AHMET HÂŞİM Şair (Bağdat 1884-İstanbul 1933).
Türk edebiyatında sembolizmin temsilcisi olarak tanınan Ahmet Hâşim’in babası Arif Hikmet Bey, Irak’ta birçok bilgin ve şair yetiştiren Alusi ailesindendi; Bağdat’ta mutasarrıflıklarda ve çeşitli devlet memurluklarında bulunmuştu. Annesi Bağdat’ta yaşayan Kâhyazadeler ailesindendi. Küçük yaşta annesinin ölümü üzerine öksüz kalan Ahmet Hâşim babasıyle birlikte İstanbul’a gitti (1895), yan kalan öğrenimini orada sürdürdü. İmparatorluğun arap nüfusu fazla olan bölgesinde yetişmiş olduğu için, bir yıl Numunei Terakki adlı okula devam ederek Türkçesini ilerletti. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yaptı (1896-1906). Bir süre Reji İdaresi’nde çalıştı; bu arada Hukuk Fakültesi’ne de devam ediyordu. 2 yıl İzmir Lisesi’nde fransızca öğretmenliği yaptı, Maliye Bakanhğı’nda tercüman olarak çalıştı. Yedek subaylığını, I. Dünya Savaşı yıllarında İzmir’de yaptı, Çanakkale Savaşı’na da katıldı. Düyunu Umumiye’de çalıştı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde estetik ve mitoloji, Siyasal Bilgiler Okulu ile Harp Akademisi’nde fransızca okuttu. Anadolu Demiryolu İdaresi’nde yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı.
Şiirle ilgilenmeğe, Galatasaray’daki öğrenimi sırasında çağdaş fransız şairlerinin eserlerini okuyarak başlayan Ahmet Hâşim, ilk çalışmalannda öğretmenlerinden Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun yardımlarını gördü. İlk yayımlanan şiiri 1900 yılında Mecmua-i Edebiye’de çıkan Ha-yal-i aşkım’dır. 1900-1902 yıllannda bu dergi ile Musavver Terakki dergisinde daha başka şiirleri yayımlandı. 1908’de Aşiyan, Musavver Muhit dergilerinde, Resimli Ki-tap’ta yeniden şiirleri çıktı. Bu sırada yayımladığı Şiir-i kamer (Ay’la ilgili şiir) adını verdiği şiir dizisinde, hasta annesiyle ilgili amlanna, çocukluğunun geçtiği Dicle kıyılarının hüzünlü tasvirlerine, yalnızlık duygusuna geniş yer verdi. 1909 yılında Celâl Sahir’in (Erozan) başkanlığında kurulan Fecriâti topluluğuna katıldı. Bu dönemde şiirlerini topluluğun yayın organı olan Serveti Fünun dergisinde yayımladı. Özellikle Göl saatleri başlığını taşıyan şiir dizisiyle dikkati çekti. Bu şiirlerinde tabiatı, hayal öğeleri katarak ve imgelerden yararlanarak tasvir ediyordu; akşam saatlerini, batan güneşi, ay ışığını ince duygulu bir anlatımla ve zengin hayallerle canlandırdı. Aynı dönemdeki uzun şiirlerinde ses zenginliğini sağlamak için müstezat biçimini kullanarak, birbirini izleyen mısralarda aruz vezninin değişik kalıplarına yer verdi. Böylece serbest şiire yaklaşan bir uyum elde etmiş oldu.
Toplumsal konulardan ve konuşma dilinden uzak kalan, fransız edebiyatından gelme biçim özelliklerini benimseyen Fecriâti topluluğu dağıldıktan sonra Ahmet Hâşim Dergâh (1921-1922), Yeni Mecmua (1923) dergilerinde sembolizm akımının bazı özelliklerini taşıyan şiirler yayımladı. Dergâh dergisinde çıkan Bir günün sonunda arzu adlı şiiri, edebiyat çevrelerinde anlamca kapanık ve hayalleri bakımından yadırgatıcı bulundu. Yapılan sürekli eleştiriler üzerine Ahmet Hâşim, sonradan Piyale adlı şiir kitabının başında yer vereceği Şiirde mâna ve
Eserleri
Şiir
- Göl Saatleri (1918 | Hicri: 1337)
- Piyale (1926)
Nesir
- Gurabahane-i Laklakan (1928)
- Bize Göre (1928)
- Frankfurt Seyahatnamesi (1933)