MAINE, Henry James Sumner (1822-1888)
İngiliz hukuk tarihçisi. Karşılaştırmalı hukuk ve özellikle antropolojik hukuk ile ilgili çalışmalarıyla ünlüdür.
15 Ağustos 1822’de Iskoçya’da Roxburgh kentinin Kelso kasabasında doğdu, 3 Şubat 1888’de Fransa’da Cannes’da öldü. 1840’ta Cambridge Üniversite-si’ne bağlı Pembroke College’a girdi. 1847-1854 arasında Cambridge Üniversitesi’nde medeni hukuk profesörü iken baroya girdi. Londra’da avukatlık stajı yapma hakkını veren bir kurum olan Inns of Court’da Roma hukuku ile ilgili dersler verdi. 1863-1869 arasında Hindistan’da Sömürge Genel Valilik Konseyi’nde üyelik yaptı ve bu dönemde Hint yasalarını derledi. Daha sonra İngiltere’ye dönerek Oxford Üniversitesi’nde ilk kez karşılaştırmalı hukuk dersleri verdi. 1887’de devletler hukuku profesörü olarak Cambridge Üniversitesi’ne geçti.
Hukukun tarihsel gelişimi
Maine en ünlü kitabı olan Ancient Lauı’di (“Antik Hukuk”) Roma hukuku, Batı ve Doğu Avrupa toplumsal sistemleri, Hint yasaları ve ilkel topluluklarda hukuk üzerine yaptığı incelemelerden yola çıkarak, antik hukuk kurallarına yansıdığı biçimiyle ilkel insanların düşünceleriyle çağdaş insanların düşünceleri arasındaki ilintiyi irdelemiş, Roma hukukunu doğuran ve gelişimini belirleyen koşullan, geleneklerin etkilerini yitirme sürecini, uygarlığın düzen ve özgürlüğün bileşimi olarak yerleşmesini ele almıştır. Daha sonraki araştırmacılar tarafından geçersizliği kanıtlanan bazı yargılar içermesine karşın hukuk biliminin tarihsel gelişimi üzerine önemli bilgiler içeren bu kitabında, üç önemli genelleme yapmıştır. Bunlardan birincisi, hukukun gelişiminin tanrısal yargı, gelenek ve yasa yolunu izlediğidir. Maine’e göre, eski insanın yaşamında gelenek yoktur, tanrısal yargı sistemli bir bütünlüğü olmaksızın yaşamı düzenler. Toplumsal evrim sürecinde kralın dinsel gücünü yitirmesi ve kral soyundan gelmeyen soyluların siyasi etkilerinin artması ile “geleneksel hukuk dönemi” başlamış, bunu izleyen sistemli yasalar döneminde ise yasalar yazılı hale gelmiş ve hukukun kendiliğinden gelişimi sona ermiştir. Böylece hukukun gelişmesi, değişen toplum ile “donmuş yasalar” arasındaki boşluğu doldurma çabasının ürünü olmaya başlamıştır.
Özgür köy toplulukları
Maine’in ikinci genellemesi, hukukun gelişmesine ve en eski hukuk biçimlerinin değişikliğine izin veren araçların kurgu, emsal ve yasama olduğudur. Maine’in hukuksal kurguyu ele alış tarzının özel bir önemi vardır. Hukuksal kurgu, bir hukuk kuralının ifade biçimi değişmeden kalırken, özünün, yani işlevinin değişmesi gerçeğini gizleyen herhangi bir varsayım olarak tanımlanmıştır. Kurgu hukuksal değişimin olası görülmediği zamanlarda yasaların farklı uygulanmasına olanak vermektedir. Maine, kurguyu, onu izleyen emsalden daha ilkel bir araç olarak görmüştür. Emsal, yasalarda boşluk olduğunda, evrensel geçerliliği olduğuna inanılan yeni bir ilkeler bütününe başvurulmasıdır; önceden var olan medeni hukuk ile birlikte vardır, zaman içinde onun yerini alır. Gelişme için son değişim mekanizması yasamadır. Maine’e göre yasama, önceki tüm hukuk kaynaklarından, kendi ilkelerinden bağımsız bir yaptırım gücüne sahip olmasıyla ayırt edilir.
Toplumların statüden anlaşmaya doğru devinimi
Maine’in üçüncü ve en önemli genellemesi, gelişen toplumların deviniminin statüden anlaşmaya (contract) doğru olduğu şeklindedir. Maine, bu düşüncesini, Darwin’in evrim kuramının toplumbilimleri üzerinde yaygın etkisinin olduğu bir dönemde, kendi evrimci modelinin temel önermesi olarak ileri sürmüştür. Ancient Law’da toplumsal ilişkilerin statü tarafından belirlendiği ilkel topluluklar ile toplumsal ilişkilerin anlaşmalarla belirlendiği karmaşık toplumların karşılaştırılmasına özel ağırlık vermiştir. Statü ile kişilerin tüm ilişkilerinin aile ilişkileri şeklinde oluştuğu toplum durumu kastedilmektedir. Bu ilişkiler kişiye, birbirlerine kan bağı ile bağlı grubun bir üyesi olmaları nedeniyle, soydan soya aktarılarak dayatılır. Anlaşma ile bireylerin özgür ilişkilerinden doğan bireysel yükümlülük anlatılmak istenmektedir. İlkel topluluklarda, birey kendisi için ya sınırlı ölçüde hak ve görev yaratır ya da hiç yaratmaz, statüyü belirleyen geleneksel kurallara ve aile reisinin buyrukları olan yeni kurallara bağımlıdır.
Maine, diğer eski uygarlıklar ile ilgili verilerin çok sınırlı, ya da hiç olmadığım ileri sürerek, Yunan ve Roma hukuk belgeleriyle yetinmiştir. Eski Roma’ da anlaşmaya dayalı topluma geçiş sürecinin diğer eski toplumlardaki sürece benzeyebileceğini düşünen Maine, bununla birlikte evrim geçiren her toplum için evrensel geçerliliğe sahip bir kuram olamayacağı inancıyla çok-doğrusal (multilinear) evrim kavramını kullanmıştır.
Maine’in hukuk sistemlerinin tarihsel gelişiminin statüden anlaşmaya doğru olduğunu göstermesi, 19. yy’ın ilk yarısında İngiltere’de egemen olan analitik hukuk görüşünün etkisinin azalmasına yol açtı. Maine’e göre, John Austin’in kurduğu ve Analitik Hukuk Okulu olarak bilinen akım, tarihsel araştırma yerine akıl yürütme üzerine kurulu olduğu için, İngiltere’de 19. yy’da var olan anlaşma sisteminin eski çağlarda da var olduğunu varsayıyordu. Oysa Roma ve Hint hukuk sistemlerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi, Analitik Hukuk Okulu’nun savunduğunun tersine, hukuksal ilişkilerin başlangıçta, bireyi değil aileyi temel aldığını ortaya çıkarmaktaydı. Bireysel mülkiyetin her zaman var olmadığı, aile ya da grup mülkiyetinin tarihsel olarak bireysel mülkiyetten önce geldiği gerçeği, Analitik Hukuk Okulu’nun ileri sürdüğü gibi hukuksal ilişkilerin eski çağlardan beri var olan, vazgeçilmez ve doğal insan özellikleri olmadığını ortaya koymuş, zamana ve mekâna bağlı olarak değiştiği, yani mutlak değil göreli olduğu düşüncesine temel hazırlamıştır.
Maine, düşüncelerini, kuramların kökenlerine ilişkin tarihsel bir çalışma olan Village Communities in the East and VZesf’de (“Doğuda ve Batıda Köy Toplulukları”) geliştirdi. Geniş ölçüde Alman bilim adamlarının özellikle G. von Maurer’in çalışmalarına dayanarak Kuzey Almanya’da ve Güney Danimarka’ da feodalizmden önce uzun süre özgür köy topluluklarının yaygın olduğunu ileri sürdü. Maine’in bulgularını, o zamana değin Orta Çağ tarihi konusunda otorite sayılan Stubbs’m İngiltere’ye uygulaması yoğun tartışmalara neden oldu. İlkin, William James Ashley’nin çalışmaları, Orta Çağ İngiltere’sinde özgür köy topluluklarının varlığı konusunda ciddi kuşkular doğurdu, sonra Fustel de Coulanges bu kuramın Almanya için bile geçerli olamayacağını ileri sürdü.
Ataerkil aile
Maine’in çalışmaları ilkel hukuk üzerine tartışmalı görüşleri ile antropoloji içinde de önemli bir yer tutmaktadır ve çağdaş antropolojik yöntemlerin tohumlarını taşımaktadır. Kan bağına dayalı kabile örgütlenmesi ile siyasal örgütlenme arasındaki farkı Morgan’dan önce gözlemlemiştir. İlkel kanbağı örgütlenmesinin atasoylu ve otokratik olduğunu, aile reisinin buyruklarının patria potestas’m (baba egemenliği) otoriter ifadesi olduğunu ileri sürmüştür. İlkel toplulukta, ilişkilerin patria potestas tarafından sınırlandığını, kan bağının da potestas’ın başladığı yerde başladığını savunarak, bu nedenle kan bağına dayalı örgütlenme içinde anaerkilliğin yeri olmadığını iddia etmiştir. Ataerkil ailenin ilkel topluluk örgütlenmesinin temeli olduğu savına, Morgan, Bachofen, McLennan ve Lubbock karşı çıkmışlar, anaerkil ailenin evrensel olarak ataerkil aileden önce geldiğini savunmuşlardır.
Maine’e göre, kan bağının belirleyici olduğu ataerkil topluluklardaki statünün karşıtı, I.İustinianos dönemindeki karmaşık Roma kent toplumu örneğindeki gibi, anlaşmaların belirlediği bir toplumsal sistemdir. Zaman içinde ve mekânsal olarak uç toplumsal biçimleri tanımlamak için kullandığı karşıt tipler (polar types) kavramı, kendisinden sonra gelen bazı antropologlar ve toplumbilimciler tarafından da kullanılmıştır. Bu kavramı Morgan, societas/civitas (topluluk/yurttaş) karşıtlığını formüle etmek için, Durkheim, “organik dayanışma”nın belirlediği toplum ile “mekanik dayanışma”nm belirlediği toplumu karşılaştırmak için kullanmıştır. Bazı ampirik araştırmalarla, Maine’in kimi tarihsel genellemelerinin geçerli olmadığı ileri sürülmüşse de, karşılaştırmalı tarihsel yöntemi ve bazı kavram ve formülasyonları, hukuk, antropoloji ve toplumbilim için yeni çözümleme olanakları sağlamıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Ancient Lam, 1861, (“Antik Hukuk”); Village Communities in the East and West, 1871, (“Doğuda ve Batıda Köy Toplulukları”); Lectures on the Early History of Institutions, 1875, (“Kurumların İlk Tarihi Üzerine Dersler”); Dissertations on Early Law and Custom, 1883, (“İlkel Hukuk ve Gelenek Üzerine Tezler”); Popular Government, 1885, (“Halkçı Yönetim”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi