BAHAÎ EFENDİ (1601-1654)
Osmanlı şeyhülislamı, Divan şairi. Tütünün haram olmadığı konusunda fetva verdi. Genellikle din dışı şiirler yazmıştır.
İstanbul’da doğdu, aynı yerde öldü. Asıl adı Mehmed’dir. Doğum yılı kaynaklarda değişiktir. Süleyman Sadeddin Efendi, Mecelletü’n-Nisab adlı yapıtında onun 54 yaşında öldüğünü açık bir biçimde yazdığına göre doğum yılının 1601 olması gerekir.
Hoca Sadeddin F.fendi’nin torunu, Rumeli kazaskerlerinden Abdülaziz Efendi’nin oğludur. Annesi ise Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin torunudur.
Bahaî Efendi, İstanbul’da medrese öğrenimi gördükten sonra amcası Şeyhülislam Mehmed Esad Efendi’nin yanında mülazemet etti. 1617’de babası ile hacca gitti. 1619’da Davutpaşa medresesinde müderrisliğe başladı. 1622’de Mahmudpaşa, 1624’te Üsküdar Mihrimah, 1625’te Fatih sahn-ı seman, 1628’de gene Mihrimah medresesinde müderris oldu.
1630’da Selanik kadılığına atandı. Bir yıl sonra görevinden alındı. 1633’te Halep kadılığına gönderildi. Halep Valisi Ahmed Paşa ile geçinemeyen Bahaî Efendi yaşamının bu dönemini sıkıntı içinde geçirdi. Ahmed Paşa, Bahaî Efendi’nin tütün içtiğini, keyif verici maddelere tutkun olup görevini yerine getiremediğini ileri sürerek, IV. Murad’a şikâyet etti. Bunun üzerine 1634’te Kıbrıs’a sürüldü.
Kıbrıs’ta da geçim sıkıntısına düştü. 1636’da padişaha Niyazname adlı mesnevisini sunup affa uğradı ve İstanbul’a döndü. 1638’de yeniden göreve alınarak Şam, 1644’te Edirne, 1645’te İstanbul kadılıklarına atandı. 1646’da Anadolu kazaskeri olan Bahaî Efendi aynı yıl Rumeli kazaskeri oldu, sonra görevinden alındı. 1647’de yeniden Rumeli kazaskerliğine atandı. Bu görevdeyken 18 Temmuz 1649’da şeyhülislam oldu.
Kimi kişilerin saray, ordu ve devlet aracılığıyla göreve getirilme isteklerini geri çevirdi. Ağalar saltanatı döneminde göreve getirilen Bahaî Efendi’nin şeyhülislamlığı Naima’ya göre bir yanlış hesap sonucu gerçekleşmiştir. O dönemin müneccimbaşısı Hüseyin Efendi, sadrazama, eskiden tanıdığı Bahaî Efendi’nin tam aradığı adam olduğunu, keyfine ve rahatına düşkünlüğünden ötürü kendisinden her isteneni yerine getirebileceğini söylemesi üzerine Bahaî Efendi şeyhülislam oldu.
Bahaî Efendi umdukları gibi çıkmayınca kendisini görevden alabilmek için türlü neden bulmaya ve fırsatları değerlendirmeye başladılar. Bahaî Efendi’nin tütün içmenin “haram” olmadığı konusunda verdimi fetva üzerine tutucu çevrelerde kıpırdanmalar görüldü. Kâtip Çelebi, Mizanü’l-Hakk’da, önce, tütün konusunda Bahaî Efendi’nin fetvası ile tütün içenlerin çoğaldığını söylerse de daha sonra bu fetvanın içtihada dayanılarak verildiğini ileri sürer.
Bahaî Efendi’nin çevresindeki düşman halkasının genişlemesi, yerine göz dikenleri de sevindirmiştir. Ancak, böyle bir ortamda ve baskılar altında görevini yürütmeye çalışan Bahaî Efendi yine de inandığını yapmaktan çekinmemiştir.
Tütün için verdiği fetvadan dolayı Şeriat ve tasavvuf yandaşları arasında uzun süren tartışmalar başladı. Ustüvani Mehmed Efendi adlı bir vaizin kışkırtmalarıyla Şeriat’çı kesimin tekke basması ve tekke mensuplarının hırpalanması karşısında Bahaî Efendi kesin bir tavır takındı. Ustüvani Efendi’ılin cezalandırılmasını ve tasavvuf ehlinin ibadet ve dü-r şüncelerinde serbest olmaları gerektiğini savundu.
Ustüvani Efendi’nin affı için aracı olan yüksek devlet adamlarının ricalarını “Ustüvani dedikleri bozguncunun korunması neden gereklidir” diyerek geri çevirdi. Yine bu sıralarda sadrazamın yabancı elçilerin isteği ile kaptanpaşayı görevinden uzaklaştırmasına da karşı çıkan Bahaî Efendi, “rüşvet alıp haksız yere azletmenin din ve devlete hıyanetten başka bir şey olmadığını” söyledi ve bu işlemi engelledi.
Son olay ise İzmir kadısı Haşimizade’nin bir Ingiliz’in Ingiltere konsolosundan iki yüz akçe alacağı olduğunu ileri sürmesi üze ine çıktı. Haşimizade konsolosu sorguya çekmek istemiş, konsolos ise bunun iki devlet arasındaki anlaşmaya aykırı olduğunu belirtip mahkemede olay çıkarmıştır.
Olay Bahaî Efendi’ye yansıdı. Durumu sadrazama bildirip konsolosun cezalandırılmasını istedi. Eline geçen bu fırsatı değerlendiren sadrazam işlerinin çokluğunu ileri sürdü. Bu işi Bahaî Efendi’nin çözmesini söyledi. Bahaî Efendi Galata’daki Ingiliz elçisi Sir Thomas Bendish’i çağırıp durumu anlam. Konsolosun görevinden alınmasını istedi. İsteği geri çevrilince Bahaî Efendi elçiyi hapsettirdi. Bunun üzerine ağalar toplanıp şeyhülislamın görevinden alınmasını istediler. Önce geri çevrilen bu istek ikinci kez yinelenince onaylandı. Bahaî Efendi 1651’de görevinden uzaklaştırıldı. Boğazdaki yalısına çekildi. Bir süre sonra arpalığı olan Midilli’ye sürgüne gönderildi. Yerine Karaçelebizade Abdülaziz Efendi atandı. Bahaî Efendi 16 Ağustos 1652’de ikinci kez şeyhülislam oldu.
Yaşamının sonuna değin bu görevde kaldı.
Gerçek ününü şiirleriyle sağlayan Bahaî Efendi, biçim bakımından, “Divan Edebiyatı” geleneğine bağlıdır. Özellikle gazellerinde dolgun bir içerik, akıcı ve yumuşak bir söyleyiş, çok duygulu bir anlatım vardır-. Necati, Ahmed Paşa çizgisi üzerinde yürüyen Bahaî Efendi çağının yaşama biçimini, kişisel duygularını, duyarlığını şiirleştirmede başarılıdır. Çağdaşlarına oranla, çok az şiir yazmasına karşılık, yaratıcı gücünü ortaya koymuş, gazel türünde yeni bir gelenek yaratmıştır. Şiirleri bütünüyle din dışıdır. Yer yer de tesavvuf izlerine rastlanır. Bahaî Efendi aynı zamanda Galata Mevlevihanesi Şeyhi Adem Dede’nin dervişiydi. Etkisinde kaldığı şairler büyük hayranlık duyduğu Şeyhülislam Yahya Efendi ile Bâkî’dir. Gazellerinde bu ikisinin yolunu izledi. Gazellerinde neşeden çok umutsuzluk göze çarpar. Hayal ve duygu bakımından olduğu kadar anlatımı bakımından da etkileyici şiirler yazmıştır. Bütün şiirlerinin toplandığı Divan’ında 6 kaside, 88 ve 237 beyitlik iki mesnevi, 4 kıta, 41 gazel ve 18 rubai vardır. Hacim açısından divançe de diyebileceğimiz yapıtındaki kasideleri arasında tevhid, ıja’t yokttır. IV Murad için yazılmış iki mesnevisi vardır.
Genellikle aşk şiirleri beğenilmiş ve kendinden sonraki Nailî, Neşâtî, Nâbî, Nahifi ve Nazim gibi şairleri etkilemiştir.
• YAPITLAR: Divan, (İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi TY 2948); Şeyhülislam Bahayi Efendi Divan’ından Seçmeler, (ö.s.), H.Tolasa (yay.), 1979.
• KAYNAKLAR: S.N.Ergun, Türk Şairleri, ty; S.N.Er-gun, Şeyhülislam Bahayi, 1933; A.Gölpınarlı. XVII. yy. Divan Şiiri, 1954; İlmiye Salnamesi, 1916; Kâtip Çelebi, Mizanü’l-Hakk, 1972; Süleyman Sadeddin, Mecelletü’n-Nisab, (Süleymaniye Kütüphanesi, Halet Efendi Bölümü l>Jo:628).
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi