ABDULLAH b. İSKENDER (1533/34-1598)
Özbek hanı. Şeybânî hanedanının en önemli hükümdarıdır.
Afarinkent’te doğdu. Semerkant’ta öldü. Şeybâ-nîler’den İskender Han’ın oğludur. Şeybânîler Cengiz Han’ın soyundan gelen ve 16. yy’da Maveraünnehir’ de hüküm süren bir Özbek sülalesidir. Sülalenin erkekleri kendi paylarına düşen bölgeyi yönetiyor, yaşça büyük olanı ise “han” kabul ediyorlardı. Abdullah doğduğunda Afarinkent’e egemen olan babası, daha sonra Karmina’yı da ele geçirdi. Ancak sağlığının ve akli dengesinin bozuk oluşu nedeniyle ailenin öbür bireylerinin saldırılarına dayanamadı ve 1551’de Amuderya’nın batı yakasına çekildi. Bunun üzerine oğlu Abdullah, yönetimi eline alarak topraklarını batı ve güneydoğu yönünde genişletmek istediyse de başarılı olamadı. Ancak 1556’da Taşkent ve Semerkant’m hâkimi ve tüm Özbekler’in Ham Nevruz Ahmed ölünce yeniden toparlanarak Karmina ve Şahr-i Sabz’da egemenlik kurdu. 1557’de Buhara’yı alarak başkent yaptı. 1560/61’de babası İskender’i, bütün ülkeyi onun adına yönetmek kaydıyla, han ilan etti.
Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a başvurarak Safevîler’e ve Ruslar’a karşı birlikte hareket etmeyi önerdi. Kanuni’nin gönderdiği 300 yeniçeri ile çeşitli silahlardan Horasan’a yapılan akmlarda yararlanmakla birlikte bunları, ağırlıkla hanedanın öbür üyelerine karşı giriştiği mücadelede kullandı. Maverünnehir’deki ticareti ele geçirmeye çalışan Avrupalılar ile din ve mezhep çatışması içinde oldukları Ruslar’a ve Safevîler’e (Özbekler Sünnî, Safeviler Şiî’ydi) karşı zayıf kalmalarına yol açan dağınık yönetim biçimini değiştirmeye girişti. 1574’de Belh’i, 1578’de Semerkant’ı 1581’de Taşkent’i ele geçirdi. Buralarda egemenliğini ilan ederek kendi adına hutbe okuttu ve para bastırdı.
Kırgızlar’ın akınlarını engellemek için 1582’de Sarısu ve Tugay arasında Uludağ’a dek uzanan bir sefer yaptı. 1583’te Siriderya’nm kuzeyindeki bölgeyi egemenliği altına aldı. Aynı yıl, ölen babasının yerine kendini han ilan etti. Sülalenin erkeklerini öldürerek merkezi bir yönetim oluşturdu. Yalnızca oğlu Abdül-mümin’in Belh’te hüküm sürmesine izin verdi. Osmanlılarca Kanuni zamanında başlayan işbirliği III. Murad zamanında da sürdürüldü. Gönderilen top ve tüfeklerin yanı sıra yeniçeriler de Abdullah Han’ın askerlerini eğitiyordu. Zaman zaman isyan eden bölgelere akınlar düzenledi. 1594’te Badahşan, Horasan ve Gilan’ı, 1596’da da Harezm’i egemenliği altına aldı. Doğu Türkistan’a yaptığı bir sefer, Kaşgar ve Yarkent çevresini yakıp yıkmaktan başka bir sonuç vermedi. Bu arada Belh’te hüküm süren oğlu Abdül-mümin ayaklandı. Abdullah, oğlu ile savaşmaya kalkıştıysa da din adamlarının araya girmesi sonucu olay yatıştırıldı. Bu olaydan yararlanan Kırgızlar, Taşkent’e girerek yöreyi yağma ettiler. Abdullah b. İskender, Kırgızlar üzerine sefer hazırlığı içindeyken öldü. Altı ay sonra, oğlu Abdülmümin’in de öldürülmesi üzerine, Şeybânîler’in Maveraünnehir’deki egemenlikleri sona erdi.
Abdullah b. İskender, Şeybânîler’in Maveraün-nehir’de egemen olmalarını sağlayan Muhammed Şeybânî’den sonra gelen en güçlü hükümdarıdır. Güçlü bir merkezi yönetim kurduğu hükümdarlığı sırasında, büyük bayındırlık çabalarına girişmiş, köprüler, kervansaraylar, medreseler, çeşmeler yaptırmıştır. Hattat ve nakkaşların eğitilmesini sağlayarak güzel sanatları geliştirmiştir. Dindar bir kişi olan
Abdullah, Müslümanlık’ı yaymak amacıyla Sibirya’ya din adamları göndermiştir.
• KAYNAKLAR: R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, 1980; İskender Münşî, Tarih-i Âlemârâ-i Abbasi, 1897; Z.V. Togan, Türkistan, (2. basım) 1980.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi