Meiji Dönemi ve Japon Sanayileşme Modeli
Japonya’da yaklaşık üç yüz yıllık Tokugava ailesinden gelen çoğunlar iktidarının ve derebeylik düzeninin 1868’de Meiji iktidarıyla yıkılması ve daha sonra anayasal monarşiye geçilmesi, toplumsal ve iktisadi yapıda feodal düzenden kapitalizme geçişin başlangıcı olarak kabul edilir. Dışa kapalı Japon ekonomisinde 17.yy’dan başlayarak tarımsal üretim ve buna koşut olarak tarım ürünlerinin ticareti artmaya başlamış, 18.yy ortalarına gelindiğinde iç ticaretten kaynaklanan anlamlı bir sermaye birikimi oluşmuştu. Aile şirketleri biçiminde örgütlenen tüccarların sermaye birikimlerini yönelttiği temel alanlar tefecilik ve gene ticaretti.
19.yy’ın ortalarına gelindiğinde ABD ’nin diplomatik ve askeri baskısıyla Japonya ilk kez bir yabancı devletle 1854 ve 1858 yıllarında serbest ticaret antlaşmaları imzalamak zorunda kaldı.
Antlaşmanın imzalanma koşullan ve ABD’ye tanınan ayrıcalıklar, yönetime karşı, yaygın bir muhalefet hareketine yol açtı. Meiji iktidarı, çok değişik toplumsal katmanlardaki insanların mutlakiyetçi siyasal iktidara karşı iktidarda söz sahibi olma mücadelesinin sonunda gerçekleşti.
Meiji iktidarıyla başlayan Japon sanayileşme sürecinde, Almanya gibi bu sürece göreli olarak geç giren ülkelerdekine benzer bir biçimde, devlet müdahalesinin ve yönlendirmesinin rolü olağanüstü büyük olmuştur. Ticaret ve tefecilik alanlarını yeğleyen sermaye sahiplerinin sermayelerini sanayiye yönlendirebilmeleri için küçük üreticiliğe dayanan tarım kesimi ağır biçimde vergilendirilmiş, enflasyonist bir politika güdülmüş, devlet tahvilleri aracılığıyla iç borçlanmaya başvurulmuş ve böylece elde edilen kaynaklar alt yapı ve çeşitli sanayi yatırımlarına yöneltilmiş, bunlar daha sonra ucuz fiyatlarla ve üretimin bir bölümünün devletçe satın alınacağı güvencesiyle özel kesime devredilmiştir. Meiji dönemi öncesinin ticari şirketlerine tekelci konumlar sağlanmış ve diğer ayrıcalıklarla, bunların bankacılık ve sanayi alanında yatırım yapması özendirilmiştir. Japon sanayileşmesinde, yarı-bağımlı işgücünün olağanüstü düşük ücretlerle çalıştırılması sayesinde düşük maliyetle çalışan ve böylece dünya pazarlarında rekabet gücü elde eden hafif sanayi kritik bir rol oynamıştır. Bunun yanı sıra, Japonya’nın yayılmacı siyaseti ve militarizmin yükselmesi, savaş sanayiinin de kârlı bir yatırım alanı olmasını sağlamıştır.
Feodalizme özgü yasaların ve ayrıcalıkların yasal olarak kaldırıldığı 1871’den sonra, 1878-1945 arasında dünyada sanayileşme hızı aşılamayan bir ülke konumunda olan Japonya, 20.yy’da pek çok geri kalmış ülke için “Japon mucizesi” olarak örnek gösterilmiş ve geri ülkelerin de benzer bir sanayileşme yolu izleyerek kalkınabileceği öne sürülmüştür.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi