Sultan III. Ahmed Kimdir,Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

AHMED III (1673-1736)

Osmanlı padişahı. Lale Devri’ nin yaratıcısıdır.

30 Aralık 1673’te İstanbul’da doğdu, 1 Temmuz 1736’da aynı yerde öldü. Babası, IV. Mehmed, annesi Emetullah Gülnüş Sultan’dır. Şehzadelik dönemi sarayda kapalı olarak geçti.

III. Ahmed, kardeşi II. Mustafa’nın Edirne Vakası olarak bilinen ayaklanma sonucu tahttan indirilmesi ile 22 Ağustos 1703’te padişah oldu. Saltanatının ilk yılları, devleti zorla ellerine geçiren, Osmanlı hanedanına karşı güvensizlik besleyen, hatta bir hanedan değişikliğini bile düşünen ayaklanmacıların ortadan kaldırılması ve devlet yönetimi için liyakatli bir sadrazam aranması ile geçti. Bu arayış ile kısa sürede yedi sadrazam değiştiren III. Ahmed, 1710’da büyük umutlarla işbaşına getirdiği Köprülü Numan Paşa’nın da başarısızlığı üzerine sadrazamlığa ikinci kez Baltacı Mehmed Paşa’yı atadı.

Bu sırada, Rus Çarı Petro ile İsveç Kralı XII. Kari (Demirbaş Şarl) arasında amansız bir mücadele süregelmekteydi. İsveç kralı karşısında uzun süre yenilgiye uğrayan Petro, 1709 Poltova Savaşı’nda İsveç kralını yenmeyi başardı. Bu yenilgi üzerine XII. Kari, Osmanlı Devleti’ne sığınmak zorunda kaldı. Ruslar’m kralı izlemek amacıyla Osmanlı topraklarına girmeleri bir Osmanlı-Rus savaşının patlamasına neden oldu. Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu kısa sürede Ruslar’ı Prut ırmağı kıyısında kuşattı ve teslime zorladı. Yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Ruslar, her koşulu kabul ederek barış yapmaya hazır olduklarını sadrazama bildirdiler. Sadrazam, ordunun durumunu dikkate alarak bu teklifi kabul etti ve 21 Temmuz 1711’de Prut Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma ile özellikle 1699 Karlofça Barışı ile Ruslar’ın eline geçmiş bulunan Azak Kalesi geri alınmakta ve Karadeniz yeniden Osmanlı denetimine girmekteydi. Ancak Ruslar antlaşmayı uygulamak istememiş, Osmanlı Devleti yeni bir savaş tehdidi ile ve uzun uğraşmalardan sonra Prut Antlaşması’mn tatbikini sağlayabilmiştir. Savaş sırasında Eflâk ve Boğdan voyvodaları Ruslar’ın tarafım tuttuklarından, yerlerine bundan böyle İstanbul’dan yollanan Fenerli Rum beyleri atanmaya başlanmıştır.

Osmanlı-Rus savaşından sonra, 1699 Karlofça Antlaşması’yla kaybedilen yerlerin geri alınması amacı ile yapılan Venedik ve Avusturya savaşları (1715-1718), III. Ahmed döneminin önemli olaylarındandır. Karlofça Antlaşması ile Venedikliler’in eline geçmiş olan Mora geri alınmış; ama, Avusturya ile yapılan savaş istenilen sonucu vermemiştir. Bu savaşta Avusturya orduları Belgrad’a kadar ilerlemiştir. Bir süredir perde arkasında devlet yönetiminde önemli bir rol oynayan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 9 Mayıs 1718’de sadrazam olmuş ve Pasarofça Antlaşması’nı yaparak, savaşlara bir son vermiştir (21 Temmuz 1718). Bu antlaşma ile Mora, Osmanlı Devleti’ne geri verilmiş olmakla birlikte, Tamışvar ve Belgrad, Avusturya’ya bırakılmaktaydı.

Lale Devri

Nevşehirli İbrahim Paşa’nın uzun süren sadrazamlığı (1718-1730) doğudaki İran savaşları bir yana bırakılacak olursa, uzun bir barış dönemi olmuştur. Pasarofça Antlaşması ile başlayan bu dönem, bir zevk ve sefa devri olmuştur. Bunun yanında bazı düzenlemeler ve yenilikler de yapılmıştır. Mimari, şiir ve musiki alanlannda parlak örnekler verilirken, İstanbul’da beş kütüphane açılmış, birçok eserler Türkçe’ ye çevrilmiş, ayrıca nadir yazma kitapların yurt dışına çıkarılması yasaklanmıştır.

1725’te İstanbul’da kurulan bir çini fabrikası ile eski Kütahya çiniciliği canlandırılmaya çalışılmış, İznik ve Kütahya’daki çini imalathaneleri de yenilenmiştir. Ayrıca yine İstanbul’da çuha ve kumaş fabrikaları açılmış ve şehrin su gereksinimi için büyük bendler yapılmıştır. Askeri alanda bazı düzenlemeler yapılmak istenmişse de bu konuda önemli bir başarı sağlanamamıştır. Ancak Tersanede bazı reformlara girişilmiş ve üç ambarlı büyük kalyonların yapımına başlanmıştır. Tulumbacı Ocağı da yine bu dönemde kurulmuştur. İlk Türk basımevinin 1728’de İbrahim Müteferrika ve Said Mehmed Efendi’nin çabaları ile açılması, III. Ahmed döneminin en önemli olaylarından biridir.

III. Ahmed’in saltanatı, 1729’da büyük bir bunalımla karşı karşıya kaldı. Bunda, İran savaşlarındaki başarısızlıklar ve bu gelişmeler karşısında rahatına düşkün devlet adamlarının gevşekliği büyük bir rol oynamıştır. Bu durum, devlet adamlarının parlak yaşayışlarını yadırgayan dini çevrelerin ve halkın hoşnutsuzluğunu beklenmedik bir biçimde ortaya çıkartmıştır. İstanbul halkının içinde bulunduğu sıkıntılar ve hayat pahalılığı ise bu hoşnutsuzluğu daha da artırmaktaydı.

Patrona Halil ayaklanması

III. Ahmed’in saltanatına son verecek olan ayaklanma, Yeniçeri Ocağı’ndan olmakla birlikte bir hamamda tellaklık yapan Patrona Halil’in önderliğinde düzenlenmiş, tutucu çevrelerce de desteklenmiştir. Uzun bir hazırlık dönemi geçiren ayaklanma, başlangıçta zayıf bir yapıda olmakla birlikte, üzerine gidilmediğinden büyümüş ve önü alınamamıştır. Bu gelişmede, Üsküdar’da Iran seferine gitmek üzere hazır bekleyen ordunun başında sefere çıkmak istemeyen III. Ahmed’le sadrazam İbrahim Paşa’nın tutumlarının da büyük payı olmuştur. Ayaklanmanın gösterdiği umulmadık gelişme karşısında, sadrazamın ve yakınlarının III. Ahmed tarafından idam edilmeleri, ayaklanma ateşini söndürmeye yetmemiştir. Olayların ancak padişahın saltanattan uzaklaştırılmasıyla yatışabileceği anlaşıldığından, III. Ahmed tahttan ayrılmak zorunda kalmıştır.

Kendi eliyle yeğeni Mahmud’u tahta çıkartan III. Ahmed saltanattan uzaklaştırıldıktan sonra, sarayda kendisine ayrılan dairede altı yıl daha yaşamıştır. Mezarı, Yeni Cami’de Turhan Sultan türbesindedir.

III.  Ahmed, ince ruhlu, rahatına ve zevkine düşkündü. Parayı çok severdi. Büyük masraflara yol açtığı için savaştan kaçınırdı. Çok iyi bir hattattı. Birçok kitabeler ve bazı camilerde yer alan levhalar yazmıştır. Şiirle de uğraşmıştır. Şiirde mahlası “Ne-cib” idi. Kız ve erkek otuz bir çocuğu olan III. Ahmed çocukları için günlerce süren ve bütün İstanbul halkının yiyip içtiği parlak sünnet düğünleri düzenlemiştir. Çocuklarının çoğu küçük yaşta ölmüştür. Oğullarından ikisi, III. Mustafa ve I. Abdülhamid adlarıyla padişah olmuştur.

•    KAYNAKLAR: M. Aktepe, Patrona. İsyanı, 1958; A.R. Altınay, Lâle Devri, 1932; A.R. Altmay, Lady Montague’nün Şark Mektuplun, 1933; A.N. Kurat, İsveç Kralı XII. Karl’ın Türkiye’de Kalışı ve Bu Sıralarda Osmanlı İmparatorluğu, 1943; M. Nuri Paşa, Netayıcü’l Vukuat, 3-4, 1980; M. Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, V, 1962; M.L. Shay, The Ottoman Empirefrom 1720 to 1734 as Revealed in Despatches of the Venetian Baili, 1944; İ.H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV, 1956.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski