Charles Baudelaire Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Hakkında Bilgi

BAUDELAIRE, Charles  (1821-1867)

Fransız şair, sanat eleştirmeni. Les Fleurs du mal’ın (Kötülük Çiçekleri) lyazarı ve modern şiirin kurucularındandır.

Charles Pierre Baudelaire 9 Nisan 1821’de, Paris’te doğdu. Babası Joseph François 1827’de öldü ve 1828’de annesi, sonradan büyükelçilik ve senatörlüğe kadar yükselecek Jacques Aupick adında bir generalle evlendi. Baudelaire Lysons’da College Ro-yal’de ve sonra Paris’te College Louis le-Grand’da okudu. Lisede Latince yazdığı şiirlerle göze çarptı, yarışmalarda ödüller kazandı. Bakaloryasını tamamladıktan sonra hukuk eğitimine başladı amaiyaşadığı Bohem hayatı annesinin ve üvey babasının kulağına gidince (gerçekten de ölümüne neden olan frengiyi bu yıllarda kapmıştı) Hindistan’a gönderildi (1841). Fakat gemisi Mauritius’da bakım için durunca Baudelaire geri döndü. Gene de bu yarım kalmış yolculuk Baudelaire’i gerçek bir şair yaptı. Bu yolculukta Les Fleurs du mal’in (Kötülük Çiçekleri) ilk şiirini yazdı ve bu kısa Doğu yolculuğunu hiç unutmadı. Şiirlerinde sıksık Doğu’ya duyduğu mistik özleme rastlanır.

Sanat eleştirileri çevirileri
Paris’e döndükten kısa bir süre sonra yirmi iki yaşını doldurduğu için babasından kalan serveti kullanabilme hakkını kazandı. Yaşadığı savruk hayatla bu parayı hızla tükettiği sırada büyük bir aşkla tutulduğu Jeanne Duval’e rastladı. “Siyah Venüs” adı altında topladığı Kötülük Çiçekleri’n’m ilk şiir grubu Jeanne Duval’den esinlenir. Gene Kötülük Çiçekleri’ nin başlıca temalarını içeren şiirler de bu dönemde yazılmıştır: sevicilik, başkaldırı, çürüyüş ve tenselliği konu alan şiirler. Bu yıllarda Delacroix ve Courbet gibi ünlü ressamları tanıdı ve bu ilişkinin sonucunda 19. yy’ın en ilginç resim eleştirilerini yazdı.

Birkaç yıl içinde servetinin yarısını harcayınca, annesi ve üvey babası, kalan kısmına el koydular. Baudelaire artık kalemiyle geçinmek zorunda kalan fakir bir şairdi. Bu sırada radikal harekete ve 1848 Devrimi’ne katıldı, amal848’de başa gelen hükümetin verdiği düş kırıklığıyla politik ilgilerinden vazgeçti. Şimdi ilgilendiği Paris’in yoksulları, suçluları, fahişeleri, dilencileriydi. Bir yandan Salons’da edebiyat eleştirileri yaparken öte yandan da avant-garde dergilerde şiirlerini yayımlıyordu. 1851’de Baudelaire, Paris’te sözü geçen bir edebiyat eleştirmeni ve Edgar Allan Poe’nun çevirmeni olarak biliniyordu. Poe’nun bütün yazılarını ve bir şiirini (“The Raven”) Fransızca’ya çevirirken bu Amerikan şairinin kendi edebiyat ve şiir anlayışını gerçekleştirdiğini düşünüyordu.

Poe çevirileriyle öylesine ün yaptı ki Revue de deux Monde bu usta çevirmenin şiirlerini de basmaya karar verdi. 1855’te on sekiz şiirinin yayımlanması büyük çapta bir skandala yol açtı. Bundan sonra 1857 yılında Kötülük Çiçekleri bir arkadaşı tarafından basıldı. Derhal şairin ve yayımcının aleyhine müstehcen yayın yapmaktan dava açıldı. Dava suçluların para cezasına çarptırılmaları ve Kötülük Çiçekleri’n’m altı şiirinin yasaklanmasıyla sonuçlandı. Kötülük Çiçekleri 1861 ve 1866’da tekrar basıldı ama şaire beklediği ün ve serveti getirmedi. Bu, artık iyiden iyiye hasta olan Baudelaire’in ömrünün geri kalan kısmım büyük bir karamsarlık ve bezginlik içinde geçirmesine neden oldu. 1869’da ölümden sonra basılan Spleen de Paris’nin (Paris Sıkıntısı) düzyazı şiirleri bu karamsarlığı ve bezginliği yansıtır.

Baudelaire yaşamı boyunca şiirlerinden çok sanat eleştirilerini basmak istedi, çünkü şairliğini estetik kuramının bir uzantısı olarak gördü. Gelgelelim 1867 Şubatı’nda ölen ve bir avuç arkadaşı tarafından gömülen Baudelaire hemen hemen unutulmuştu.

Ölümünden kısa bir süre sonra Baudelaire hakkı olan üne kavuştu ve modern şiirin en büyük şairlerinden sayıldı. Sanat kuramı ise yalnızca şiir tarihinin değil, sanat tarihinin de bir dönüm noktası olarak kabul edildi.

Şiir kuramı
Baudelaire’in şiirinin ve şiir kuramının temelinde yatan ilke karşıtlıktır. Fakat bu romantiklerin anladığı biçimde yalnız iyi kötü karşıtlığı değildir. Baudelaire’e göre her nitelik içinde karşıtını taşır. Örneğin sıkıntı ve bunalım (ennui) hem bütün hastalıkların başı, hem de insan gelişiminin ön şartıdır. Çünkü sıkıntının karşıtı akıl ve düşgücüdür, bu ikiyetenekise insanın hem onur, hem de acı ve işkence kaynağıdır. Coşkunun içinde benliğin yücelmesi kadar kaybolması (kendinden geçmek) da vardır. Pişmanlık kendine acımaya dönüşürken, bunun karşıtı olan gurur, başkaldırı ve yaratıcılığı kamçılayabilir. Heyecan ve duygular da aynı karşıtlıkları sergiler. Sevgi nefreti, zulüm ise şefkati içerebilir. Baudelaire şiirlerindeki olumsuzlukları bu şiir kuramının çerçevesinde hep karşıtlıkları çağrıştırarak konu alır.

Şiir Baudelaire’e göre öğretici olmamalıdır, ama bu demek değildir ki şiir duyguların denetimsiz bir ifadesidir. Duyguların denetlenmesinde ise Baudelaire iki önemli yönteme başvurur. Kendi deyişiyle “sürnatüralizm” ve “ironi”.

Sürnatüralizm nesneleri fiziki görünümlerinden öte çağrıştırdıkları duygularla betimlemektir. Böylece bir saç buklesi, bir kedi, şöminede yanan odun, çan sesi, bir saat ya da bir deste iskambil şaire bu duyguların ucuz ya da abartılmış retoriğini yapmadan aşk, bitkinlik, korku, kayıp, tutku, pişmanlık, tiksinti, nefretten söz etmesi olanağını verebilir. Bu tabii aynı zamanda temel sembolist yöntemdir.

İroni Baudelaire’in şiir anlayışında şairin öznelliğini denetleyici bir işlev görür; kendine uzaktan, bazen alayla, bazen eleştiriyle bakabilmek, bir çeşit benliği nesnelleştirebilmektir ironi. İşte bu tür bir nesnelleştirme çabasında da Sembolist şiir Romantik şiirin daha olgunlaşmış bir biçimidir.

Günlük yaşam tutkusu ve Paris miti
Şiir Baudelaire’e göre nesnel dünyayı yansıtmaz fakat nesnelliği öznelleştirir. Örneğin konusunu güzel bir kadın, bir Paris sokağı, kumarbazlar ya da sakat ihtiyarlardan alan bir şiir bunların fiziki özelliklerini bir atmosfer, bir ruh hali yaratmakta kullanır. Baudelaire’in nesneler evreni ise şiirinin temel özelliği olan karşıtlığı yansıtır. Kimi zaman mücevher, makyaj malzemesi, düşsel kentler gibi yapay nesnelerde sanatın bir yansımasını bulurken, kimi zaman bunlardan büyük bir bıkkınlık duyarak içgüdüsel ve ilkel olanı özler. Ama Baudelaire’de her zaman ağır basan uygarlık ve güncelliktir; nesnelerin bu simgesel işlevlerini sömürerek modern şiire günlük kent yaşayışını getiren şair olarak bilinir. Paris’e olan doymaz tutku ve merakıyla Balzac’la birlikte bir Paris miti yaratmıştır.

Baudelaire’in en ünlü şiiri “Correspondances” dır. Eleştirmenler bu şiirin Baudelaire’in sanat kuramını içerdiğinde ve Sembolizm’in estetik bildirisi olduğunda birleşirler. Şiirin iki ilinti ekseni vardır. Bunlardan birincisi “dikey ilintiler” de denen, somut bir varlığın soyut bir düşünceyi ya da bir duyguyu uyandırmakta kullanımıdır. Örneğin kokular, masumluk, günah gibi soyutlamaları, sesler, gizemli ve aşkın bir gücü. Doğa mutlak birliğin bölünmüş görünümüyle ilintilidir. Bir de şiirin “yatay ilintiler” ekseni vardır. Romantik şiirde Sembolist devrimi gerçekleştiren de bu yatay ilintiler eksenidir zaten. Bunlar da beş duyunun birbiriyle kaynaşmasıdır; kokular renkleri, renkler de sesleri uyarır. Sembolist şiirin bu uyarma yöntemine “sinestezi” de denir.

Baudelaire Kötülük Çiçekleri’nâtVi şiirlerin belli bir sırası olduğunu söylemiş ve kitabın ikinci baskısı olan 1861 baskısında şiirlerini bu sıraya göre dizmiştir. Ne yazık ki 1861 baskısında 1857’de yasaklanan altı şiir yoktur. Bu altı şiiri sonradan editörler kitabın sonuna eklediler. Kötülük Çiçeklerindeki şiirler Baudelaire’in sunduğu sırada okunursa bu şiirlerin belli bir arayışa yöneldikleri görülür. Buna bir sınırsız doyum arayışı denebilir. Baudelaire bu doyumu “Spleen et ideal” (“Can Sıkıntısı ve İdeal”) şiirlerinde sanat ve aşkta, “Tableaux parisiens” (“Parisliler Tablosu”) şiirlerinde kent yaşamında, “Le Vin” (“Şarap”) şiirlerine uyuşturucularda, “Fleurs du mal” (“Kötülük Çiçekleri”) şiirlerinde geleneksel ahlakı yadsımakta, “La Revolte” (“Başkaldırı”) şiirlerinde başkaldırıda arar. Arayış, umut ve umutsuzluk çevriminde ilerlerken, başarısızlık, pişmanlık, tiksinti, karamsarlık duyguları ve kaçış özlemleri, yer yer yenilenen bir istem, sevgi ve huzur anları, yaşamaktan duyulan gururla aydınlanır. Baudelaire’in bu şiirlerin okuyucusundan ne beklediği ise Kötülük Çiçeklerinin ilk şiiri “Au Lecteur”de (“Okuyucuya”) belirlenir. Okuyucu bu şiirlerin içerdiği yaşantıyı şaire hayranlık duymaksızın, ona acımaksızın ya da sahte bir anlayış göstermeksizin paylaşmalıdır; okuyucu şairin her anlamda eşitidir, “İki yüzlü okuyucum, benzerim, kardeşim” diye okuruna seslenirken Baudelaire onu benliğinin bir parçası, bir ikizi olarak gördüğünü açıklar.

•    YAPITLAR: Oeuvres completes, (ö.s.), 7 cilt, G. Asseli-neau (der.), 1868-1870, (“Bütün Yapıtlar”). Şiir: Les Fleurs du mal, 1857, (Kötülük Çiçekleri – kitabın bir bölümü Baudlaire ye Kötülük Çiçekleri adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir); Les Epaves, 1866. Düzyazı: Le Spleen de Paris, (ö.s.), 1869, (Paris Sıkıntısı). Eleştiri: Curiosites esthetiques, (ö.s.), 1868; l’Art romantıque, (ö.s.), 1868. Mektup: Lettres 1841-1866, (ö.s.), 1905; Lettres inedites a sa mere, (ö.s.), 1918.

•    KAYNAKLAR: G. Blin, Baudelaire, 1939; G. Blin, Le Sadisme de Baudelaire, 1948; G.T. Clapton, Baudelaire et De Quincey, 1931; A. Fairlie, Baudelaire: Les Fleurs du mal, 1960; M. Gilman, Baudelaire, the Critic, 1943; H. Peyre, Connaisance de Baudelaire, 1951; J. Prevost, Baudelaire, 1953; J.P. Sartre, Baudelaire, 1947; P. Valery. Situation de Baudelaire, 1926.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski