Adorno’ya Göre Otoriter Kişilik
Adorno, çağdaş toplamlarda bireylerin antidemokratik, faşist propagandaya yatkın olmalarının sosyo -psikolojik nedenlerini araştırmış ve “otoriter kişilik” olarak tanımladığı, faşizan eğilimleri potansiyel olarak içinde barındıran insan karakteriniçözümlemeyeçalışmıştır. Freud’-un psikanalitik teorisinden yola çıkan Adorno, büyük ölçüde orta sınıfa mensup bireyler üzerinde yaptığı araştırmada, faşizan eğilimleri ölçmek için F-ölçeği olarak adlandırılan bir değerlendirme sistemi kullanmıştır.
Adorno’ya göre, otoriter karakter çocuklukta duyulan Oedipus kompleksinin bir devamı olarak ortaya çıkmaktadır. Çocukluk döneminde, bir yandan anneye yönelik cinsel sevginin bilinçaltına itilmesi öte yandan anne-babaya duyulan öfkenin bastırılması sonucu aile otoritesine boyun eğme eğilimi belirmektedir. İlerki yaşlarda ise, ailesinde artık gerçek bir otorite bulamayan birey, kişiliğini bütünleştirebileceği dışsal bir güce yönelmektedir. Otoriter kişilik egonun zayıflığı temeli üzerinde yükselir. Saldırganlık içgüdüsüyle birleşen bir katılık ve otorite karşısında itaat eğilimi, güvenlik arayan ve sorumluluktan kaçan bu tipin belirgin özellikleridir. Bu tip birey, boyun eğme yoluyla ve kendisinde tahammül edemediği nitelikleri temsil ettiğine inandığı güçsüz kişileri yok etmeye çalışarak, doyum sağlar ve rahatlar. Adorno, otoriter kişiliğin Avrupa’daki alt-orta sınıfların belirgin özelliklerinden olduğunu ileri sürer. Bu olgu, aile yapısının hızla değişmesi, küçük burjuva mülkiyet ilişkilerinin parçalanması ve arzulanan sosyal statüye ulaşılamaması gibi koşullardan kaynaklanmaktadır. Ekonominin sahte hedeflerinin sonucu olan bu koşullar, bireysel sado-mazoşist eğilimleri güçlendirmek-te; tutucu önyargılarla hareket eden, zihni siyasal ve sosyal sorunlar karşısında karışık, kendini koyu bir milliyetçiliğe adayan, belirsizliğe, tartışma ve demokrasiye kapalı yeni bir karakter oluşmaktadır.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi