Mehdi (Abbasi halifesi) Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

MEHDİ (742-785)

Abbasi halifesi. Yönetimi düzenlemiş, iktisadi ve toplumsal gelişme yolunda çaba harcamıştır.

Asıl adı Ebu Abdullah Muhammed’dir. Doğum yeri bilinmemektedir. 4 Ağustos 785’te Masebezan’da (İran’da) öldü. İkinci Abbasi Halifesi Mansur’un oğludur. Annesi Ummü Musa, güçlü bir söylentiye göre eski Himyeri (Güney Arabistan’da) hükümdarlarının soyundan bir prensesti. Mehdi’nin çocukluk ve yetişme dönemi, Emeviler’in yıkıldığı, Abbasi Devleti’nin kurulduğu kanlı yıllara rasladı. Eğitimi ile daha çok annesi ilgilendi. Babasının ilk halifelik yıllarında yönetim ve askerlik deneyimi kazandırıcı olayların içinde bulundu. Ünlü Arap komutanlarından Hazım b. Hüzeymâ ile, Horasan Valisi Abdül-cebbar b. Abdurrahman’a karşı açılan sefere gitti. 759-760 yıllarında Taberistan üzerine gönderilen ordularda komutan olarak bulundu. Bu bölgenin Abba-siler’e bağlanmasında yararlığı görüldü.

Halife Mansur, veliaht İsa b. Musa’yı kandırarak veliahtlıktan vazgeçirtti ve Mehdi’ye halifelik yolunu açtı. Mehdi, bir süre Irak-ı Acem’de ve halifelik merkezi Haşimiye’de kaldıktan sonra Rey’e gitti. Bu bölgenin genel valiliğinde bulundu. Yöneticiliği sırasında halka karşı son derece yumuşak davranması ile kendisini sevdirdi. Mansur’un ölümü üzerine Bağdat’a gelerek Ekim 775’te halife oldu.

On yıl süren halifeliğinin ilk yıllarında en önemli sorun, Horasan’da yeniden başlayan ayaklanmalar oldu. Ayrıca ‘Mansur döneminde başlatılan Bizans’a yönelik seferlere de ağırlık verildi. Doğudaki ve batıdaki bu etkinlikler, daha kuruluş aşamasında olan Abbasi Devleti’ni mali yönden sarstı.

Bu yıllarda, Göktürk Devleti’nin yıkılması üzerine Afganistan’a göçen Oğuzlar, batıya doğru önü alınmaz bir nüfus dalgalanmasına neden oldular. İran’daki Abbasi birlikleri bu göçleri dizginlemeye çalıştı. Ayrıca Semerkant garnizonundaki birlikler de Uygurlar’la savaştılar. Bizans topraklan içinde de Ankara’ya kadar akınlar yapan Abbasi orduları talanlarda bulundular. 779’a değin üstünlüğünü koruyan Abbasiler’e karşı Mikhael Lakhanodrakon komutasındaki Bizans ordusu Suriye’deki Abbasi garnizonlarını yakıp yıkarak ilerledi. Bizans’ın bu başarısı, Mehdi için sarsıcı oldu. 780’de büyük bir ordunun başında sefere çıktı. Geleceğin halifesi olarak yetişmesine özen gösterdiği oğlu Harun’u ve özel danışmanı er-Râbi b. Yunus’u da yanında bulundurdu. Öncü birlikleri İstanbul’a dek ilerlediler. İmparatoriçe irene, Abbasiler’e vergi vermeyi kabul etti.

Bu geçici barış Mehdi’nin, ülkesinde yer yer alevlenen ayaklanmalarla daha etkili biçimde ilgilenmesine olanak verdi. el-Mukanna’nm ayaklanması, Mehdi’nin ordularını uzun zaman uğraştırdı. 776’dan sonra yoğun bir biçimde saray oyunlarının etkisinde kalan Mehdi onun lehine veliahtlıktan vazgeçmiş bulunan kuzeni Isa b. Musa’yı bu kez de oğlu el-Hadi (Musa) lehine bir kez daha vazgeçmeye zorladı. Bunu başardıktan bir süre sonra da eşi Hayzuran’ın, Hacib Yunus’un ve devlet üzerinde etkinlikleri giderek artan Bermekiler’in isteklerine boyun eğdi ve küçük oğlu Harun’u (Reşid) ikinci veliaht olarak duyurdu. Asıl amaç, halifelik yolunu Harun’a açmaktı. Cürcan valisi olan Hadi, böyle bir değişikliği kabul etmeyeceğini açıkladı. Mehdi, çevresindekilerin önerisine uydu ve Hadi’yi ikna etmek için Cürcan’a hareket etti. Bu yolculuk sırasında ansızın rahatsızlanarak Masebezan’ da öldü. Mehdi son günlerinde bu sorunla ilgilenirken Bizanslılar da vermeleri gereken yıllık vergiyi ödemedikleri gibi, Abbasi sınırlarını geçerek yeni bir savaş dönemini başlatmış bulunuyorlardı. Mehdi’nin yerine büyük oğlu Hadi halife ilan edildi.

Abbasi halifeleri arasında iyilik ve adaletseverliği ile tanınan Mehdi, zorunlu durumlarda savaşa girmesine karşın barışa değer vermesi, bu olanağı elde ettiği zamanlarda ülkesinin kalkınması için çalışması ile de dikkati çeker. Kervanlar ve yolcular için güvenlikli yollar yaptırmış, düzenli bir posta örgütünü yaygın-laştırmıştır. Ticaretin ve el sanatlarının gelişmesine özen göstermiştir. Bilim ve sanata düşkün olan Mehdi, ünlü Arap filozofu el-Kindî’yi sarayından ayırmamıştır. Döneminde, eski İran Sasani hüküm-darlarımnkini anımsatan bir saray yaşamı kabul edilmiş, ülke yönetiminde ise, önemli görevlerin verilmesinde eski bir gelenek olan babadan oğulma geçme sistemi bırakılarak halifenin buyruğu ile görev dağıtımı öngörülmüştür.

•    KAYNAKLAR
: P.K.Hitti, İslam Tarihi, II, 1980; G. Le Strange, The Land of the Eastern Caliphate, 1930; B. Uçok, Emeviler-Abbasiler, 1968.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski