.Martinet gibi ünlü dilbilimciler de okulun toplantılarına katılmışlardır. Öte yandan, öncülüğünü L.Hjemslev’in yaptığı Kopenhag Dilbilim Okulu da, yapısalcı dilbilimin gelişmesine ve ilerde gelişecek göstergebilimin (semioloji) kavramlarının oluşmasına önemli katkıda bulunmuştur.
C.Levi-Strauss’un dilbilimdeki yapısalcı yaklaşımının yanı sıra F.Boas’ın, A.Radcliffe-Brown ve M.Mauss“r gibi antropologların çalışmalarından yola çıkarak yapı kavramını antropolojiye uygulamasıyla, Yapısalcılık dilbilimle sınırlı bir yöntem olmaktan çıkmış, tüm insan bilimlerini kapsamaya başlamıştır. A.J.Greimas ve R.Barthes gibi Fransız dilbilimci ve eleştirmenler ile C.S.Peirce gibi ABD’li dilbilimcilerin katkılarıyla gelişen göstergebilim ise, Yapısalcı düşüncenin dolaysız bir sonucu olarak gelişmekle birlikte giderek ondan ayrılarak bağımsız bir bilim dalı olmuştur, insan evreninde yer alan her olgunun gösterge niteliğini araştıran bu bilim, edebiyat eleştirisini ve anlatı çözümlemelerini önemli ölçüde etkilemiştir.
Saussure, Levi-Strauss gibi kuramcılar ve Prag Dilbilim Okulu, Kopenhag Dilbilim Okulu, Paris Göstergebilim Okulu ve Rus Biçimcileri gibi akımların etkilerini içinde barındıran Yapısalcı edebiyat eleştirisinin temel ilkesi, incelenen yapıtın çizgiselliğini kurmaktır. Başka bir deyişle bu eleştiri yapıtın ana temasım oluşturan ve yapıta dağılmış bulunan kavramları bir araya getirmeyi amaçlar. Böylece, bu kavramlar arasındaki bağıntıların belirlenmesi kolaylaşır.
Bu yaklaşımda, edebiyat yapıtını oluşturan bütünün dizgesi, yapısı, hatta anlamı o bütünün içinde aranır. Yazarın yaşamını araştırmak, yapıtın yazıldığı dönemdeki koşulları incelemek, yapıyı açıklayıcı çalışmalar sayılmaz. Ancak, incelenen bütünün bir anlam kazanabilmesi için o bütünü oluşturan öğeler arasındaki ayrılıkların, karşıtlık ya da özdeşlik bağıntılarının algılanabilmesi gerekir. Yapısal eleştiri sonunda elde edilen bulgular, bilimselliğe yaklaşmayı amaçlayan bir kesinlikle, tutarlı bir biçimde aktarılır. Bu anlayışa bağlı kalınarak girişilen çözümlemelerde metin, inceleme birimi olarak ele alınacak kesitlere bölünür. Belirlenen kesitler, sözdizim (sentaks) ve anlam açısından incelenir. Her kesitin temel kavramları öteki kesitlerde saptanan önemli kavramlarla karşılaştırılır. Temel amaç, yapıyı oluşturan en küçük birimlere ulaşmak ve bu birimlerin bütün içindeki işlevlerini belirleyerek, inceleme konusunun anlamsal yapısını ortaya çıkarmaktır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi