BİZANS SANATI
Eski Yunan ve Roma’nın Doğu’daki uzantısı olan Bizans sanatının başta gelen özelliği, dinsel ağırlıklı oluşudur. Mimari, müzik ve edebiyat ürünleri ayrı ele alınacak olursa: Bizans sanatı öncelikle heykel ve mozayik işçiliğini içerir. 7. 8. yüzyıllarda bir duraklama dönemi geçiren sanatsal üretim, 867-1057 yılları arasında boy atan Makedonya Rönesansı ile yeniden canlandı. Bir yandan kutsal kitaplar kopya edilirken, sayfalardaki boşlukların süslenmesi önem kazandı. Kuyumculuk, fildişi, sert taşların işlenmesindeki ustalık Batı’ya değin yayıldı. Mozayik pano ye ikonalardaki anlatım zenginliği İstanbul’dan Anadolu’ya, Balkanlara, oradan İtalya’ya atladı. Palal-ogoslar döneminde (1258-1460) çizgiler yumuşadı, gerçekçi ve öykülemeci dekor anlayışı benimsendi. İstanbul ve İznik’ten başka Trabzon, Selanik, Mistra, Sofya gibi merkezlerde gerçekleştirilen kilise ve manastırlar göz kamaştıran fresklerle bezendi.
Buna koşut olarak mimari teknikleri de değişime uğradı. Yeni yapılan kiliselerde tuğla önem kazandı. Boyutlar insancıl orantılara kavuşurken, tabanda bazilika planı, tribünler katında ise haç planı uygulanmaya başlandı, kubbe kasnakları yükseltildi ve çapları küçültüldü.
Bugün Bizans sanatı hakkında bize en zengin belgeleri sunan tarihsel yapıtların başlıcaları şunlardır: İstanbul’da Ayasofya ve Kariye müzeleri, Kapadokya’da Kaya Kiliseleri, Trabzon’da Ayasofya Kilisesi, Sumela Manastırı, vb.