HAYREDDİN PAŞA [Barbaros] (1473-1546)
Osmanlı, denizci. Akdeniz’in Osmanlı egemenliğine girmesini sağlamıştır.
Midilli Adası’ndaki Banova köyünde doğdu, 4 Temmuz 1546’da İstanbul’da öldü. Babası Yakup Ağa, Eceovalı (Gelibolu) bir sipahi, annesi Midilli halkından Katalina adında bir Hıristiyan’dı. Asıl adı Hızır’dır. Ağabeyleri Ishak ve Oruç’la, küçük kardeşi İlyas’ın da bütün yaşamları denizlerde geçti ve her üçü de savaşlarda öldü. Onların, yarı destansal yaşamlarının özellikle ilk dönemi konusunda hiçbir bilgi yoktur. Ancak, 15.yy biterken Hızır’ın, kendi adına gemi işleterek ticaret yaptığı, fakat Selanik-Saros çizgisinden güneye açılıp işini genişletmek istediği bir sırada, Adalar Denizi’nde Rodos şövalyelerine tutsak olduğu bilinmektedir. Hızır, tutsaklıktan kurtulunca öc almak ve geçimini daha korkusuz sürdürebilmek için, silah zoru ve soygunculukla Akdeniz’e hükmeden korsanlara katıldı. Edindiği deneyimler ona, gemileri, bayrağın ve yasaların değil, gücün koruyabildiği inancını vermişti. Daha önce, ağabeyi Oruç Reis ve kardeşi İlyas da şövalyelere tutsak düşmüşler; Ilyas öldürülmüş, Oruç kurtulmayı başardıktan sonra Cerbe Adası’na yerleşerek korsanlar arasında adını duyurmuştu.
İlk seferleri
O yıllarda Antalya valisi olan Şehzade Korkud, gözüpek Hızır’ı koruması altına almayı, geleceğe dönük tasarıları için yararlı buldu ve ona on sekiz oturaklı bir perkende verdi. Bu yardım, Hızır’ın Akdeniz’deki sayılı korsanlardan olmasını kolaylaştırdı. Kardeşi İlyas’ın öcünü almak amacıyla birkaç kez Rodoslu şövalyelerle vuruştu. İtalya kıyılarına korku saldı; gemiler, ganimetler ele geçirdi. Kış aylarında Cerbe’de Oruç Reis’in yanında kalıyordu.
Sonunda iki kardeş güçlerini birleştirmeye karar verdiler. Cesaretleri ve ortak güçleri, onlara umulmadık başarılar kazandırdı. Ünleri Akdeniz kıyılarını tuttu. Oruç Reis, Avrupa’da “Barbaros” diye anılıyordu. Baba Oruç’un bozulmuş biçimi olan bu deyimin, kırmızı sakal anlamında olduğu da ileri sürülür.
Beni Hafsoğulları’ndan Tunus Sultanı Muhammed, Oruç ve Hızır’ı hizmetine almayı istedi. Böylece bu Berberi devletinin deniz gücüne katılmak üzere sultanla anlaşmaya vardılar. Muhammed, onlara Hal-kü’l-Vad (Goletta) limanını verdi. Anlaşmaya göre, buradaki kalede ve limanda barınacaklar, ele geçirdikleri ganimetlerden, Tunus hâzinesine beşte bir pay ödeyecekler, mallarını da Tunus pazarlarında satacaklardı. 1512’den sonra Oruç ve Hızır kardeşlerin asıl baskınları başladı. Çuha yüklü bir Fransız gemisini zaptederek bunu yüküyle birlikte İstanbul’a hediye olarak gönderdiler. İslam dünyasına ve Akdeniz’e egemen olma amacını güden I.Selim, onların bu davranışını karşılıksız bırakmadı. İki kadırga ile bir takdir belgesi gönderdi. Osmanlı sultanının bu onurlandırıcı davranışı korsan kardeşleri daha da cesaretlendirdiğinden, Cenevizliler’in elindeki Cezayir’e doğru yelken açtılar. Şerşel (Çerçel) baskını, gerçi umduklarını vermedi ama, ertesi yıl beş gemilik filolarıyla iki Ceneviz gemisini yedeğe alıp Tunus’a döndüler. 1513’te Cicelli’yi zaptettiler. 1514 baharında Lipari Adaları önünde ve Cezayir’in doğusundaki Bougie Limanı açıklarında İspanyollar’la yaptıkları savaşlarda iki yüz leventleri şehit düştü. Bu hesaplaşma, onlara sayısız tutsak ve zengin ganimetler kazandırdığı gibi yenilmezliklerinin de kanıtı oldu. Ertesi bahar, İspanyol kıyılarını sekiz gemiyle kolaçan ederek binlerce Müslüman’ı Katolikler’in elinden kurtarıp Güney Akdeniz kıyılarına ulaştırdılar. Artık, Batı Akdeniz’in korkulu rüyası ve efsanevi kahramanları olmuşlardı.
Cezayir’e egemen olmaları
1516’da, ağabeyleri İshak’la vedalaşıp Midilli’den ayrıldıklarında artık hiçbir korkulan yoktu. On beş gemi toplayarak üsleri olan Halkü’l-Vad’a döndüler, Yakın yoldaşları Pirî Reis’i, altı gemi, iki yüz tutsak ve birçok değerli eşya ile İstanbul’a gönderdiler.
Kendileri de 1516-1517 yıllarını Cezayir’in fethi için İspanyollarİa kara ve deniz savaşları yaparak geçirdiler. Ağabeyleri İshak da onlara katıldı. Artık, yirmi otuz parçalık bir donanmaları, iki binden fazla leventleri yüzlerce toplan vardı. Batırdıkları, yakaladıkları İspanyol gemilerinin sayısı giderek artıyordu. Tenes, Tlemsen ve Oran’ı zaptederek Cezayir’e hâkim oldular.
1517-1518’de İspanyol-Arap ortak cephesine karşı giriştikleri savaşların birinde İshak, ötekinde Orıiç şehit düştü. Barbaros adı ve Cezayir hükümdarlığı Hızır Reis’e kaldı. Kardeşlerinin ölümü ve yoğunlaşan Arap-İspanyol saldırıları, onu güvenilir bir destek aramaya zorladı. Sınırlarını Mısır’a kadar genişletmiş bulunan I.Selim’e bir elçi göndererek buyruğuna girmek istediğini bildirdi. Yavuz, Barbaros’u Cezayir beylerbeyliğine atayarak yanma iki bin yeniçeri, birçok topçu ve Anadolu’dan asker toplama yetkisini içeren bir ferman gönderdi.
Alman imparatoru Charles Quint’in (Şarlken) desteklediği bir müttefik filosunu ve aleyhine dönen Tunus sultanının ordusunu yenmeyi başaran Barbaros, sonraki saldırıları sayıları gittikçe azalan leventleriyle göğüsleyemediğinden Şerşel’e çekilerek yeniden korsanlığa başladı. Kendisine katılan Türk denizcileri ile kırk gemilik bir donanma oluşturdu. 1520-1525 arasında Avrupa kıyılarını vurmaya devam etti. Cezayir’in fethini tamamladı ve kıyıya yakın İspanyol üssü Penon Adası’nı aldı. Kıyı ile ada arasını kapatarak 1529’da Cezayir Limam’nı yaptırdı. Aydın Reis’i de değerli hediyelerle I.Süleyman’a gönderdi.
1531’de Cenevizli amiral Andrea Doria’nın Şer-şel baskınına ağır bir karşılık vererek binlerce tutsak aldı. 1532’de bir yandan Tlemsen emiri ile uğraşırken bir yandan da İspanya’daki Katolik yönetime başkal-dıran bir avuç Müslüman’a yardımcı olmaya çalıştı. Bu sırada Andrea Doria’nm Mora kıyılarında gözükmesi; Alman seferinden dönen I.Süleyman’a, Hayreddin Paşa ile daha yakın bir işbirliğini düşündürdü. Sultanın çağrısını olumlu karşılayan ünlü denizci, Aralık 1533’te görkemli bir karşılama töreni ile İstanbul’a ayak bastı. Padişah tarafından kendisine Hayreddin adı, vezirlik ve kaptan-ı deryalık verildi. Yeni gemilerle güçlendirdiği donanmasının başında, 1534 ilkbaharında Akdeniz’e açılan Hayreddin Paşa, İtalya kıyılarına, Santa Lucca’ya, Reggio’ya saldırdı. Tunus’daki kargaşa bastırıldı. 1535 yazında, Charles Quint komutasında Tunus’a çıkarma yapan Alman -İspanyol donanmasıyla bunlarla işbirliği yapan yerli emirler ve Tunus sultanı ile uğraştı. Donanmasının bakımda olması yüzünden ablukada kalınca, Barbaros ve leventleri Tunus’u terkedip, uzun bir kara yolculuğu yaparak Bon limanında kendilerini bekleyen kadırgalara bindiler ve Cezayir’e gittiler. Barbaros, aldığı takviyelerle Minorka ve Mayorka adalarını, İspanya kıyılarını vurdu ve Cezayir’deki ailesini alarak İstanbul’a döndü.
1536-1537 donanma mevsimleri, Akdeniz’de olaylarla dolu geçti. Barbaros, Otranto’da karaya çıkarak Castro (Kastro) kalesini aldı. Brindizi, Korfu gibi önemli noktaları işgale uğraşırken padişahın emri gereği Ege ve İyon Denizi’ndeki Venedik adalarına yöneldi. Cerigo (Çulha), Eğin, Zea (Mürted), Naxia (Nakşa) Osmanlı egemenliğine girdi. İstanbul’a iki bin beş yüz tutsak, dört yüz bin altın gönderildi. Ertesi yıl Skiathos (İşkenzo), Skyros (İşkiroz), Tinos, Szurpanto adaları fethedildi. Bu gelişmeleri kuşkuyla izleyen Avrupa devletleri, Barbaros’a karşı büyük bir donanma hazırlamaya uğraşıyordu.
Preveze zaferi
1538 yazında, Cenevizli amiral Andrea Doria’nın komuta ettiği ve Papalık, Venedik, Portekiz, İspanya ve Malta’nın katıldığı altı yüz savaş gemisi ile yardımcı gemilerden oluşan donanma Adriyatik Denizi’nde toplandı. Hayreddin Paşa, manevra yeteneği üstün ve iyi donanımlı yüz yirmi parçalık donanmasıyla Preveze’ye yönelirken düşmanını açık deniz savaşma zorlamayı tasarlıyordu. Bunu sağlayamayınca bütün gücüyle saldırıya geçti. İki donanma arasındaki büyük güç dengesizliğine karşın savaş, tarihin eşini ender kaydettiği bir zaferle sonuçlandı. 27 Eylül 1538 gecesi, Andrea Doria, geride onlarca yanan gemi ve yüzlerce boğulmuş asker bırakarak Korfu’ya çekildi. Preveze zaferi Osmanlı ülkesinde büyük şenliklerle kutlandı.
Preveze Zaferi’ni izleyen yıllarda da Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz’i denetim altında tuttu. 1543’te güçlü bir filo ile Marsilya’ya giden Barbaros, Fransa donanma komutanını da yanma alarak Nice’i (Nis) aldı. Fransa Osmanlı donanmasının masrafları için sekiz yüz bin duka altını ödedi. Kış Toulon’da geçirildi ve bu süre boyunca kent kulesinde Osmanlı bayrağı dalgalandı, beş vakit ezan okundu. İspanya ve İtalya topraklanna düzenlenen akınlar, Charles Qu-int’i Fransa ile anlaşmaya mecbur bıraktı.
Barbaros Hayreddin Paşa, 1544’te İstanbul’a dönerek son iki yılını Beşiktaş’taki yalısında dinlenerek geçirdi. Uzun süren bir hastalıktan sonra öldü. Hayreddin Paşa, anılarını Seyyid Muradi’ye yazdırta-rak Gazavat-ı Hayreddin Paşa adlı son derece değerli bir yapıt bırakmıştır.
• KAYNAKLAR: E.Bradford, Sultanın Amirali Barbaros Hayreddin, 1970; M.E.Düzdağ, Akdeniz Bizimdi (Gaza-vat-ı Hayreddin Paşa), 1984; L.Gomera, Cronica de los Barbarojas, 1854; J. de la Graviere, Doria et Barberousse, 1886; Kâtip Çelebi, Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar, 1973; E.R.Rey, La Vie de Khaireddine Barberousse, 1931; A.R.Seyfi, Barbaros Hayreddin, 1910.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi