ZERDÜŞT (İÖ 7.yy ? )
Iranlı din kurucusu. Evrende iyilikle kötülüğün savaştığı görüşünü içeren bir öğreti ortaya atmıştır.
Yaşamı konusunda ayrıntılı bilgi yoktur, onunla ilgili kaynaklarda verilen bilgiler de birer söylence niteliğindedir. Zerdüştçülük’ün kutsal kitabı olan Avesta ’nın ve onda bulunan şiirlerin incelenmesinden eski İran dilinde adı Zaratustara olan Zerdüşt’ün İÖ 7.yy’da yaşadığı, Pers İmparatorluğu’nun ya da Zoro-aster kurucusu Darâ’nın atalarını, Zerdüştçülük inançlarını yaymak için görevlendirdiği anlaşılmaktadır. Zerdüşt, İran tarihinde yalnız kendi adıyla anılan inanç öğretisinin kurucusu olarak değil, şiir ve şiir dilinin öncüsü diye de nitelenir. İnançlarını içeren Avesta’ya daha sonraki çağlarda, adı bilinmeyen kimselerce, birtakım bölümlerin eklendiği anlaşılmakla birlikte, yapıtın özünü kuran düşünce ve birer yakarış biçiminde ortaya konan şiirlerin Zerdüşt’ün elinden çıktığı kesinlik kazanmıştır. Bu nedenle Aves-ta’ya Zerdüşt’ün kutsal kitabı gözüyle bakılır.
İyilik-kötülük
Zerdüşt’ün sergilediği görüşün temelini iyi ile kötü gibi iki karşıt öğe oluşturur. Ona göre evrene egemen olan bu iki güçtür. İyiliğin simgesi aydınlık, kötülüğünkü karanlıktır. İyilik tanrısal bir tözle donanmış olan Hürmüz’ün, kötülük ise Ahrıman’m varlığında kişilik kazanır. Zerdüşt’e göre kendisini görevlendiren, bütün insanları mutluluğa kavuşturmayı yükümlü kılan yüce Tanrı Ahura Mazda evrenin yaratıcısıdır, iyiliğin, erdemin, güzelliğin, sevginin ve saygının kaynağıdır. Onun simgesi aydınlık saçan Güneş’tir. Gökyüzünü ışıklandıran, kötülüğün kaynağı olan karanlığı evrenden kovan Güneş’in yeryüzündeki öğesi de “ateş”tir, ateşin bulunduğu “ocak” tır. Ocak tanrısal bir nitelik taşıdığından kutsaldır, bu nedenle sönmemesi, insanın yaşadığı sürece yanması, çevresini uyarması gerekir. Gerek Güneş, gerek onun simgesi sayılan ocak insanın gövdesinde de, ısı olarak, bulunur. Isı insana dirilik, çeviklik kazandırır, bu nedenle iyiliktir. Isının karşıtı olan soğukluk ise yoğun karanlıktan geldiği için kötülüğün simgesidir, insanın çalışmasını, çevikliğini engeller.
İnsan ve sevgi
Zerdüşt’e göre insan bir sevgi varlığıdır ve bu sevginin sınırı yoktur. Bu nedenle insanın kendi soydaşları gibi hayvanları, bitkileri, bütün doğa varlıklarını sevmesi gerekir. Çünkü Ahura Mazda’nın Güneş’i evreni aydınlatırken, varlık türlerini birbirinden ayırmaz, ışınlarını onlara eşit olarak gönderir. Bir sevgi varlığı olan insanın hayvanlara acı çektirmesi, onları kesmesi, yemesi, özellikle din törenlerinde hayvanları adak olarak sunması, kan dökmesi gereksizdir, tanrısal istence de, kişisel olgunluk ve yetkinliğe de aykırıdır. Sevginin özünü kişinin kendi varlığında başka bir varlığı bulması oluşturur. Seven insan başkalarıyla dolan, kendinde başkasını, başkasında kendini bulan insandır. Zerdüşt’e göre sevginin karşıtı olan öfke, dargınlık, başkalarına karşı kötü düşünceler beslemek, kişiyi doğruluktan yoksun bırakan kötülüğün, Ahrıman’ın buyruğu altına girmektir. Ahrıman bilgisizliğin, karanlığın, sevgisizliğin, insanlar arasında barış ve kardeşlik duygularının yayılmasını önlemenin odağıdır. Bu nedenle bilgisiz insan Ahura Mazda’nın katına ulaşamaz.
Bilgi insanın içini aydınlatan tanrısal bir ışındır, sevgiyle biçimlenen bir mutluluk öğesidir. Mutluluk kişinin aydınlanması, karanlığın etkisinden kurtulmasıdır. Mutluluğu sağlayan sevgi insandaki yaratıcı gücün de kaynağıdır. Çünkü sevme eylemiyle yaratıcılık birbirini gerektirir, nitekim evrenin yaratıcısı olan Ahura Mazda’nın özünde de, kendisini eyleme iten, yoğun bir sevgi vardır. Onun buyruğu altında, halkı yönetmekle kendini yükümlü sayan kimseler, ancak bilge kişiler iş görebilir. Halka baskı yapan, acı çektiren, sıkıntıya uğratan, yalnız kendi çıkar ve mutluluğunu düşünen bir yönetici doğruluktan ayrılmış, karanlığın denetimi altına girmiş, kötülüğü seçmiş kimsedir. Halkı yönetmenin doğruluk, erdem, Bilgi, saygı, sevgi, bilgelik, özveri gibi kuralları vardır, erdem, Bunlara uymayan bir kimse Ahura Mazda’nın göster- doğruluk diği yoldan ayrılmıştır.
İnsan, Zerdüşt’ün simgesi olan kutsal ocağı söndürmemeli, bu ocak ölümsüzlüğün, evrensel bir varlık olmanın kaynağıdır. Ateş kurucu öğe değil yüceltici, yetkinleştirici, dirilik verici ilkedir. Ocağa yaklaşmak için kişinin arınmış, doğru olması, bilgiyle donatılması gerekir. Çünkü ocakta yanan ateş yalnız çevreyi değil, bilge kişinin içini de aydınlatır, ona başkalarını sevmenin yolunu gösterir. Zerdüşt’e göre tinler ölümsüzdür, bu ölümsüzlük de tanrısal öze ortak oluşları yüzündendir. Her insan, yaşadığı sürece yaptıklarından dolayı, tinsel evrende Ahura Maz-da’ya karşı sorumludur. İnsan taşıdığı istenç ve us nedeniyle iyiyi, güzeli, doğruyu, erdemi seçebilecek durumdadır, onun Ahnman’a uyarak kötülüğe, karanlığa yönelmemesi gerekir. İnsan varlığı iyiyle kötünün, güzelle güzel olmayanın, doğrulukla eğriliğin, aydınlıkla karanlığın savaş alanıdır. Bu savaşta iyi istence, güzel usa, erdemli aydınlığa uymayan kimse karanlığa, kötülüğe yenik düşer. Bunda suç kendinindir, çünkü onu uyaran gizli iyilik güçlerine uymamıştır. Özellikle kutsal ocağı söndüren bir kimse kötülükten kurtulamaz, kötülük karanlıkla gelir. Yanan ocak çevreyi aydınlattığından karanlığa sığman kötülük onun yanına sokulamaz.
Zerdüşt’ün öğretisinde iyi, güzel, erdem, doğruluk, sevgi, saygı, bilgi, yardımseverlik gibi kavramlar kişisel eylemlerle ilgilidir. Ona inanan her insanın davranış ve eylemlerini bu kavramların içeriğiyle yönlendirmesi, düzenlemesi gerekir. Özellikle Ateş-gede (ocak) çevresinde düzenlenen törenlerde kişinin bütün içevreni eylemlerine yansır, tanrısal bir nitelik taşıyan ocak bütün gizlilikleri karanlıktan aydınlığa çıkarır. Bu nedenle kimse ocağın karşısında gerçek düşüncesini, içinden geçeni gizleyemez.
Zerdüşt’ün geliştirdiği öğretinin kökeni ateşin ve Güneş’in kutsallığına inanan Eski İran ve Hint inançlarıdır. Başlangıçta yalın bir inanç niteliği taşıyan ateşle ilgili gelenekler,Zerdüşt’ün ortaya çıkışıyla bir dizge bütünlüğü kazanmış, İÖ 5.yy’da Anadolu’da yeşeren Doğacı felsefe öğretisini, dolaylı olarak, etkilemiştir. Ateşi varlığın kurucu ilkesi (arkhe) sayan Herakleitos’ta Zerdüşt inançların izleri görülmektedir. Bu inanç düzeni Hıristiyanlık’la Müslümanlık’ı da etkisi altına almış, özellikle Güneş’e, ateşe duyulan saygının özünü biçimlendirmiştir. Bu iki tektantırıcı dinde ocağın saygınlığı bunu göstermektedir. Zerdüşt 19.yy Avrupa’sında oldukça geniş bir ilgi görmüş,
Hint felsefesinden esinlenen Schopenhauer ile doğrudan doğruya Avesta’dan etkilenen Nietzsche gibi düşünürler konuyu yeniden işlemişlerdir. Nietzsche’ nin Also Sprach Zarathustra (“Böyle Söyledi Zerdüşt”) adlı yapıtı Zerdüşt anlayışının yeni bir yorumudur.
• YAPITLAR (başlıca): Avesta, (ö.s.), 1927, (“Temel Belge”).
• KAYNAKLAR: Bartholomae, Zarathustra’s Leben und Lehre, 1924; W.Hinz, Zarathustra, 1963; H.Lommel, Die Religion Zarathustra’s, 1963.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi