BROAD, Charlie Dunbar (1887-1971)
İngiliz düşünür. Algı kuramında duyu verileri kavramını geliştirenler arasındadır.
Londra yakınlarındaki Harlesden’da doğdu. Ortaöğrenimini Dulwich College’da bitirdikten sonra, Cambridge Üniversitesindeki Trinty College’a girdi. Bir bilim adamı olarak başarıya ulaşamayacağı kanısıyla felsefe öğrenimi yaptı. 1910’dan sonra St.Andrews, Dundee ve Bristol üniversitelerinde ders verdi. Cambridge Üniversitesine öğretim üyesi olarak döndükten kısa süre sonra, 1933’te profesör seçildi. Bu dönemlerde felsefeye ilgisi azalmaya başladığı ve kendini artık özgün bir katkıda bulunamayacağına inandırdığı için, profesörlük görevini istemeyerek kabul etti. Buna karşın, giderek artan bir yoğunlukla, yapıt vermeyi sürdürdü. Bu, emekli olduğu 1953’ten sonra da azalmadı. Ingiliz devletinden ve İsveç üniversitelerinden nişan ve sanlar almıştır.
Cambridge’de okuduğu yıllarda hocaları olan metafizikçi J.M.E. Mc Taggart ve mantıkçı W.E. Johnson’dan, o sıralar yepyeni bir felsefe akımına öncülük eden genç öğretim üyeleri Russel ve Moore’ dan etkilenmiştir. Russell ve Moore’un Broad üzerindeki etkileri, özellikle gerçekçi dünya görüşü ve bilgi kuramı alanında olmuştur. Ayrıca öğretim kariyerinin ilk yıllarında St.Andrews Üniversitesi’ndeyken yanlarında çalıştığı G.F.Stout ve A.E.Taylor da, Broad’ı etkileyenlerdendir. Broad yapıtları çok geniş bir alanı kapsayan 20.yy İngiliz filozofları arasında yer alır. Bilgi kuramı, bilim felsefesi ve varlıkbilim en çok üzerinde durduğu konulardır. Felsefe tarihi ve ahlak alanında da çalışmaları vardır. Ancak bu alanların hiçbirinde bir toplu dizgesel görüş geliştirmek yoluna gitmemiş, felsefe sorunlarını tek tek ve birbirlerinden ayrı olarak ele almıştır. Çoğu kez, ele aldığı sorunlara belirli bir doğrultuda kesin yanıtlar aramak yerine, ortaya atılan ve atılabilecek çözümlerin iyi ve kötü yönlerini ayrıntıyla incelemekle yetinmiştir. Ele aldığı konuları en açık bir biçimde sunma ve her türlü uslamlamayı saydam olarak ortaya koymada üstün bir yeteneği vardı.
Bilgi kuramı alanında özellikle algı sorunu üzerinde durmuştur. Ona göre, algı nedensel bir olaylar zinciridir. Ancak bu nedenselliği Locke’unkinden daha yumuşak ve dolaylı bir biçimde anlar. Algıya neden olarak gördüğü dış dünyayı, genel olarak gerçekçilerin düşündüğünden daha temkinli olarak tanımlar. Dış dünya onun için “fiziksel nesne ve olayların hipotetik dizgesi”dir.
Algı, dışdünyanın zihinde doğrudan yansılanması, tasarımlanması değildir. Bu tasarımlama ancak dolaylı olarak gerçekleşebilir ve bir ara aşama, bir ara ortam gerektirir. İşte 20.yy başındaki İngiliz algı kuramında ortaya atılan duyu-verileri (sense- data) kavramı bu ara ortamı oluşturur. Russel ve Moore’un da bu konu üzerindeki çeşitli çözümleme ve de değerlendirmelerinden etkilenen Broad, duyu-verilerinin varlığına onlardan daha kesin bir gözle bakmış, bu kuramsal kavramı belirginleştirmeye çalışmıştır. Nesnelere değişik açılardan baktığımızda onları değişen biçimlerde görürüz. Örneğin bir madeni para ancak bir açıdan yuvarlaktır. Öbür bütün bakış açılarından değişik elips biçimlerinde görünür. Nesnenin kendisinin, yani paranın, bütün bu değişik kılık ve biçimlere girdiği, ya da sürekli biçim değiştirdiği söylenemez. Oysa, nesnenin kendisi olduğu gibi kalıyor ve yalnız bizim gördüğümüz biçim değişiyorsa, algımızın içeriğinde bulunan, nesnenin dış yüzeyi olamaz. Perspektifle değişen, nesne değil, duyu verileridir. Broad’un “sensa” adını verdiği duyu verileri, nitelikçe, onlara neden olan fiziksel nesnelerden ayrılırlar. Bizim algıladığımız nesneler değil, nesnelerin neden olduğu duyu verileridir. Bunlar hem nesneden hem de zihinden bağımsız özellikler taşırlar. Bu nedenle duyu verilerini deneyin, algının, kendisinden de ayırt etmelidir. Bunlar algının nesnesidir.
Zihin felsefesi alanında Broad, beyin olaylarının zihinsel olaylar için zorunlu koşul oluşturdukları görüşünü ölüm sonrası yaşam düşüncesiyle uzlaştırmaya çalıştı. Ona göre zihin, bir merkezi sinir sistemi ve bir “ruhsal etkenin” (psyehogenic factor) bir araya gelmesidir. Bu ruhsal etken gövdeden bağımsız bir varlık taşıdığı için, bağlı olduğu gövde öldükten sonra da bir anlamda işlevini sürdürebilmeli, yani gövdeden bağımsız zihinsel olaylar olanaklı olmalıdır. O, felsefenin, bu olanak üzerinde ve özellikle mantık, nedensellik gibi alanlarla ilişkisi üzerinde durması gerektiğini savunur.
Broad, geçerli bir metafizik dizgesinin tümden-gelimsel bir yapı taşıması gerekeceğini ve bu yapının temelinde yeralacak en genel ilkelerin zorunlu doğrular olacaklarını öne sürer. Bu zorunlu önermeler, ona göre analitik değil sentetiktirler. Bu açıdan Kant’ı anımsatan bir sonuca yaklaşır. Ona göre, kökeni deneysel olmayan kimi kavramlar bulunduğu da kabul edilmelidir.Bu deney öncesi (apriori) kavramların doğuştan mı yoksa sezgiylemi edinildikleri konusunda kesin bir görüş geliştirmemiştir.
Olasılık, tümevarım ve ahlak konusunda da yazıları olan Broad’ın düşünceleri 20.yy’m ilk yarısında Anglo-Saksonfelsefesi için önemli tartışma konularından biri olmuş, özellikle duyu-verileri kavramı, derinine eleştirilmiştir.
• YAPITLAR (başlıca): Scientific Thought, 1923, (“Bilimsel Düşünce”); Five Types of Ethical Theory, 1930, (“Beş Tip Ahlak Kuramı”); The Mmd and his Place in Nature,
1930, (“Zihin ve Doğadaki Yeri”); Examinatıon of Mc Taggart’s Philosophy, 1930, (“Mc Taggart’ın Felsefesi Üzerine İnceleme”); Ethics and History of Philosophy, 1963, (“Ahlak ve Felsefe Tarihi”).
• KAYNAKLAR: M.Lean, Sense Perception and Matter, 1953; P.A. Schilpp (der.), The Philosophy of C.D.Broad 1959.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi