BAKILLANÎ ( ? – 1012)
Arap filozof. Eş’arî Okulu’nun görüşlerini “atom” kavramına dayalı yeni bir yorumla sürdürenlerdendir.
Basra’da doğdu, Bağdat’ta öldü. Gerçek adı Ebu Bekr Muhammed b. et-Tayyib el-Bakıllanî’dir. Ailesi, yaşamı konusunda yeterli bilgi yoktur. Ülkesinin ünlü bilginlerinden İbn Mücâhid’den öğrenim görmüş, Ebu’l-Hasan el-Bahilî’den yararlanmıştır. Önceleri İslam dinini ilgilendiren konularda çalışmış, bir süre yazın ürünleriyle ilgilenmiş, daha sonra Şia ve Mu’tezile akımlarının görüşlerini eleştirerek İslam felsefesine girmiştir.
Bakıllanî’nin, İslam felsefesinde yaptığı başlıca yenilik, Eş’arî anlayışına dayanarak Atomculuk’u yorumlaması, Arap dilinde “bölünemeyen en ufak nesne” anlamına gelen “cüz-lâ-yetecezza” adı verilen “atom” kavramından yola çıkıp Tanrı varlığının gerçekliğini kanıtlamaya çalışmasıdır. Bu kanıtlama biçimi özdekten kalkarak, özdek olmayan, sınırsız, engin, aşkın bir varlığa ulaşmayı amaçlayan bir yöntem diye anlaşılmıştır.
Bakıllanî’ye göre, evrende gerçek varlık olarak, yalnız tözler vardır. Somut nesnenin (cism) en ufak öğesi olan bu tözlerin bölünme, daha küçük parçalara ayrılma olanağı yoktur. Bu tözlerin varoluş koşulları ise onlara eklenen ilineklerdir (araz). İlineksiz bir tözün varlığı söz konusu edilemez. Bileşik nesne (mürekkeb cisim) denenler de türlü tözlerin birleşmesinden oluşur. Bu nedenle nesnenin varlığı soyut bir tözle olanaklıdır. Tözlerin varlığı, başka varlığı, yoktan varedici yüce bir gücü gerektirir. Bir töz kendi başına, kendiliğinden var olamaz. Bütün tözler “yaratılmıştır (mahluk). Bu nedenle “atoniun varlığı “mümkün”dür, doğal bir gerekim sonucu değildir. Bir “atoniun daha ufak bölümlere ayrılmayışı, ne-den-sonuç ilişkisi bakımından, kendi kendine yetme-yişinin kanıtıdır. Bu ufak nesneler (atomlar) “bölünebilir” bir yapıda olaydı varoluş nedenlerini de kendilerinde aramak gerekirdi. Oysa, bu bölünemeyiş yüzünden, varoluş nedeni (illiyet) “atoniun dışında, daha yetkin bir güçte aranmalıdır. Bu yetkin gücün “yoktan varedici” bir nitelik taşıması, böyle bir varlığın da Tanrı olması kaçınılmazdır. Tanrı ise, üstün-yüce (müteal) bir varlık olarak, “yaratıcidır. Tanrı’nın bu niteliği, kendi kendinin nedeni olamayan özdeğin yaratıcısı olduğunu kanıtlar. Bu nedenle tözlerin de, onları oluşturan, biçimlendiren ilineklerin de yaratıcısı Tanrı’dır.
Tanrı’nın “yaratma” eylemi süreklidir. Varolmak bu yaratma eyleminin sonucu olduğundan, “yaratış”ın durması yokolmayı gerektirir. Oysa, evren ve onu dolduran varlıklar bulunduğuna göre, yaratma eylemi de sürüyor demektir. Yaratma eyleminin bittiği gün evrenin sonu gelecek, “fena” olayı gerçekleşecektir.
Doğada, kimi Mu’tezile bilgelerinin iieri sürdükleri gibi değişmez bir yasa yoktur, yaratma sürdüğüne göre değişme de vardır. Atomların birleşmeleri, ilineklerin birbirini izlemeleri, kendi özgür istençlerinin bulunduğu anlamına gelmez. Onların birleşmeleri de, ilineklerle nitelik kazanmaları da Tanrı’nın yüce istenci yüzündendir. Tanri istediğini yapar, “oluş” kavramının sınırları içine giren ne varsa Tanrı istencine bağlıdır.
Bakıllanî’nin ileri sürdüğü görüşler, Eş’arîlik’in temel ilkelerini oluşturan bir nitelik taşımış, başka düşünce akımlarının eleştirilmesinde, kesin bir ölçü diye benimsenmiştir. Onun anlayışına göre nedensellik (illiyet) ilkesi yoktur. Eş’arîlik bu görüşü benimsemiş, tek varlık ilkesi olarak Tanrı istencini göstermiştir.
İslam ülkelerinde, özellikle felsefeye ilgi duyan çevrelerde, Bakıllanî’nin eleştirici düşünceleriyle beslenen Eş’arîlik hızla yayılmış, Şeriat’a dayalı öğretim kurumlarında, karşıt görüşlü düşünce akımlarıyla yapılan tartışmalarda bir kaynak niteliği kazanmıştır. Bakıllanî, El-Temhîd adlı yapıtında, kendi felsefe anlayışına dayanarak, inan (itikad) ile ilgili sorunlara çözümler aramış, Eş’arîlik’e karşı bir görüşü benimseyen akımların eleştirilerine karşılık vermiştir.
• YAPITLAR: El-Temhîd, (“Düzenleme”).
• KAYNAKLAR: H.Corbin, Histoire de la Philosophie Islamique, 1964; N.Çağatay, I.A.Çubukçu, İslam Mezhepleri Tarihi, 1976.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi