Behçet Hastalığının Tanımlanmasına Türk Hekimlerinin Katkıları
“Morbus Behçet”ya da “Behçet sendromu” adı verilen hastalık, dünya tıp literatürüne bu adla geçmeden önce, Hulusi Behçet ile birlikte birçok Türk hekiminin ve Türkiye’de görev almış Alman hekimlerin uzun araştırmalarına konu olmuştur.
Hulusi Behçet’in bu konudaki ilk gözlemi, 1924 yılında gördiiğii bir hastayla başlar. Göz bozuklukları, ağızda yinelenen aftlan ve cinsiyet organları çevresindeki yaraları nedeniyle 40 yıl kadar İstanbul ve Viyana’da incelenen bu hastaya değişik tanılar konmuştu. Kimileri tüberküloz ve frengiden kuşkulanırken, Viyanalı hekimler de Avrupa ’da bulunmayan birhücreli bir mikroorganizmanın söz konusu olabileceğini ileri sürmüşlerdi. Göz hekimleri de, aynı olgudaki göz iltihaplarını frengi, tüberküloz, stafilokok ve streptokoklara bağlamaya çalışmış, yeni bir hastalık düşünmemişlerdi. Görme duyusunu yitirdikten sonra da bu hastayı izlemeye devam eden Hulusi Behçet ise, hastalık yapıcı etkenin bir virüs olduğu kanısındaydı.
1930’da, ağız ve cinsiyet bölgelerinde yaralar ve bir gözünde kanlanma olan bir kadın hasta Hulusi Behçet’e başvurarak, bu belirtilerin birkaç yıldır yinelendiğini anlattı. Hulusi Behçet bu olguyu 1935’e değin sürekli izleyerek tüberküloz, mantar, frengi ve başka olası etkenleri aramasına, biyopsi yapmasına karşın sonuç alamadı.
1936’da, diş kliniğine başvuran ve ağzında derin iltihaplı yaralar bulunan bir erkek hasta Hulusi Behçet’e gönderildi. Bu olguda da, öncekiler gibi yinelenen belirtiler vardı, ancak yapılan incelemeler gene sonuç vermedi. Belirtilerin yinelenmesinden bir virüsün sorumlu olabileceğini düşünen Hulusi Behçet, o dönemde Türkiye’ye gelerek mikrobiyoloji kürsüsünde görev alan Hugo Braun ’un da yardımıyla virüs araştırmalarına başladı. Gülhane Hastanesi’nin başhekimi, göz hastalıkları profesörü Niyazi İsmet Gözcü (1884-1965) de, 1938’de Hulusi Behçet’e, göz bulguları ön planda olan bir başka hasta bildirdi. Aynı yıl, Türkiye’de görev almış bir başka Alman hekim Erich Frank da, bütün belirtileri gösteren yeni bir hasta bulunca, Türkiye’de bilinen olgu sayısı beşe çıkmıştı. Adı geçen hekimlerden başka, Naci Bengisu da göz bulgularını inceleyerek konunun aydınlatılmasına katkıda bulundu.
Türkiye’de incelenen olgu sayısı artarken, çeşitli Avrupa ülkeleriyle Amerika ve Japonya’ dan da yeni olgular bildirildi ve sonuçta, 1947’de Cenevre’de toplanan Uluslararası Tıp Kongresi’nde bu olguların virüs kökenli yeni bir hastalık olduğunu savunan Hulusi Behçet’in görüşü benimsenerek hastalığa onun adı verildi.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi