MAUPERTUIS, Pierre Louis Moreau de (1698-1759)
Fransız matematik, fizik ve biyoloji bilgini. “En az devinim ilkesi” ve kalıtım konusundaki katkılarıyla tanınır.
28 Eylül 1698’de Saint Malo’da doğdu, 27 Temmuz 1759’da İsviçre’nin Basel kentinde öldü. On altı yaşma değin annesinin denetiminde özel öğrenim gördü. Felsefe okumak amacıyla gittiği Paris’te, önce müzik, ardından da matematik öğrenimine yöneldi. 1723’te üyeliğine seçildiği Fransız Bilimler Akademi-si’ne sunduğu matematik, biyoloji ve müzik dallarındaki çalışmalarıyla kısa bir süre içinde adını duyurmayı başardı. 1728’de gittiği Londra’da incelediği New-ton mekaniğinden çok etkilendi ve Fransa’ya dönüşte Newton’ın düşüncelerinin Kıta Avrupası’ndaki savunucularının önderliğini yapmaya başladı. 1735’te Newton’m, Yer’in kutuplardaki basıklığına ilişkin savının kanıtlanması için gerekli l°’lik meridyen yayının uzunluğunun ölçümünü amaçlayan ve birisi Güney’de Peru’ya, öbürü Kuzey’de Laponya’ya düzenlenen iki bilimsel geziden İkincisinin başkanlığına getirildi. 1736’da başlayan ve yaklaşık bir yıl süren gezi sonrasında elde edilen verilerin değerlendirilmesi çalışmalarına da başkanlık eden ve 1739’da Akademi’ ye sunduğu sonuçları, daha sonra Peru’da ve Fransa’ da yapılan ölçümlerle karşılaştırarak Yer’in basıklığını kanıtlayan Maupertuis, o yıllarda Berlin Bilimler Akademisi’ni geliştirmek için çaba harcayan Büyük Friedrich tarafından Berlin’e çağrıldı. Yeni dostluklar kurmasını ve Berlin Bilimler Akademisi’ne seçilmesini sağlayan ilk Berlin gezisi sırasında BüyükFriedrich’ in ordusuyla katıldığı Avusturya Veraset Savaşı’nda esir düştüyse de bir süre sonra Viyana’da yeniden ortaya çıkan ve Paris’e döndükten sonra 1743’te, Fransız Akademisi üyeliğine seçilen Maupertuis, 1745’te bu kez Akademi’de çalışmak üzere Berlin’e gitti. Ertesi yıl, L.Euler gibi 18.yy’ın en büyük matematikçilerinden birinin de yer aldığı Akademi’ nin başkanlığına getirildi ve en değerli bilimsel katkılarından biri sayılan “en az devinim ilkesi”ni ortaya attı.
Maupertuis’nin, gelişmesine ve bilim kadrosunun zenginleşmesine büyük katkılarda bulunduğu Akademi’deki etkisi 1750’lerin başlarında dostlarından biri olan Samuel König’in (1712-1757) en az devinim ilkesinin geçerliliğine ilişkin bir tartışma başlatmasıyla sarsıldı. König yalnızca bu ilkenin geçersizliğini savunmakla kalmamış, bu ilkenin ilk kez Leibniz tarafından ortaya atıldığını da öne sürmüş ve Maupertuis’yi bu buluşa sahip çıkmakla suçlamıştı. Savlarını kanıtlayamayan König’in Akademi’den istifasının ardından, König’i destekleyen Voltaire’in aralarındaki dostluğa karşın acımasız boyutlar kazanan eleştirileriyle karşılaşan Maupertuis, 1753’te Friedrich’ten izin alarak ve dinlenmek amacıyla doğduğu kente gitti. 1755’te imparatorun ısrarıyla Berlin’e döndüyse de kısa bir süre sonra İsviçre üzerinden Fransa’ya gitmek üzere son kez Berlin’den ve Akademi’den ayrılan Maupertuis, birkaç yıl sonra sona eren yaşamının son günlerini Basel’de Johann Bernoulli’nin yanında geçirdi.
En az devinim ilkesi
Fizik ve biyoloji başta olmak üzere birçok alanda En az önemli ürünler veren Maupertuis, yaygın bir tartış- devinim manın başlamasına neden olan en az devinim ilkesini ilkesi ortaya atarken evrenin tüm yasalarını birleştiren basit bir ilkeye ulaşmayı ve bir anlamda da Tanrı’nın varlığını ‘kanıtlamayı amaçlıyordu. Evrendeki her değişiklikte, tek tek cisimlerin hızlarıyla aldıkları yollann çarpımlarının toplamının, olanaklı olan en küçük değeri almaya eğilimli olduğunu öne süren bu ilke sonraları Euler tarafından açıklığa kavuşturulmuş, Hamilton ve Lagrange tarafından geliştirilmiş ve 20.yy’da da kuvantum mekaniği ve biyolojik homeos-tazi (iç ortam) ilkesiyle bağdaştırılmıştır.
Biyoloji alanında da çağından çok ileride düşüncelere sahip olan ve daha 1745’te yayımladığı Venüs physique adlı yapıtında dölütün özelliklerinin yalnızca yumurta ya da yalnızca sperm tarafından belirlendiği savına karşı çıkarak, anne ve babanın belirleyici olma olasılıklarının eşitliğini savunan Maupertuis,
1751’de yayımladığı bir çalışmasında da Berlinli bir ailedeki el ya da ayakta olağandan fazla sayıda parmak bulunması hastalığının sonraki kuşaklara aktarılmasında ailenin hem kadın hem de erkek bireylerinin etkili olduğunu gösteren bir araştırmaya yer verdi. Bu araştırmanın sonuçlarını yorumlarken anne ve babadan gelen ve herbiri belirli bir özelliği belirleyen kalıtım parçacıklarının kimyasal bir yolla birbirlerini bulduklarını ve kimi zaman anneden kimi zaman da babadan gelen parçacığın baskın çıktığını ve taşıdığı özelliği dölüte aktardığını öne sürerek çağdaş kalıtım kuramlarına yaklaşmayı başardı. Çaprazlamayı açıklayabilen bu kuramını atadan gelen özellikleri taşıyanların yanı sıra yepyeni parçacıkların da ortaya çıkabileceği varsayımıyla zenginleştirirken değşinim (mutasyon) kavramına yaklaşan Maupertuis, bilimsel çalışmaları kadar, özellikle Newton ve Leibniz’in düşüncelerini kaynaştırmayı amaçlayan yazılarındaki görüşleriyle de özgün ve etkili olabilmiştir.
• YAPITLAR (başlıca): Oeuvres, 4 cilt, 1756, (“Yapıtlar”).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi