el-AKİDETÜ’T-TAHAVİYYE
Hanefî fakihlerinden Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed b. Selâme et-Tahâvî’nin (ö. 321/933) akaide dair risalesi.
Asıl adı Beyânü “Akâ” idi Ehli’s-sünne ve’l-cemâca’dır. Risalede, başta tevhid konusu olmak üzere çeşitli kelâm meseleleri klasik kelâm tasnifi içinde ve selef metoduyla incelenmiştir. “Ebû Ca’fer et-Tahâvi” bu eserinde. Sünnî akideyi savunan diğer bazı selef imamları gibi Ehli sünnet dışı fırkaların görüşlerine karşı reddiye tarzında bir metot kullanmak yerine, bizzat kendisinin de eserin başında belirttiği gibi. genellikle Ebû Hanîfe ile önde gelen öğrencilerinden Ebû Yûsuf ve Muhammed’in görüşlerine ağırlık vermiştir. Eserde, Sünnîliğin şian kabul edilen ve inanılması zaruri görülen hususlar tartışmasız olarak, kısa fakat anlamca zengin cümlelerle ifade edilir. Risale Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen itikadı görüşleri ilk ve en doğru şekliyle tesbit eden kaynaklardan biri olması bakımından özel bir değer taşır.
Büyük boy on sayfa hacminde olan risalede önce Allah’ın birliği zât ve sıfatlar açısından ele alınır ve Allah’ın sıfatlarında herhangi bir değişikliğin söz konusu olamayacağı hususu özellikle belirtilerek sıfatla ilgili nasların te’vilsiz kabul edilmesinin önemi üzerinde durulur. Nübüvvet konusunda sadece Hz. Muhammed’in peygamberliği anlatılır ve peygamberliğin sona ermiş olması hususuna ağırlık verilir. Kur’an’a, kelâm sıfatının bir tecellîsi olması açısından bir yorum getirilir ve mahlûk olmadığı naklî delillerle ispat edilmeye çalışılır. Kader meselesinin çözülemeyen bir ilâhî sır olarak kalacağı belirtilir. Risalede istitâat’ın fiilden önce de var olduğu kabul edilmek suretiyle konuya Ehl-i sünnet açısından orijinal bir izah getirilir. Böylece eserin, meselenin çözümünde sonraki Ehl-i sünnet kelâmcılarına rahatlatıcı bir zemin hazırlamış olduğu söylenebilir. Risalede önemle işlenen diğer bir konu da içtimaî yapının huzur ve selâmetidir. Ashabı sevmenin mecazi anlamda da olsa din ve imandan sayıldığı, onlara kin beslemenin ise yine aynı anlamda küfür ve isyan olduğu belirtilir. Müslümanların halife ve imamlarına itaatlan, günah işlemeyi emretmedikleri müddetçe, Allah’a itaat gibi farz telakki edilir. Risalede inanç esaslarının hemen bütün konuları, karşı görüş ve tartışmalara yer verilmeden, genellikle âyet ve hadislere dayanan veciz cümlelerle ifade edilir. Eserin sonunda Müşebbihe, Cebriyye. Cehmiyye ve Kaderiyye gibi fırkaların görüşlerinden sakınmak gerektiğine de işaret edilir.
el-Akîdetut-Tahâviyye’nin Türkiye’de ve Türkiye dışında çeşitli kütüphanelerde çok sayıda yazma nüshası mevcut olup eser Abdullah b. Muhammed b. Hurneyd tarafından Resâ ilü’s selef içinde neşredilmiştir. Eseri, İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye kütüphanelerinde bulunan nüshalar ile Bâbertî şerhine ait ; Nüshaları karşılaştırarak Arif Aytekin tahkik ve tercüme etmiştir.
Bütün Ehl-i sünnet âlimleri arasında haklı bir şöhrete sahip bulunan el-Akîdetü’l-Tahâviyye’nin tesbit edilebilen on iki şerhi vardır. Çoğu Şerhu’l-Akîdetü’l-Tahaviyye adını taşıyan bu şerhlerin bir kısmının müellifi Türk asıllıdır. Bunlar arasında Necmeddin Baybars b. Yalınkılıç et-Türk’nin en-Nûrü’1-lâmi ve’l-burhânü’s-Sâtı’ı Mahmûd b. Ahmed b. Mesûd el-Konev’nin el-Kalâ’id fî şerhi’l-Akâid’ ve Molla Kâfî Hasan el-Akhi-sâri’nin Nûrü’l-yakin fî uşûli’d-dîn adlı şerhleri sayılabilir. el-Akîdetü’t-Tahaviyye’ye yapılmış şerhlerden. Siriceddin Ömer b. İshak el-Hindî, Ali b. Ebü’l-İz, Abdülganîel-Meydânî, Nefsirüddin el-Elbânî, İbn Ebü’l-İz ed-Dımaşkî ve Ekmeleddin Bâberi’ye ait olanlar neşredilmiştir. Bu şerhler metot itibariyle tefsiri mahiyette olup selef akidesini kendi usullerine göre ispat ve izah etmeye çalışırlar.
TDV İslam Ansiklopedisi