Abdülhak Şinasi Hisar Kimdir, Kısaca Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Hakkında Bilgi

Abdülhak Şinasi HİSAR Romancı (İstanbul 1883-1963).

Galatasaray Lisesi’ndeki öğrenimini yanda bırakarak Paris’e gitti (1905); Ecole des Sciences Politiques’te okudu. 1908’de yurda döndükten sonra fransız ticaret ve madencilik şirketlerinde ve Reji’de çalıştı. 1931’de Balkan Birliği genel kâtibi, 1936’da Dışişleri Bakanlığı müşaviri oldu. 1948’den itibaren bazı banka ve şirketlerin yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Paris’teki öğrencilik yıllarında edebiyat çevreleriyle ilgi kurmuş, Maurice Barres, Jean Moreas, Emil Faguet gibi yazarlarla tanışmıştı. Türkiye’ye döndükten sonra birçoğuyle yakın arkadaş olduğu Meşrutiyet dönemi yazarlarının çevresinde yaşadı. Fakat yazılarını kendi kuşağının sanatçılarından daha geç yayımladı ve ününü çok daha sonraki yıllarda yaptı. 1918’de Saatler ve mevsimler ana başlığı altında bazı şiirleri çıktı. Mütareke döneminde Dergâh (1921), Yarın (1921) dergilerinde şiirleri, eleştirileri, İleri, Medeniyet gazetelerinde eleştirileri yer aldı. Cumhuriyet döneminde Türk Yurdu, Varlık dergileri, Milliyet gazetesi gibi yayın organlarında mensur şiir, deneme, anı türünde yazılar yayımladı. Fahim Bey ve biz (1941) romanının C.H.P. hikâye ve roman 3.’lük ödülü kazanmasından (1942) sonra romanları birbirini izledi; Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi İstanbul’unu, konaklarda, yalılarda yaşayan varlıklı sınıftan kişilerin portrelerini, karşılıklı ilişkilerini ustalıkla canlandıran bir yazar olarak ün kazandı. Çocukluğunda ve ilk gençliğinde kendi ailesi ve yakm çevresi içinde tanımak fırsatım bulduğu ilgi çekici kişileri, bu kişilerin garipliklerini renkli anılarla birleştirerek anlatan Hisar iç içe uzun cümlelere, benzetmelere geniş yer veren anlatımıyle de dikkati çeker. Eserlerinde hayaller kuran, art arda girişimlerde bulunan, fakat bunları bir türlü gerçekleştiremeyen Fahim Bey (Fahim Bey ve biz, 1941), kendisine kalan mirası zevk ve serüven düşkünlüğüyle tüketen ve Çamlıca’da harap bir evde açtığı tekkede yoksul bektaşi şeyhi hayatı sürerken çıldırarak ölen Ali Nizami Bey (Ali Nizami Bey’in alafrangalığı ve şeyhliği, 1952), artık kurumuş bir servetin kalıntıları üzerinde, yaşadığı çağa uymayan yaşama düzeni ve inançlar içinde, Çamlıca’daki harap köşkünde terk edilmiş olarak ölen Hacı Vamık Efendi (Çamlıca dahi eniştemiz, 1944) Hisar’ın kahramanlarının en ilgi çekicileri arasındadır. Onun eserleri Abdülaziz ve Abdülhamid çağı İstanbul’unu artık yaşamayan zevkleri, kaybolmuş güzellikleriyle göz önüne serer. Bunların ortadan kalkmasından sanatçının duyduğu hüznü dile getirir. Yaşadığı çağa, toplumun yeni sorunlarına hiç dikkat etmeyen Hisar’m eseri, geçmişe ait şiirli bir panorama canlandırır. Geçmişteki gözlemlerine ve anılarına dayanan Boğaziçi köşkleri (1943), Boğaziçi yalıları (1954), Geçmiş zaman köşkleri (1956) eski İstanbul’un mimarîsini, yaşantısını, köşklerde, konaklarda yaşayan insanların XIX. yy. sonunda devam ettirdiği müziği, edebiyatı yansıtır. Geçmiş zaman fıkraları (1958) adlı eseri bu çevrenin insanlarının incelik, hazırcevaplık taşıyan fıkralarını toplar; Aşk imiş her ne var âlemde (1955) adlı antolojisinde divan şiirinin anlam derinliklerini ve anlatım özelliklerini belirten bir incelemeyle seçilmiş mısra ve beyitlere yer verir. Edebiyat dünyasına ait anı ve eleştirileri İstanbul ve Pierre Loti (1958), Yahya Kemal’e veda (1959), Ahmet Hâşim ve şiiri (1963) kitaplarındadır.

Daha yeni Daha eski