Harita Projeksiyonları
Yer’in ve diğer gezegen yüzeylerin tümüne ya da belli bir kesimine ilişkin çevresel bilgilerin gösteriminde kullanılan en etkili araç haritalardır. Ancak, büyük ölçekli topografya haritalarının yapımında yeryuvarının biçimini küre olarak kabul etmek yanlış sonuçlar verdiğinden, söz konusu haritaların yapımında, gerçek biçimiyle bir jeoyit olan yeryuvarına en uygun gösterim biçimi olarak elipsoit kabul edilmiştir. Küçük bölgelerin büyük ölçekli haritalarında ise, yer-yuvannı düzlem olarak almak önemli bir yanlışlığa neden olmadığı gibi hesaplamada da büyük kolaylıklar sağlar. Büyük bölgelerin küçük ölçekli tek bir haritada gösterilmesi söz konusu olduğunda da, yeryuvarının biçimi küre olarak kabul edilir, ister küre, ister elipsoit olarak alınsın, bu yüzeyleri düzlem harita yüzeylerine doğrudan doğruya aktarma olanağı olmadığından, bu küre ya da elipsoit belli matematik ya da geometri kurallarına göre bir düzlem, bir silindir ya da bir koni yüzeyine geçirilmiş gibi işlem yapılır. Bu yüzeylere “projeksiyon (izdüşüm) yüzeyleri”, yerküresi üzerindeki noktaların projeksiyon yüzeyleri üzerindeki karşılıklarının sözü edilen matematiksel bağıntılar yardımıyla bulunmasına da “projeksiyon (izdüşüm) yöntemleri” adı verilir. Projeksiyonlarda, öncelikle meridyenlerin ve paralel dairelerin oluşturduğu coğrafi koordinat ağının projeksiyon yüzeyindeki durumunu saptamak gerekir.
Bugünkü bilgilere göre harita denilebilecek ilk yapıt Mezopotamya’da bulunmuştur ve pişirilmiş toprak üzerindeki bu haritanın 4500 yıl önce yapıldığı sanılmaktadır. Yer’in tümünü ya da belli bir kesimini gösteren küçük ölçekli bir harita yapabilmek için öncelikle yerkürenin büyüklüğünü bilmek gerekir. Bu büyüklüğü saptamak için ilk çalışmalar eski Yunanlı bilginlerce yürütülmüştür ve İskenderiyeli Eratost-hertes bugünkü anlamda enlem ve boylamı düşünen ve Yer’in çevresini hesaplayan ilk bilginlerden biri sayılır. Büyük astronomi bilgini Hipparkhos ise, harita projeksiyon yöntemlerinden streografık ve ortografik projeksiyonların geometrik bağıntılarını ortaya koymuş ve ekvatoru ilk kez 360’a bölerek bugünkü meridyen sisteminin öncüsü olmuştur. Yaklaşık IS 150 yıllarında projeksiyon yüzeyinin koni olduğu türleri geliştiren Ptolemaios’un kendi yöntemine göre yaptığı harita ise eski yapıtlar arasında en ünlülerinden biridir.
Tutucu Hıristiyanlık düşüncesinin etkisiyle tüm eski bilgilerin unutulduğu, hatta Yer’in daire ya da dikdörtgen biçiminde bir düzlem yüzey gibi kabul edilmeye başlandığı Orta Çağ’dan sonra, Avrupa’daki yenilik hareketleri harita projeksiyon yöntemlerine de yansımış, yeni coğrafi keşifler bu gelişmeleri olumlu yönde etkilemiştir. Bugün kendi adıyla anılan projeksiyon yöntemini geliştirerek bir dünya haritası çizen ünlü Mercator’un yönteminde, projeksiyon yüzeyi bir silindir yüzeyidir ve yeryüzü şekilleri küre üzerindeki şekillerine benzer biçimde haritaya aktarılır. Mercator ayrıca Avrupa’nın değişik bölgelerini gösteren haritaları bir araya toplayarak yayımlayan ve haritalar topluluğu için “atlas” adını kullanan ilk kişidir.
Günümüzde geniş kapsamlı harita yapımında, havadan çekilmiş fotoğrafları kullanan fotogra-metriden yararlanılmaktadır. Başlangıçta fotoğraf çekimi güvercinlere, daha sonra balonlara bağlanan fotoğraf makineleriyle yapılmış, uçağın gelişmesiyle birlikte hava fotoğraflarının çekim alanı büyük ölçüde genişleyerek fotogra-metri temel haritacılık yöntemlerinden biri olmuştur. Roketlerin ve uyduların gelişmesi, hava fotoğraflarında da bir dönüm noktası sayılır. Bu yöntemle, adaların konumlan ve kıtalar arasındaki uzaklıklar 10 m doğrulukla saptanabildiği gibi, uydulardan alman görüntüler uzay kartog-rafyası açısından da önemli gelişmelerin başlangıcı olmuş, Ay, Mars ve Merkür gezegenlerinin oldukça aynntılı haritalan çikanlabilmiştir.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi