Acaride Mezhebi, Özellikleri, Tarihi, Hakkında Bilgi

ACÂRİDE

Acrediyye olarak da bilinen ve daha çok Horasan’da yayılmış olanbîr Haricî fırkası.

Fırka, adını kurucusu Abdülkerîm b. Acred’den alır. Abdülkerîm b. Acred (Acerred) hakkında kaynaklarda pek az bilgi bulunmaktadır. 724-738 yılları arasında Irak valiliği yapan Hâlid el-Kasrî tarafından hapsedildiği ve hapis­te öldüğü dikkate alınarak 120 (738) yılı civarında vefat ettiği söylenebilir. Belhli olduğu bilinmektedir. Önceleri Haricîlerin Necedât fırkasına bağlı olan Atıyye b. Esved’in, daha zayıf bir rivaye­te göre ise Beyhesiyye’den İbn Beyhes’in öğrencisi idi. Bazı itikadı ve fikrî konulardaki görüş farklılıkları sebebiyle onlardan ayrıldı ve kendi adına nisbetle anılan Acaride fırkasının relsi haline geldi. Hâriciler kâfirlerin çocuklarına gayri müslim muamelesi yaparken İbn Acred, bulûğ çağına erip de İslâmiyet’i kabul veya reddettikleri sabit olmadıkça bu çocuklar hakkında hüküm verile­meyeceği fikrini ortaya attı. İrade hürriyeti konusunda Ehl-i sünnet’e uy­gun bir görüş benimseyerek Allah’ın iradesinin her şeye şâmil olduğunu, fa­kat kötülüğün ona nisbet edilemeyece­ğini savundu.

Acâride, kendi içindeki tâli fırkalar arasında bazı görüş ayrılıkları bulun­makla birlikte (aş.bk.). fikir ve aksiyon bakımından şiddet ve aşırılık taraftan diye bilinen, ayrıca en güçlü Haricî fır­kası olarak tanınan Ezârika ile, Hâricîler’in en mutedil ve Ehl-i sünnet’e en yakın kollarından kabul edilen İbâzıyye arasında yer alır. Nitekim bu fırka mensupları, Ezârika’nın sadece kendi yerleşim bölgelerinde bulunan insanla­rın müslüman sayılacağı, başka yerler­de oturup da kendi bölgelerine hicret etmeyen Hâricîler’in öteki müslümanlar gibi dinden çıkmış olacağı şeklindeki görüşlerine katılmadılar. Zira Acâri-de’ye göre, prensip olarak hicret fariza değil, fazilettir; dolayısıyla hicret etmeyerek bulundukları yerde kalanlar da (bk. kaade), kebîre işlemedikleri süre­ce mümin olup hem kendilerinin hem de aile fertlerinin kanları korunmuştur. Buna karşılık Acâride, İbâzıyye’nin, ke­bîre işleyenlerin Allah’ı inkâr etmiş (kâfir billâh) kabul edilmeyip nimete kar­şı nankörlük etmiş (kâfir bi’nni’me) sa­yılmaları gerektiği şeklindeki görüşleri­ne katılmamışlardır. Yine onlara göre, Ezârika’nin görüşünün aksine, muhalif­lerin malları savaş durumu dışında ga­nimet (fey) sayılamaz.

Kaynaklarda on beş kadar tâli fırka­ya ayrıldığı bildirilen Acâride’nin belli başlı kollan şunlardır:

Meymûniyye Adlı Acaride
Meymûn b. İmrân veya Meymûn b. Hâlid’e uyanlar. İrade, ka­der, istitâat konularında Acâride’den ayrılarak Mu’tezile’nin görüşlerini be­nimsemişlerdir. Meymûniyye’ye göre in­san ihtiyarî fiillerini kendi başına mey­dana getirme gücüne sahiptir. Binaena­leyh iyi kötü bütün fiillerini ilâhî bir müdahale olmadan yapar; önceden ta­yin edilmiş bir kaderi yoktur. Müşrikle­rin çocuklan cennete girebilecektir. Meymûniyye gruplan, nikâhı haram olan yakın akrabayı belirleyen âyeti [Nisâ: 4/24] yanlış yorumlayarak bütün müslümanlarca mahrem kabul edilen bazı yakınların nikâhının helâl olduğunu iddia etmiş, ayrıca Yûsuf sûresinin aşk hikâyesinden bahsettiği için Kur’an’dan sayılamayacağını ileri sürmüşlerdir. İs­lâm âlimleri, bu son iki görüşü benim­seyen grupların müslüman kabul edile­meyeceğini belirtmişlerdir.

Halefiyye Adlı Acaride
Meymûniyye’ye muhalefet ederek onlardan ayrılan ve daha sonra Kirman ve Mukran Haricîleri’nin relsi olan Halef el-Hârici’ye intisap edenler­den oluşur. Kader problemiyle hayır ve şer konularında Ehl-i sünnetin fikirleri­ne katılan, ancak müşriklerin çocukları­nın cehennemlik olduğunu ileri süren bu fırkanın mensupları, aralarında ken­dilerinden olan bir imam bulunmadıkça savaşa girmeyi caiz görmezler.

Hamziyye Adlı Acaride
179 (795-96) yılında Hora­san’da isyan eden, uzun süre Abbasî kuvvetleriyle mücadele ettikten sonra Me’mûn zamanında öldürülen Hamza b. Edrek’e (Etrek veya Ekrek) bağlı olanlardan meydana gelen bu fırkaya göre. Allah amellerin yaratılmasını kul­lara havale etmiş, onlara hayır ve şer işleme gücünü vermiştir. Bundan dolayı kulların fiillerinde Allah’ın iradesi ve müdahalesi söz konusu değildir. Bu fırka, görüşlerinde tamamen Meymûniyye’nin tesirinde kalmıştır. Onlara göre muhaliflerinin ve müşriklerin çocukları cehennemliktir. Ayrıca, düşmandan alı­nan ganimetlerin kullanılmayıp tahrip edilmesi veya yakılması, şartlar gerek­tirdiği takdirde bir asırda iki imamın bulunmasının caiz olması. Hamziyye’nin görüşleri arasında yer alır.

Şuaybiyye Adlı Acaride

Fırkanın öncüsü olan Şuayb b. Muhammed, önceleri Meymû­niyye’ye bağlı iken kader ve kulların fiilleri konusunda Meymûniyye’nin hürri­yetçi düşüncesine karşı çıkmış ve mev­cut olan her şeyin Allah’ın iradesi ile vücuda geldiğini kabul ederek bu fırka­dan ayrılmıştır. İmamette Hâricîler’in genel prensiplerine uyan Şuaybiyye, çocuklar ve kaade meselesinde ana fır­ka olan Acâride’nin görüşlerini benim­semiştir.

Hâzîmiyye Adlı Acaride
Sîstan’daki Acâride’nin ço­ğunluğunu teşkil eden bu zümre. Hâzim b. Ali’nin mensuplarıdır. Hâzimiyye, ku­lun iradesini kabul etmemiş ve her şe­yin ilâhî iradeye bağlı olarak meydana geldiğini ileri sürmüştür. Kul kendine has bir kudrete sahip değildir. Allah, hayatlarının sonunda kendisine iman ile geleceğini bildiği kimseleri sever, küfür ile gelecek kimselere de buğzeder. Hâzimiyye’nin. Hz. Ali hakkında müsbet veya menfi bir kanaat belirtmedikleri de nakledilmektedir.

Ma’lûmiyye Adlı Acaride
Aslında Hâzimiyye’ye bağ­lı olan bu fırkanın inancına göre, Allah’ı bütün isimleriyle bilmeyen kimse, bun­ların hepsini öğrenip gerçekten iman etmedikçe kâfir sayılır. İstitâat fiille be­raberdir, fiil ise kul tarafından yaratılır.

Meçhûliyye Adlı Acaride
Hâzimiyye’den ayrılan ve Ma’lûmiyye’ye karşı olan bu fırkaya gö­re, Allah’ın bazı isim ve sıfatlarını bilip bazılarını bilmeyen kimse de mümin sa­yılır. Kulların fiilleri ise Allah tarafından yaratılır.

Saltiyye Adlı Acaride
Osman b. Ebü’s-Salt’in gö­rüşlerini benimseyen bir fırkadır. Kendi mensuplarını müslüman ve dost kabul etmekle beraber bunların henüz ergin­lik çağına girmemiş çocukları hakkında hüküm vermezler. Bunlarla ilgili verile­cek hüküm, mükellef oldukları zaman İslâmiyet’i ve kendi mezheplerini kabul veya reddetmelerine göre değişir.

Etrâfiyye Adlı Acaride
Sîstanlı Gâlib b. Şâzek’e mensup olan bu fırka, kader konusun­da Hamziyye’nin görüşlerine katılmakla birlikte, onlara göre İslâmî çevreden uzak bulunan kimseler (etraf), akıl yo­luyla bilinecek hususları yerine getir­dikleri takdirde, bilemedikleri dinî ko­nuları terketmekte mazur sayılırlar.

Eş’arî ile Abdülkâhir el-Bağdâdî, Sa’lebe b. Amr veya Sa’lebe b. Mişkân’a uyan ve tâli bazı gruplardan oluşan Seâlibe’yi de Acâride’nin kollan arasın­da göstermişlerdir. Şehristânî ise Seâli­be’yi Hâricîler’in müstakil bir fırkası ka­bul eder.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski