BAUMGARTEN, Alexander (1714-1762)
Alman filozof ve estetikçi. Estetik’in bağımsız bir öğreti olarak kurucusudur, felsefede Wolff geleneğini sürdürmüştür.
Alexander Gottlieb Baumgarten Berlin’de doğdu. Frankfurt’ta öldü. Babası, teolog ve pedagog A. Herman Franche’nin yardımcısıydı. Halle’de felsefe ve dinbilim öğrenimi gördü. 1735’te “magister” sanını aldı, Halle’de öğretmen olarak görevlendirildi, 1738’de 24 yaşındayken profesör oldu. Halle’de öğretmenlik görevini sürdürürken Christian Wolff’un felsefesini yeniden tanıtmaya başladı. 1740’ta Frankfurt Üniversitesi’ne olağan profesör olarak atandı, ölümüne değin orada kaldı. Latince yazdığı ve zamanının Alman üniversitelerinde yaygın bir biçimde kullanılan el kitapları, metafizik, etik ve pratik felsefe konularını içerir. Verdiği derslerde “estetik” sözcüğünü kök anlamında ilk olarak o kullanmıştır.
Baumgarten estetik ile ilgili çalışmaları dışında, genellikle Wolff’un öğretisini izlemiş, buna karşılık Wolff’tan ayrddığı bazı konular da olmuştur.Özellikle tözlerin karşılıklı etkileşimi konusunda Wolff’un Leibniz’den alarak geliştirdiği ruh ve gövdenin önceden düzenlenmiş uyumu kuramı ile Pietistler’in Tanrı’nın dünyaya karışmasını öngören “fiziksel etkileme” kuramı arasında kendine orta bir yol seçmiştir.
Çalışmalarının önemli bir bölümünü, öğrencisi G.F. Meier’ın yardımlarıyla sürdürmesi yüzünden kimi yapıtlarının gerçek yazarı konusunda kuşkular vardır.
Leibniz’in, tüm varlığı tinsel nitelik taşıyan öğelerden kurulu bir bütün olarak ortaya koyan görüşünü benimsemiş olan Baumgarten, bu görüşü tin-töz arasındaki her ilişkiye uygulamıştır. Oysa Wolff, tinsel ve özdeksel tözler arasında çok kesin bir ayrım yapmıştır. Baumgarten’m fiziksel etkileme görüşünü benimsemekle Leibniz’den çok Wolff’a yaklaştığı; tüm tincilik ile de Leibniz’i izlediği ileri sürülmüştür.
Estetik ve duygusal tasarımlar
Baumgarten’ın en önemli katkıları estetik alanında olmuştur. Wolff’un çok kısa olarak ele aldığı bu konuyu Baumgarten genişleterek daha ileriye götürmüştür.
Baumgarten’m “estetik” sözcüğü ile vurguladığı, deneysel psikolojinin, “aşağı yetiler” denen, duyusal bilgi yetisini içeren bölümüdür. Güzelle ilgili sorun bu konunun bir biçimidir. Estetik, daha sonraları, bir bilgi alanı olarak yalnız güzellik ve yücelik ile sınırlanmıştır. Baumgarten’m görüşünün bütünlüğü, estetik ve mantık birliğine dayanır. İkisinin birlikteliği “gnoseologia”, ya da bilgi kuramı adını verdiği bilimi oluşturur.
Baumgarten, duyusal bilginin olgunlaşmış durumuna güzellik adım verir. İlk bakışta anlaşılması güç gibi görülen sorun düşünmenin zihinsel bir süreci içermesi nedeniyle, bu biçimde ortaya çıkan “güzel düşünme”ye, onun “estetik” adını nasıl verdiğidir.
Şiir sorunu
Baumgarten’a göre şiirin ve güzel sanatların temeli “duyusal tasarımlar”dır. Bunlar yanlızca duyusal olmakla kalmazlar, duygular ile de ilişkilidirler. Bu yüzden de hem bilme yetisi hem de istek yetisi ile bağları vardır. Güzel bir şiir, “yetkin bir duyusal söz”, insanda canlı bir duygu uyandıran sözdür. Bunun gerçekleşmesi de yüksek aşamada “yeğin açıklık” ister. Bu, ayrı bir algılama biçimidir. Estetik bir tasarımı belirleyen değişik türde birçok öğe vardır. Oysa, yalnızca zihinsel olan bir tasarım, az sayıda ve ayrı nitelikte öğeler taşır. Güzellik “karmaşık” olmalıdır ve bu yüzden de zihinsel tasarımların ana özelliği olan “seçikliği” dışarda bırakır. Seçiklik, bir tasarımın her bir niteliğini açık kılmakla elde edilir. Bu da “yeğin açıklığı” gerektirir ve tasarıma bağlı kavramların iyice soyutlaşmasına yol açar.
Sanatçının başarısı
Sanatçının başarısı, yaratıcı gücü doğaya özenme, onu olduğu gibi yansıtma anlamına gelmez. Bu nedenle sanat doğa özentisi değildir. Sanatta, gerçek olana duyguyu katma gereği vardır. Ancak bu biçimde, bir dünya ya da bir bütünü yaratırken, doğaya özenme söz konusu olabilir. Bu bütün, sanatçının oluşturduğu tutarlı bir “tema”da tasarımın çekirdeğini oluşturur.
Sanatçının izlediği bu yol, onun yapma olanı gerçek olana yeğlediği anlamına gelmez. Tersine gerçeğin duyusal bilgisi en canlı durumundayken güzelin bilgisi de en üst düzeydedir. Bu nokta Baumgarten ile Wolff arasındaki temel ayrılığı ortaya koyar. Baumgarten’a göre birkaç olgu dizisinin ya da genel olarak birçok dizinin usla bağlantılı bilgisi olanaklı değildir; bunun yerine “güzelin bilgisi” konulmalıdır, nesnelerin us yoluyla bilinemeyen, yine de duyusal olarak güvenilir olan bilgisi.
Baumgarten “aşağı” denilen yetinin önemini ve göreli bağımsızlığını vurgularken, Kaııt’ın duyuları bilgi süreci içinde özel ve bağımsız gören öğretisinin öncüsü durumundadır.
Descartes, Spinoza, Leibniz ve Wolff geleneğinde, duygular ve duyu algıları olumsuz yükleri olan kavramlardır. Baumgarten’ın görüşü içinde çıkarımsal mantık, zaman ve mekân ile ilgili kavramlar, açık bilginin kapsamına girerler. Estetiğin konusu ise, duygu biçiminde olan ve öyle kalan bilgidir, “karanlık kavram”dır (conceptio obscura).
Baumgarten’ın estetik kuramı özellikle şiiri konu alır, ancak öteki sanat dallarına uygulanması da olanaklıdır. Estetiğin bilgi türünü ortaya koyabilmek için onu mantığın bilgi türüyle karşılaştırır. Her iki tür bilgi de yetkinliğe ulaşmayı amaçlar. Mantık, bilme yetisini incelerken düşünceye özgü yetkinliği; estetik ise, algıya özgü yetkinliği arar. Yetkinliğin içine nelerin girdiğini çözümlerken, Eski Yunan’m kuramlarından ayrı bir açıklama getirmez. Yetkinliği ortaya çıkaran kaynağın çözümlemesinde ise çağdaş bilinci geliştirir; bu konuda Platon’un etkisi görülmektedir. Baumgarten, mantık ile estetik arasında yapılan karşılaştırmadan yola çıkarak, Descartesçı bir bakışla algının bilim olarak ele alınması arasında nasıl bağlantı kurulabilir? sorusunu sorar. Descartes’çı görüşe göre algıyı kesin ve düzenli bir biçimde ele alma olanağı yoktur. Baumgarten bu iki karşıtlığı bağdaştırır.
Açık seçik gerçeklik
Baumgarten, Descartes’ın “gerçeğin açık ve seçik olması” görüşünden yola çıkarak şiir sorununu ele alır. Bir şiirde kesin gerçeğin ölçüsü ne olacaktır? Baumgarten’m bu bağlantıyı “söylem” (oratio) kavramına dayanarak kurmaya çalışmıştır. “Bir söylem, bağlantılı tasarımlar imleyen bir dizi sözdür.” Söylemin iki temel biçimi vardır: bilimin soyut, ya da hem açık hem seçik, şiirin ise, karışık fakat “aşağı-yukarı” açık oluşu. “Aşağı-yukarı açık” deyimi özellikle kullanılır, çünkü estetik kuramın işe karıştığı ve ayrımı yarattığı yer burasıdır. İyi bir şiir açıktır (clares), kötü şiir ise karanlıktır (obscura). Yukarıda sözü edilen “yeğin açıklık” kavramı burada işe karışır. Bu temel kavramları verdikten sonra Baumgarten söz dizimi, uyak, ölçü, izlek gibi şiir yapılarını düzenleyen kuralların nasıl elde edildiğine geçer. Bu kurallar şiire özgü iyiliği belirleyen, yeğin açıklığı artıran, yalnız onda bulunması gereken inceliklerdir.
Baumgarten’m “duyusal söylem” (oratio sensiti-va) kavramı, ortaya çıkardığı çözüm isteyen bütün sorulara karşın temel bir estetik kuramına doğru atılan bir adımdır. Bu kuram, sanatı bir özenme olarak gören Eski Yunan görüşünün geçerlik taşıyan bir biçimidir ve kurama yeni bir içerik kazandırmıştır.
Baumgarten’m estetik alanında, öne sürdüğü düşünceler, sonradan geniş bir etki alanı yaratmıştır. Özellikle Kant, Baumgarten’ı zamanının en büyük metafizikçisi olarak görmüş ve Königsberg’de verdiği derslerde onun metafizik ve Pratik felsefe ile ilgili kitaplarını ve yazılarını ders kitabı olarak kullanmıştır.
Sonraki Alman felsefesinin estetikle ilgili tutumu birçok bakımdan Baumgarten’m görüşlerine göre belirlenmiştir. Çıkış yolu Descartes’m akılcı felsefesi olmasına karşın Descartes’ın belirli bir estetik görüşünden söz edilemezken, Baumgarten’m başlattığı ve ardından birçok filozofun geldiği usçu bir estetik söz konusu olmaktadır. Bu akım içinde kullanılan kavramlar, usçu felsefenin ana kavramlarıdır. Descartes, Spinoza, Leibniz felsefeleri geleneği içinde kullanılan yetkinlik kavramını Wolff benimsemiş, Baumgarten da bu kavramı ondan almıştır.
• YAPITLAR (başlıca): Medıtationes Philosophicae de Nonnulliş ad Poema Pertinentibus, 1735, (“Birkaç Ölümsüz Şiir Üstüne Felsefe Düşünceleri”); Metaphysica, 1738, (“Metafizik”); Etbica Philosopbica, 1740, (“Felsefe Etiği”); Aesthetica, 2 cilt, 1750-1758, (“Estetik”); Initia Philosophiae Practicae Primae, 1760, (“İlk Uygulamalı Felsefeye Giriş”); Acroasis Logica, 1761, (“Mantık Çalışmaları”); Ius Naturae, (ö.s.), 1765, (“Doğal Hukuk”); Philosophia Generalis, (ö.s.), 1769, (“Genel Felsefe”).
• KAYNAKLAR: Beardsley, Aesthetics from Classical Grecce to the Present, 1966; B, Bosanguet, A History of Aeshetics, 1922; P. \Vilhelm, D as Sein der Kunst una die Kunst philosophische Methode, 1970; T. Abbt, Baumgar-ten’s Leben und Character, 1765; Meier, Baumgarten’s Leben, 1763; H.G. Meyer, Leibnitz und Baumgarten’s ah Begründer Deutschen Aesthetik, 1874.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi