McCLINTOCK, Barbara (1902 – 2 Eylül 1992)
ABD’li bitki genetikçisi. Kalıtım mekanizmasında “sıçrayan genler” nedeniyle gerçekleşen değşinime ilişkin çalışmalarıyla Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazanmıştır.
16 Haziran 1902’de Connecticut Eyaleti’nin Hartford kentinde doğdu. Cornell Üniversitesi’nde botanik öğrenimi görerek 1927’de doktora derecesini aldı ve 1931’e değin aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştı. O tarihten sonra National Research Council, Guggenheim Vakfı, Cornell Üniversitesi ve Almanya’daki Freiburg Üniversitesi’nde burslu araştırma üyesi, 1936-1941 arası Missouri Üniversitesi’nde botanik asistanı olarak görev alan McClintock, 1941’de Cold Spring Harbor’daki Washington Car-negie Institution’a geçti. Bu kurumdaki araştırmalarını ve 1965’te atandığı Cornell Üniversitesi’ndeki profesörlük görevini 1984’te de sürdürmekteydi. Bu görevlerine ek olarak, 1953-1954 arası California Institute of Technology’de konuk botanik profesörlüğünü ve 1962’den 1969’a değin Rockefeller Vakfı Tarım Bilimleri Programı’nın danışmanlığını üstlenen McClintock, ülkesindeki önemli bilim kuruluşlarının madalya ve ödülleri dışında 1983 Nobel Fizyoloji ve Tıp Odülü’nü kazanmıştır.
Geııel çerçevesi Mendel yasalarıyla belirlenen kalıtımın hücre düzeyindeki temel mekanizmasını oluşturan kromozomların niteliklerinin yoğun bir biçimde araştırıldığı bir dönemde bitki genetiğine yönelen McClintock, daha 1930’lardan başlayarak mısır bitkisinin özellikleri ile kromozom yapısı arasındaki ilişkiyi incelemeye başladı. Kromozomları mikroskopla inceleme yöntemleri geliştirip, büyük bir sabır ve titizlik gerektiren bu çalışmalarım uzun yıllar sürdürerek, yeni döllere geçecek kalıtsal özelliklerin, meyoz bölünme sırasında erkek ve dişi eşeylik hücreleri arasındaki kromozom parçacıklarının alışverişiyle gerçekleştiğini gösterdi. Mısır yaprağının ve tanesinin özelliklerindeki kimi değişkenliklerin kalıtım mekanizmasındaki bir değşinime (mütasyon) bağlı olduğunu belirleyen McClintock, mısır kromozomunda bu’ tür değşinime neden olan iki tür devingen öğenin bulunduğunu ortaya çıkardı. Daha sonra “sıçrayan genler” olarak adlandırılan bu öğeleri inceleyerek, devingen kromozom öğelerindenbirinin kendiliğinden kromozom içinde yer değiştirdiğini ve sonuçta ikinci bir öğenin de yer değiştirmesine neden olduğunu buldu. Bu ikinci öğenin, mısır tanesine rengini veren genin yanına yerleşmesiyle genin etkinliğinin bastırıldığını, bu konumdan uzaklaşmasıyla genin yeniden etkili öldüğünü göstererek, benekli mısır tanesinin oluşumunu kalıtsal yoldan açıkladı.
McClintock’un 1940 ve 1950’lere değin uzanan deney ve bulgularının, kalıtım bilimi açısından taşıdığı önem, ancak Watson ve Crick’in DNA’nın (dezok-siribonükleik asit) molekül yapısını çözümlemeleri, ardından 1960’lardan başlayarak DNA kodlama mekanizmasının ve genlerin özelliğinin açıklığa kavuşturulmasıyla anlaşılabilmiş, bitki genetiğinde çok kısıtlı bir alanda geçerli olduğu sanılan sıçrayan gen olgusunun doğada sanıldığından çok daha yaygın olduğunun belirlenmesinden sonra McClintock’un çalışmaları gereğince değerlendirilebilmiştir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi