Muzaffer Aksoy Kimdir, Hayatı, Buluşu, Eserleri, Hakkında Bilgi

AKSOY, Muzaffer (1915, İbradı-Antalya – 20 Aralık 2001, İstanbul)

Türk hematolog. Özellikle benzenin neden olduğu bir kansızlık türünü ve kan kanserini tanımlamış, ilk kez kendisinin saptadığı anormal hemoglobin tipleri konusunda araştırmalar yapmıştır.

Antalya’da doğdu. İlköğreniminden sonra İstanbul’a giderek 1934’te İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. 1940’ta İstanbul Tıp Fakültesi’nden diploma alan Aksoy, 1942’den başlayarak 1,5 yıl kadar Şişli Çocuk Hastanesi’nde iç hastalıkları asistanı olarak çalıştı, daha sonra Vakıf Gureba Hastanesi’nde Prof. E. Frank ve Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil’in asistanlığına getirildi. 1,5 yıl askeri doktor olarak çalıştıktan sonra 1947’de Waterhouse Friedrichsen adlı teziyle iç hastalıkları uzmanı oldu. Aynı yıl Mersin Devlet Hastanesi’ ne uzman hekim olarak atanan Aksoy, bir yıllığına ABD’nin Boston New England Çenter Hastanesi’nde Prof. Dr. V. Dameshek’in yanma gitti ve Kan Araştırma Laboratuvarı’nda araştırmacı olarak çalıştı. Doçentlik tezinin temelini oluşturan ve deney hayvanlarında antihemoglobin serum üretmeyi amaçlayan araştırmalarına orada başladı. 1956’da İsviçre’de yayımlanan bir tıp dergisi Aksoy’un bu konuya ilişkin bir makalesine yer verirken, Washington’daki Blood Research Foundation da kan hastalıkları konusunda araştırmalar yapması için kendisini destekledi.

Orak hücre kansızlık hastalığı

Aksoy’un o yıllardaki ilk önemli çalışması, daha çokABD’de yaşayan siyahlarda ve kimi Afrika ırklarında yüzde kırk sıklıkla rastlanan orak hücre kansızlık hastalığının (Hemoglobin-S), Mersin ve çevresindeki Türkmenler’de (Yörükler)’ de yüksek oranda bulunduğunu saptayarak, bu olguyu dünya tıp literatürüne duyurmasıdır. Aksoy, soydan geçme bir kan hastalığı olan orak hücre kansızlığının Türkmenler arasında yüzde 13-16 sıklıkla görüldüğünü saptadı. Türkler’de ve Türkmenler’de rastlanan çeşitli anormal hemoglobinleri ve yine kalıtsal bir kansızlık tipi olan thalassemi hastalığının değişik tiplerini tanımlayan Aksoy, 1957’de UNESCO’nun düzenlediği Anormal Hemoglobinler Sempozyumu’na çağrıldı. İstanbul’da yapılan bu toplantının tebliğleri 2 yıl sonra İngiltere’ de yayımlandı.

Mersin Devlet Hastanesi’ndeki görevinden sonra 1957-1960 arasında Beyoğlu İlk Yardım Hastanesi’nde çalışan Aksoy, 1959’da “Thalassemi majör ve orak hücre anemisindeki alkali rezistan hemoglobinin immünolojik bakımdan tetkiki” adlı teziyle doçent oldu. Aynı yıl, gene Blood Research Foundation’ın parasal desteğiyle Türkiye’nin güney bölgelerinde anormal hemoglobinler üzerinde araştırmalar yaptı. Bu amaçla, Lübnan’ın Trablus kentine giderek, Alevîler arasında kan hücrelerindeki oraklaşma sıklığını araştırdı.

Aksoy, İstanbul Tıp Fakültesi II. İç Hastalıkları Kliniği’ne eylemli doçent olarak atandığı 1961 yılında Roma’daki Cooley Anemisi Sempozyumu’na ve Kudüs’teki Genetik toplantısına katılarak thalassemi hastalığıyla ilgili tebliğler sundu. 1966’da Homozigos Hb Salfa thalassemi hastalığı ve orak hücre-Beta thalasseminin iki tipi adlı teziyle profesör oldu. Tezine konu olan hastalık ilk kez Aksoy tarafından tanımlanmış ve 1963’te ABD’de yayımlanan Blood dergisinde de tanıtılmıştır. 1966’da Berlin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde konuk profesör olarak aplastik anemi ve thalassemi konusunda ders veren Aksoy, 1968’de New York Bilimler Akademisi’nin düzenlediği Cooley Anemisi Kongresi’ne katıldı. New York, Groningen ve Münih’te hematoloji kliniklerinde ve laboratuvarlarında 6 ay kadar inceleme yaptı. 1969’da New York’ta toplanan 12. Dünya Hematoloji Kongresine de bildirilerle katıldı.

1969’da anormal hemoglobinler ve anormal hemoglobinler patojenisi alanında tıp bilimine yaptığı katkılar dolayısıyla TÜBİTAK ödülünü alan Aksoy, 1970’te Münih’teki Dünya Hematoloji Kongresi’ne 6 tebliğ sundu. 1974’te de İstanbul Tıp Fakültesi’nin desteklediği Uluslararası Anormal Hemoglobinler ve Thalassemia Sempozyumu’nu düzenledi.

“Hemoglobin İstanbul”

Aksoy’un en önemli buluşlarından biri de, anormal bir hemoglobin olan ve ortak bir çalışma sonucu dünyada ilk kez tanımlanan “Hemoglobin İstanbul” dur. Bu hemoglobinin aminoasit dizilişinin çözümünde Dr. T.H.J. Huisman’m büyük katkısı olmuştur.

1978’de üniversite kanalıyla Basel ve Londra’ya bir inceleme gezisi yapan Aksoy, aynı yıl Moskova’da toplanan Dünya Genetik Kongresi’ne iki tebliğle katıldı. 1979’da Hamburg’da toplanan Avrupa Hematoloji Kongresi’ne Thalassemi Sempozyumu’nun başkanı olarak çağrıldı. Benzen (Benzol): Sağlığa Etkilen ve Önleme Yollan adlı incelemesiyle 1981’de Sedat Simavi Tıp ödülünü aldı.

Thalassemi

Muzaffer Aksoy, hematoloji alanındaki araştırmaları ve yayınlarıyla bu daim gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Başta orak hücre hemoglobini olmak üzere anormal hemoglobinlerin Türkiye’de önemli bir sorun olduğu ve bazı hastalıklara yol açtığı ilk kez Aksoy tarafından gösterilmiştir. Ayrıca Türk-ler’de Hb-D, Hb-E, Hb-N gibi birçok anormal hemoglobinin varlığını saptayan Aksoy, durağan olmayan ve bir cins hemolitik sarılığa yol açan “Hemoglobin İstanbul”u da ilk kez tanımlamıştır. Homo-zigos Hb-S-alfa thalassemi hastalığı, orak-hücre Hb-E hastalığı gibi, o güne değin bilinmeyen bazı hastalıkları ilk saptayan da gene Aksoy’dur. Anormal hemoglobinler gibi bir cins kalıtsal kansızlık tipi olan ve halk arasında Akdeniz hastalığı diye bilinen thalassemi hastalığının Türkiye’de yaygın olduğunu göstermiştir. Cooley hastalığı olarak da bilinen thalassemi, hemoglobin bozukluğundan ileri gelen alyuvar yıkılımlı bir kansızlık türüdür ve özellikle Akdeniz ülkelerinde yaşayan insanlarda görülür. Bu hastalıktaki hemoglobin bozukluğu orak hücre kansızlığından değişiktir. DNA’da globin yapımım yöneten gendeki bir değişime bağlı olan thalasseminin, biri ağır (thalassemi majör), öbürü hafif (thalassemi minör) olmak üzere iki çeşidi vardır.

Aksoy ayrıca, Türkiye’de benzenin ya da benzolün birçok kan hastalığına neden olduğunu kanıtlamıştır. Özellikle ayakkabı işçileri arasında yaptığı araştırmada, çözelti halindeki yapıştırıcıların bileşimindeki benzenin aplastik anemi denilen bir tür ağır kansızlığa neden olduğunu belirleyerek bu kimyasal maddenin lösemiye yol açtığını saptamıştır. Bir tür lenf bezi kanseri olan Hodgkin hastalığının da gene benzolden ileri geldiğine dikkati çeken Aksoy, Türkiye’de benzene karşı ilk önlemlerin alınmasını sağlamış ve işyerlerinde benzen düzeyinin 1 ppM’yi aşmaması gerektiğini savunmuştur. Aksoy, bu konuların dışında demir eksikliği sorunları, besin yetmezliğinden, folikasit ve B12 vitamini eksikliğinden kaynaklanan kansızlıklar ve Wilson hastalığının yol açtığı kemik değişikleri konusunda da araştırmalar yapmıştır.

•    YAPITLAR
(başlıca): Anti-fetal Hemoglobin Serum istihsali ve Bunun Mediterraneen Anemi ve Orak Hücre Anemi Vakalarında Kullanılması, 1953; Benzen Zehirlenmesi ve Hematopoietik Sisteme Etkileri, 1970; Hematoloji I (Eritrosit Hastalıkları) Anemiler ve Polisitemiler, 1975; Benzen (Benzol): Sağlığa Etkileri ve Önleme Yolları, 1980; Anormal Hemoglobinler ve Thalassemik Sendromlar, 1982.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski