AHMED BEDEVÎ [Şeyh Seyyid] (1200-1276)
Arap mutasavvıf. Arabistan’da tasavvuf akımının yayılmasına, Ahmediye tarikatının kurulmasına öncülük etmiştir.
Fas’ta doğdu. Ataları Arabistan’da çıkan karışıklıklar yüzünden buraya göç etmişti. Daha sonra yerleştiği Mısır’ın Tanta İlinde öldü. Yaşamıyla ilgili bilgileri veren kaynaklar birbirini tutmaz.
Yaygın bir söylentiye göre çocukluğunda ailesi Mekke’ye göçen Ahmed, gençliğinin ilk dönemini gelenek, kural tanımayan, savruk davranışlarla geçirdi; çevresinde iyi bir izlenim bırakmadı. Otuz yaşma doğru birdenbire değişti, çevresiyle bütün bağlarını kopardı, kendini dine verdi. Yeryüzünde yaşayan kadınlarla evlenmenin kendisine yasaklandığını, ancak cennetteki hurilerden biriyle evlenebileceğini söylemeye, yaşı ilerledikçe insanlardan uzaklaşmaya, konuşmamaya başladı. Tanrı sözü olan Kuran varken konuşmanın gerekmediğini ileri sürdü. Konuşması gerektiğinde ellerini, başını, gözünü oynatmakla yetindi. Bu tür davranışları çevresinde toplananları etkilediği gibi sayılarının artmasını, ününün uzak illere dek yayılmasını sağladı. Sık sık kendinden geçer, taşkınlığa varan davranışlarla çevresinde toplananları etkiler, Tanrı’ya yöneliş içinde bulunduğu izlenimini uyandırırdı. Bir süre Irak’a, çağın en büyük sofileri sayılan Ahmed Rifaî ile Abdulkadir Geylanî’nin türbelerini görmeye gitti. Bu gezi sırasında, Fatma Bint Barri adlı bir kadınla karşılaştı. Aşırı bir duyarlıkla Ahmed Bedevi’ye kapılan kadının, onu derinden etkilediği, yeni taşkınlıklar içine sürüklediği de söylenir. Buna karşın o kadınla da evlenmeye yanaşmadı, kapıldığı derin taşkınlığın etkisiyle Mısır’ a, Tanta’ya gitti, saygıyla karşılandı. Başta sultan olmak üzere, devlet büyüklerinden ilgi gördü. Bu ilgi bir yandan etkisinin artmasına, bir yandan da inançlarının hızla yayılmasına yardımcı oldu.
Ahmed Bedevî, evinin düz damında oturur, kızıla boyanmış yünden üstlük giyer, güneşe bakar, derin bir taşkınlık içinde kendinden geçerdi. Bu davranışlarından dolayı çevresinde toplananlara “ashab-al-Sath” (damda oturanlar) ya da “sutuhiyâ” denmiştir. Adına kurulan tarikatı sürdürenler kızıl sarık sararlar, derin bir taşkınlık içinde Tanrı adlarını sessizce anarlar. Tarikatın genel kurallarını düzenleyen Abdul-Al en etkili ardılıdır.
Düşüncesinin iki kaynağı
Ahmed Bedevi’nin düşüncelerinin iki kaynağı vardır; Yeni-Platonculuk ve Kuran. Ona göre, Tanrı yaratıcıdır, bütün olgunlukların, güzelliklerin, ışıkların (nurların) kaynağıdır. Evrende ne varsa Tanrı’nın buyruğu altındadır. Tanrı’ya varmak için insanın bütün geçici varlıklardan uzak kalması, dünyaya bağlanmaması gerekir. Tek varlık, tek gerçek Tanrı’ dır. insanın arınması Tanrı ışığının gönüle doğmasıyla olur. Bu nedenle kişi gönlünden bütün geçici istekleri, dünya varlıklarıyla ilgili eğilimleri atmalıdır. Gösterişten uzak kalmak, azla yetinmek, derin düşünceye dalmak, toplum içine girmemek olgunlaşmanın başlıca koşullarıdır.
Ahmed Bedevi’nin düşüncelerinde önemli bir yenilik yoktur. Ancak yaşadığı sürece çevresindekileri etkileyen alışılmamış davranışları, kendine karşı aşırı bir ilginin doğmasına yol açmıştır. Sonradan, bu ilginin yapıtlarından kaynaklandığı izlenimi uyanmıştır. Bununla birlikte Ahmed Bedevî, halifelik Osmanlı Devleti’ne geçinceye değin, başta Mısır olmak üzere, bütün Arabistan’da etkisini sürdürmüş, kendi adıyla kurulan tarikattan kaynaklanan yeni inanç kurumlan doğmuştur.
• YAPITLAR: EvrâdSalât, Vasaya.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi