MARTIN, Archer John Porter (1910 – 28 Temmuz 2002)
İngiliz, biyokimyacı. Biyokimyanın temel analiz yöntemlerinden biri olan ve pek çok alanda uygulanan kroma-tografi tekniklerini geliştirmiştir.
1 Mart 1910’da Londra’da doğdu. Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Peterhouse College’da kimya öğrenimi görerek 1932’de diplomasını, 1936’da doktora derecesini aldı. Daha doktora öncesi dönemden başlayarak, 1933-1938 arası aynı üniversitenin Besin Laboratuvarı’nda çalıştıktan sonra, yün ve ilaç sanayiine yönelik iki kuruluşta on vıl kadar kimyacı ve araştırmacı olarak görev aldı. 1948’den 1952’ye değin gene Cambridge Üniversitesi’ndeki Medical Research Council’ın araştırma kadrosunda yer alan, 1952-1956 arası Londra’daki Ulusal Tıp Araştırmaları Enstitüsü’ nün Fiziksel Kimya Bölümü başkanlığını, 1956-1959 arası da kimya danışmanlığını üstlenen Martin, 1959’dan 1970’e değin Abbotsbury Laboratories Li-mited’in yöneticisi, 1970’ten 1973’e değin de Wellco-me Araştırma Laboratuvarları’nın danışmanıydı. Aynı süre içinde öğretim görevini de birlikte yürüterek, 1965-1973 arası Eindhoven Teknik Üniversitesi’nde biyokimya profesörü, 1973-1978 arası Sussex Üniversitesi’nde konuk profesör, 1980’den sonra da İsviçre’deki Lozan Federal Politeknik Okulu’nda konuk kimya profesörü olarak ders verdi. 1950’de Royal Society üyeliğine seçilen Martin’in çalışmaları 1951’de İsveç Tıp Derneği’nin Berzelius altın madalyası, 1952’de Synge ile bölüştüğü Nobel Kimya Ödülü, 1960’ta Britanya İmparatorluğu nişanı (CBE) ve 1963’te Royal Society’nin Leverhulme madalyasıyla ödüllendirilmiştir.
1941’de Martin, araştırmacı olarak çalıştığı yün şirketi adına yün proteinlerinin aminoasit bileşimini incelemeye başladığında, bilinen kimyasal analiz yöntemleri, uzun bir aminoasit zincirinden oluşan protein moleküllerini ayırıp her aminoasiti tanımlamaya elverişli değildi. İngiliz biyokimyacı Richard Laurence Millington Synge (doğ. 1914) ile birlikte çalışan Martin, 1900’lerin başında Rus kimyacı Tsvet’in bitki pigmentlerini ayırmak için uyguladığı kromatografi tekniğinden yararlanmayı düşündü. Ancak, hareketli bir sıvının içinden geçirilen kimyasal bir bileşikteki her maddenin yüze soğurulma (adsorpsiyon) oranının değişik olmasına dayanan bu ayırma tekniği, bitki pigmentleriyle karşılaştırılamayacak kadar karmaşık olan aminoasitlerde yeterince duyarlı sonuçlar vermediğinden, Martin ve Synge yöntemde bazı değişiklikler yaptılar. “Dağılma kromatografisi” denilen bu teknik için, birbirine karışmayan ve iki ayrı faz oluşturan, biri hareketli, öbürü durağan iki ayrı sıvı kullandılar. Durağan sıvı (su) için taşıyıcı görevini üstlenen, ince toz halindeki gözenekli bir katiyı (soğurma gücü yüksek silis jeli) bir cam tüpe doldurup, içinden ayrılacak aminoasit karışımını taşıyan hareketli sıvıyı (kloroform) geçirdiklerinde, karışımdaki maddelerin iki sıvıdaki çözünürlük derecesi farklı olduğundan, moleküller iki sıvı faz (çözücü) arasında dağılıyordu. Bir süre sonra, durağan sıvıyı taşıyan gözenekli katı ortamdaki silis jeli yerine filtre kâğıdı kullandılar. Ayrılacak aminoasit karışımı, su emdirilmiş ve dikey olarak asılmış bu kâğıt şeridin üst ucuna damlatılıp kurumaya bırakılıyor, kâğıdın alt ucu da özel bir çözücüye batırılıyordu. Bu çözücü, kılcallık nedeniyle kâğıt boyunca ilerleyip yükselirken karışımdaki aminoasitleri de birlikte sürüklüyor ve taşıdığı her aminoasiti çözünürlük derecesine bağlı olarak kâğıt üzerindeki ayrı bir noktada bırakıyordu. Sonradan bu kâğıt şerit özel renklendiricilerden geçirildiğinde, aminoasitlerin yeri kâğıt üzerinde ayrı ayrı saptanarak, karışımdaki aminoasit sayısı kolayca belirlenebiliyordu. Martin ve Synge’in 1944’te başarıyla uyguladıkları “kâğıt kromatografisi”, aminoasit karışımlarının analizini olanaklı kıldığı ve çağdaş biyokimya araştırmalarına yeni bir boyut kazandırdığı
gibi, kısa sürede bilimsel araştırmadan sanayi uygulamalarına dek çeşitli alanlarda yaygın olarak kullanılmaya başladı. Damıtma, süblimleştirme, kristalleştirme gibi eski ayırma tekniklerinden çok daha duyarlı ve çabuk sonuç veren, bu ucuz ve kolay yöntem günümüzde biyoloji, kimya ve tıp bilimlerinde büyük gelişmelere yol açan temel analiz yöntemlerinin başında gelir. Molekül ağırlıkları birbirine çok yakın olan, biyolojik kökenli kimyasal bileşikleri ayırmak için bu tekniği daha geliştirerek, kâğıt şeridi 90° döndürüp ikinci bir çözücü uygulayan ve böylece laboratuvarlara “iki boyutlu kâğıt kromatografisi”ni kazandıran Martin’in 1952’de tasarladığı “gaz kromatografisi” de, uçucu bileşiklerin, organik asit ve aminlerin ayrılmasında yeni olanaklar sağlayan en başarılı tekniklerden biridir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi