HALİL PAŞA [Candarlı] ( ? -1453)
Osmanlı sadrazamı. II.Murad ve II. Mehmed dönemlerinde aralıksız 24 yıl sadrazamlık yapmıştır.
Halil Hayreddin Paşa’nın doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. 19 Temmuz 1453’te İstanbul’da öldü. Ailesi, Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Cendere köyündendi. Bu aile bireyleri, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde kazaskerlik ve vezirlik görevlerinde bulunmuşlardı. Halil Paşa’nın büyükbabası Kara Halil Hayreddin Paşa, I.Murad, amcası Ali Paşa, I.Bayezid ve Çelebi Mehmed, babası İbrahim Paşa da II.Murad dönemlerinde aralıksız vezirlik yapmışlardı.
II. Mehmed’le ilişkileri
Halil Paşa, İznik medreselerinde öğrenim gördü. Kadılıklarda bulunduktan sonra babasının vezirliği sırasında kazasker, bir süre sonra vezir; İbrahim Paşa’nın 25 Ağustos 1429’da ölümü üzerine de vezirâzam oldu. Bazı kaynaklarda, Amasyalı Hızır Danişmendoğlu Koca Mehmed Nizameddin Paşa’ nin, Halil Paşa’dan önce dokuz yıl birinci vezirlik yaptığı da ileri sürülür. Halil Paşa, Candarlılar’dan bu makama gelenlerin dördüncüsü oldu. II.Murad, yeni vezirine de tam bir güvenle bağlandı ve devlet işlerinin yürütülmesini ona bıraktı. Aldığı tüm buyrukları yerine getirdiği gibi, önerileri de sultan tarafından derhal kabul edildi. Fakat 1440’lardaki üst üste yenilgiler, aşırı yorgunluk ve köşeye çekilme isteği II.Murad’ı tahttan soğutunca durum değişti. 1444’te Hunyadi Janos ile Szegedin Antlaşması’nın imzalanmasının ardından padişah tahtı bırakarak Manisa’ya çekildi. Babasının yerini alan on iki yaşındaki II.Mehmed, ona karşı soğuk davranmaya başladı. Kendisine daha yakın bulduğu devşirme paşaları, özellikle Zağanos Paşa’yı danışman seçti. Halil Paşa, çocuk padişahın sert ve bağımsız tutumundan rahatsızlık duyarak II.Murad’ı yeniden padişah yapmanın çarelerini aramaya koyuldu. Çok geçmeden de beklediği anı yakaladı: Szegedin Antlaşması’m bozan Macarlar’m Osmanlı topraklarına saldırması üzerine Halil Paşa, genç ve deneyimsiz padişahtan tehlike atlatılıncaya kadar tahtı babasına bırakmasını istedi. II.Mehmed de durumun ağırlığını kavrayarak babasını çağırmak gereğine inandı. Venedikliler Çanakkele Boğazı’nı kapadıkları için kestirmeden Edirne’ye gelemeyen II.Murad, Kocaeli üzerinden Anadolu Hisarı’na gelmiş; Halil Paşa’nın sağladığı taşıtlarla ve kıyıya dizdirdiği topların korumasında karşıya geçerek Edirne yolunu tutmuştu. Varna Savaşı’nı kazanıp Edirne’ ye dönen II.Murad, usulen yine Manisa’ya çekileceğini açıklayıp yola çıktıysa da Halil Paşa’nın düzenlediği “Buçuktepe Olayı” denen asker ayaklanması başlayınca yoldan dönerek ikinci kez hükümdar oldu. II.Mehmed’e de Manisa’ya gitmek düştü. Halil Paşa bu oyunla salt II.Mehmed’i gücendirmemiş; yeniçerilere, ayaklanırlarsa ulûfelerinin artabileceğini göstererek kötü bir geleneğin de başlatıcısı olmuştur. Her şeyin Halil Paşa’dan kaynaklandığını gören II. Mehmed ise ona karşı derin bir kinle dolmuştur.
İstanbul Kuşatması’ndaki tutumu
II.Murad’ın 3 Şubat 1451’de ölümünün ardından, II.Mehmed, 18 Şubat 1451’de Edirne’de tahta çıktı. Halil Paşa’yı ve öteki vezirleri görevde bıraktı, yaşlı vezirden intikam almak için henüz haklı gerekçelere sahip değildi. Daha tahta çıktığı gün İstanbul’ un fethini emel edinmesi de onunla uğraşmasına engeldi. Rumeli Hisarı’nm yapımında Halil Paşa’ya da önemli görevler düştü ve o, bu görevi padişahın gözüne girebilmek, geçmişi unutturabilmek sevdasıyla yapmaya koyuldu. O günlerde surların çevresinde yeniçeriler korkutucu gösterilere girişince Bizans imparatoru, ileri gelen devlet adamlarından oluşan bir kurulu, pahalı hediyelerle Halil Paşa’ya gönderdi.
İmparator, yeni padişahı kararından caydırması için “insaf ve sağduyu sahibi” Halil Paşa’dan yardım ummaktaydı. Halil Paşa da kuşatmanın ve bununla ilgili önhazırlıklarmzamansızlığınaiçtenlikleinanıyor-du. Ancak padişahın gösterdiği büyük tepki üzerine çadırına dönerek elçileri savdı. Çok geçmeden İmparator bir elçi daha gönderdi. İstanbul’da tutsak bulunan Şehzade Orhan’ın ödeneğinin artırılmasını, aksi halde şehzadeyi salıvereceğini bildirdi. Padişaha yeni bir Bizans önerisi götürmeyi göze alamayan Halil Paşa, gelenlere sert karşılık verdi.
İstanbul kuşatması boyunca Halil Paşa’nm birkaç kez sultanı bu işten caydırmaya çalışması; Bizans-lılar’ı kayırmasından değil, İstanbul’un alınamayacağını, alınsa bile Batı dünyasının ayağa kalkacağını; önceki kuşatmalarda olduğu gibi, elverişli koşullarla bir antlaşma imzalanarak sorunun çözümlenemeyeceğini düşünmesinden kaynaklanıyordu.
İstanbul’un fethinin ertesi günü huzura çıkan Bizanslı devlet adamı Notaras’ın II.Mehmed’e Halil Paşa’nın elaltından Bizans’a yardımcı olmaya çalıştığım açıklaması padişaha beklediği kozu verirken, Halil Paşa’nın da sonunu belirliyordu. Halil Paşa, ertesi gün Yedikule’de hapsedildi. Tüm servetine de el konuldu. Olay Osmanlı tarihinde ilkti ve II.Mehmed, Halil Paşa’nın idam kararını ancak kırk günde verebildi. 19 Temmuz 1453’te idam edilen Halil Paşa’nın cesedi sur dışında gömüldü. Kemikleri daha sonra İznik’teki türbesine nakledildi. Halil Paşa’nın idamıyla Osmanlı hanedanına yüzyıldır ortaklık eden bir ailenin yönetimdeki ağırlığı ortadan kaldırılmıştır.
• KAYNAKLAR: Âşıkpaşazâde, Tevârih-i Al-i Osman, 1916; Dukas, Bizans Tarihi, 1956; H.İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, 1954; İ.H.Uzunçarşılı, Candarlı Vezir Ailesi, 1974.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi