LISTER, Joseph (1827-1912)
İngiliz, cerrah. Antisepsinin ilkelerini ve yöntemlerini belirleyen öncü çalışmalarıyla cerrahide yeni bir dönemi başlatmıştır.
5 Nisan 1827’de Essex’deki Upton’da doğdu, 10 Şubat 1912’de Kent’teki Walmer’da öldü. “Quaker” ya da “Dostlar Toplumu” adıyla bilinen, barışçı, püriten bir Hıristiyan mezhebine bağlı bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Joseph Jackson Lister, Royal Society üyeliğine seçilmiş, fizik ve doğabilimlerine ilgi duyan zengin bir şarap tüccarıydı. Sık sık bilim çevrelerinden kişilerin de katıldığı aydın bir aile ortamında yetişen ve babası tarafından doğabilimlerine özendirilen Lister, küçük yaşta mikroskop kullanmayı öğrendi, ardından anatomiye ilgi duyarak cerrah olmaya karar verdi. Matematik, doğabilimleri ve dil eğitimine ağırlık veren Quaker kuramlarında üniversite öğrenimine hazırlandıktan sonra, 1844’te Londra’daki University College’a yazıldı. Dört yıllık edebiyat ve sanat lisansını tamamlayıp 1848’de tıp öğrenimine başladı ve geçirdiği ağır bir hastalık nedeniyle bir yıl kadar kesintiye uğramasına karşın, başarılı bir öğrencilik devresinden sonra 1852’de Londra Üniversitesinden tıp diplomasını aldı. Ertesi yıl cerrahi deneyimini artırmak amacıyla Edinburgh’a giderek dönemin en ünlü cerrahlarından James Syme’ın (1799-1870) asistanlığını yapan Lister, 1856’da Syme’m büyük kızıyla evlendi, birkaç ay sonra da Edinburgh Kraliyet Hastanesi’nin cerrahlığına atandı. Kısa sürede başarılı bir cerrah ve değerli bir hoca olarak kazandığı ün, 1860’ta hem Royal Society üyeliğine, hem de Glasgow Üniversitesi’nde cerrahi profesörlüğüne getirilmesini sağladı. Ertesi yıl Glasgow Kraliyet Hastanesi’nde yeni kurulan cerrahi bölümünün yöneticiliğini de üstlenerek antisepsi konusundaki en önemli denemelerine başlayan Lister, 1869’da Edinburgh Kraliyet Hastanesi’nde Syme’dan boşalan klinik cerrahi kürsüsünü devralmak üzere yeniden Edinburgh’a döndü. 1877’de bu kez Londra’ daki King’s College’ın çağrısını kabul ederek, 1893’te emekli oluncaya değin klinik cerrahi kürsüsünün başkanlığını yürüten, 1883’te baronet, 1897’de baron unvanı verilen Lister, 1895-1900 arası Royal Society’ nin başkanlığını yaptı ve 1902’de yeni verilmeye başlayan liyakat nişanını ilk alanlardan biri oldu.
1840’larda, eter, diazot monoksit (güldürücü gaz) ve özellikle kloroformun duyu sinirlerini ya da merkezlerini etkileyici özelliğinin anlaşılması ve anestezi uygulamalarının başlamasıyla, tedavide cerrahi yöntemleri giderek ağırlık kazanmış, ancak ameliyat sonrası enfeksiyonla yaşamını yitiren hastaların sayısı da ciddi boyutlara ulaşmıştı. Enfeksiyonun vücuda yayılmasından ileri gelen ve çoğu kez ölümle sonuçlanan “hastane humması”na doğrudan doğruya kirli havanın neden olduğu düşünüldüğünden, yaranın havayla teması önlenmeye çalışılıyor, baş, göğüs ve karın boşluklarında ise ilke olarak hemen hemen hiç ameliyata başvurulmuyordu.
Antisepsinin doğuşu ve ilk antiseptik:fenol
Lister, 1861’de, büyük bir sanayi kenti olan Glasgow’daki Kraliyet Hastanesi’nde cerrah olarak çalışmaya başladığında, çoğunlukla iş kazası geçirmiş kişilerden oluşan hastaları arasında ameliyat sonrası ölüm oram % 45-50 gibi çok yüksek bir sayıya ulaşıyordu. Yaralardaki iltihaplanmaya havadaki oksijenin ya da başka bir gazın yol açtığına ilişkin yaygın inancı bölüşmeyen Lister, 1865’te, mayalanma ve çürüme olayından havadaki tozlarla da taşınabilen küçük canlıların (mikroorganizmaların) sorumlu olduğunu açıklayan Pasteur’ün çalışmasını öğrendiğinde, soruna bu açıdan yaklaşması gerektiğine inandı. Alınacak önlem, ameliyat yarasını oksijenden uzak tutmak değil, bu küçük canlıları yok edecek uygun bir kimyasal maddeyle temizlemek olmalıydı. Kanalizasyon bölgelerinde koku giderici olarak kullanılan fenolün, o çevredeki insanları ve sığırları salgın hastalıklara karşı belli bir ölçüde koruduğunu öğrenen Lister, “antiseptik” olarak bu maddeden yararlanmayı düşündü. Katışıksız fenolün canlı dokuyu zedelediğini ilk denemelerinde anladıktan sonra, % 5’lik sulu çözeltisini yara temizliğinde ve ameliyat gereçlerinin dezenfeksiyonunda, yağdaki çözeltisini de pomat ve sargılarda başarıyla uygulayan ve 1866 sonlarına doğru antisepsinin ilkelerini belirleyen Lis-ter’in aldığı sonuçlar cerrahide dönüm noktası sayılabilecek düzeydeydi: Fenol uygulamasından önce % 50’ye varan ameliyat sonrası ölüm oram % 15’e düşmüştü. Ne var ki, başarısının çarpıcılığına karşın, mikroorganizmaların varlığım kuşkuyla karşılayan, sulandırılmış bile olsa fenolün zehirli ve dokulara zararlı olduğunu, üstelik öteden beri yara temizliğinde kullanıldığım öne süren bazı meslektaşlarının suçlamalarıyla kendi ülkesinde oldukça geç benimsenen Lister’in yöntemi, önce Almanya, Fransa ve ABD’de, ardından tüm ülkelerde uygulanarak ameliyatı güvenilir bir tedavi yöntemine dönüştürdü.
Günümüze değin cerrahinin temel ilkelerinden biri olarak önemini koruyan antisepsinin yaygınlaşması için büyük bir uğraşı veren ve yeni cerrahi gereçleri tasarlayarak geliştiren Lister, bakteriyoloji alanındaki değerli çalışmalarıyla da anılmaktadır.
• YAPITLAR (başlıca): The Collected Papers of Joseph, Baron Lister, 2 cilt, 1909.
• KAYNAKLAR: H .C.Cameron, joseph Lister, the Friend of Man, 1949; R.J. Godlee, Lord Lister, 1917; J.R. Leeson, Lister as I Knew Him, 1927.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi