Edebiyatta Bilim Kurgu

Edebiyatta Bilim Kurgu

Günümüzde önemli edebiyat alanlarından biri durumuna gelmiş olan bilim kurgunun kökenleri üzerine değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bilim kurgunun kültürel bir olgu olarak ortaya çıkışı ve bu adla anılması 20.yy’da gerçekleşmiştir ve öncelikle ABD ve Ingiltere’de yaygınlaşmıştır. Ancak çağdaş bilim kurgu eleştirmenleri bir tür olarak bilim kurgunun kökenlerini Samosatalı Lucianus’un “Gerçek Tarih” öyküsüne kadar uzatırlar. Bilim kurgu, bir edebiyat yapıtının kuruluşunda imgelemin rolünün, yazarın ve okurların dünyasına seçenek oluşturan başka bir dünya yaratacak kadar ileriye götürüldüğü bir edebiyat türü olarak tanımlanabilir.

Böyle bir tanımla, tarih boyunca yazılmış tüm ütopyalar ve olağanüstü yolculuk öyküleri bilim kurgunun kapsamına girer. Bilim kurguyu fantazyadan ve gotik öykü adı verilen doğaüstü öykülerden ayıran özellik ise, bilim kurgunun yarattığı düşsel dünyaların temel varsayımlarının yazıldığı çağın bilim anlayışı çerçevesinde kabul edilebilir varsayımlar olmasıdır. Fantazya ve doğaüstü öyküler okurdan “inanmamayı” öykü süresince bir kenara bırakmasını beklerken, bilim kurgu ona kendi “olabilirliğini inandırmaya” çalışır.

Bu bağlam içinde, Thomas More’un Utopia’sı ilk kapsamlı bilim kurgu yapıtı sayılabilir. Aynı çerçevede, Rönesans ütopyası örnekleri olan Francis Bacon ’unNova Atlantis’i (Yeni Atlantis) ve Campanella’nın  Civitas Soli’si de (Güneş Ülkesi) bilim kurgunun ilk örnekleri arasında yer alır. 17.yy’da Cyrano de Bergerac’ın”‘ yazdığı Histoire comique des etats et empires de la lune (“Ay Devletlerinin ve imparatorluklarının Komik Tarihi”) ve Histoire comique des etats et empires de soleil, (“Güneş Devletlerinin ve imparatorluklarının Komik Tarihi”) ise bilim kurgunun öncüsü olan olağanüstü yolculuk öyküsü tütündendir. Aynı dönemde Etienne Cabet’nin Le voyage en Icarie (“Icaria Yolculuğu”) adlı yapıtı bu iki türü birleştiren bir çalışmadır. Bilim kurgunun, bu adı gerçekten hak eden ilk yapıtını Mary Shelley vermiştir. 20.yy’ da birçok kez filme alman bu yapıt Frankenstein adını taşıyordu ve doğaüstü bir roman biçiminde yazılmıştı.

Frankenstein’ın temeli olan varsayım (elektrik enerjisiyle bir insana can verme), o dönemin bilimsel bilgi sınırlan içinde bir olasılık olarak kabul edilebilirdi ve zaten roman da elektriğin yeni keşfedildiği ve aydınlar arasında bu konuda tartışmaların yer aldığı bir dönemde yazılmıştı.

19.yy  sonunda ütopya, edebiyat alanında yeniden canlandı ve Edzvard Bellammy, Samuel Butler’ ve William Morris gibi yazarlar bu türde çok önemli yapıtlar verdiler. Aynı dönemde popüler edebiyat alanında da günümüzdeki bilim kurguya yaklaşan öykü ve romanlar yazılıyordu. Bu alandaki en önemli örnekler Edgar Allan Poe tarafından ortaya kondu. 19.yy sonlarında bilim kurgunun iki atası, Fransız Jules Veme ve İngiliz H.G.Wells, biri bilimsel roman (roman scientifique) öbürü ise bilimsel fantezi (scientific fantasy) adını verdikleri türlerde önemli yapıtlar verdiler. Veme’in De la terra a la lune (Aya Yolculuk) ve Vingt mille lieues sous les mers (Deniz Altında 20.000 Fersah), Wells’in ise The Time Machine (Zaman Makinesi), The W ar of the Worlds (Dünyalar Savaşı) ve The Island of Dr. Moreau (Doktor Moro’nun Adası) romanlan bugün de bilim kurgunun en önemli yapıtları arasında sayılır.

1926’da Hugo Gemsback (1884-1967) Amazing Stories adlı ilk bilim kurgu dergisini yayımlamaya başladı. Bu tarihten sonra bilim kurgu ABD ve daha sonra Ingiliz aydın çevrelerinde, teknik konularda eğitim gören üniversite öğrencileri arasında yaygınlık kazandı. John W. Campbell Jr.’un (1910-1971) yayımcılığım yaptığı Astounding Science Fiction dergisi 1938-1950 arasında teknoloji ağırlıklı bilim kurgunun en önemli örneklerini verdi. Bilim kurgunun altın çağı diye tanınan bu dönemin en önemli yazarlan Isaac Asimov, Robert Heinlein (1907), Alfred Van Vogt (1912), Theodore Stur-geon (1918) ve Lester Del Rey (1915) idi.

1950’lerden sonra bilim kurgu toplumsal ağırlıklı konulara yöneldi ve kısa öykü biçiminden uzaklaşarak romana doğru bir gelişme gösterdi. 1960’larda ise Yeni Dalga olarak adlandmlan akım bilim kurgu alanında öncülüğü ele geçirdi. Bu akımın yazarlan arasında Harlan Ellison (1934), Brian Aldiss (1925), Samuel Delany (1942), Thomas Disch, Joanna Russ, Ursula Le Guin, John Brunner (1934) ve J.Ballard sayılabilir.
1950’lerin ikinci yarısında SSCB’de ve Doğu Avrupa ülkelerinde bilim kurgu ve özellikle ütopya önemli bir edebiyat akımı haline geldi.

20.yy    başında bilim kurgu alanında önemli ürünler veren, ancak 1920’lerden sonra bu konuda bir suskunluğa giren SSCB’den 1960’larda Ivan Yefremov ile Arkadi ve Boris Strugatski kardeşler gibi önemli yazarlar çıktı. Polonya’ dan ise günümüzdeki bilim kurgunun önde gelen yazarlarından Stanislazv Lem yetişti.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski