Doğa Yasalarında Olumsallık

Doğa Yasalarında Olumsallık

Bir ilkenin zorunlu olması demek, onun olduğundan başka türlü olamaması ve özellikle de doğru ise, yanlış olmasının mantıksal olanaklılık dışında bulunması demektir. Zorunlu bir doğruluk düşünülebilecek her durumda doğrudur. Olumsallık ise, bir ilke ya da önermenin zorunlu olmamasıdır. Olumsal bir ilke, olduğundan başka türlü olabilir. Eğer doğruysa yanlış, yanlışsa da doğru olabilir.

Doğa olaylarında değişmez, kesin, genel geçerlilik taşıyan ve zorunluluk içeren yasaların bulunduğu görüşü eski Anadolu-Yunan felsefesinde, özellikle, “atom kuramı”nı ortaya atanlarla onların izinden yürüyen özdekçilerde yaygındı. Zorunluluk kuramını savunanlara göre, doğada ortaya çıkan bütün olayların arkasında, yönetici ilke olarak, kesin ve yasa niteliği taşıyan nedensellik söz konusudur. Bu açıkça algılanamazsa bile birbirini izleyen, birbirine neden-sonuç bağlantısıyla dayanan olaylarda us yoluyla kavranır. Deney ve gözlem bilimlerinin gelişmesi sonucu, özellikle Rönesans’tan sonra ortaya çıkan yeni görüşler doğada zorunluluğun egemen olduğu kanısını güçlendirmiştir. Kopemik’le başlayan fizik ve gökbilim çalışmaları, doğanın bir “zorunlu yasalar düzeni ” niteliği taşıdığı görüşünü güçlendirdi. Zorunluluk ilkesi özdek alanından diri varlıkları konu edinen bilimlere de aktarıldı. Böylece yaşamın en alt basamağından, en üst aşamada bulunan, en gelişmiş varlıklara değin egemen olan bir zorunluluk yasasının bulunduğu ileri sürüldü.

Neden kavramı ve nedensellik ilkesinin çözümlemesini yapan Hume, herhangi bir nedensel yasada yer alan nedenle sonucun birbirlerine zorunlu olarak bağlı olduklarının söylenemeyeceğini ortaya koymuştur. Hume’a göre nedensel ilişki ve dolayısıyla nedensel yasalar, kimi olayların sürekli olarak bir arada gözlemlenmelerine dayanır: Bunun ötesinde bir ilişki gerektirmezler. Hume’un bugünkü bilimsel yaklaşıma esin veren görüşii, nedensel yasaların zorunlu olmadıkları ve doğruluklarının değişen ölçülerde olası olduğudur. Kendinden önce gelen felsefe düşünce çığırlarını ve özellikle Hume’u iyi inceleyen Boutroux doğada bir “zorunluluk yasasının bulunduğu görüşüne karşı çıkmıştır. Onun düşüncesine göre, deneyden kaynaklanan bütün duyu verileri tek tek olayların anlaşılmasını sağlamaktan öte bir başarı sağlayamaz. Birey, algıladığı tek tek olaylardan genel geçerlik taşıdığına inanılan birtakım ilkelerin varlığını çıkarsar. Boutroux’nun bu görüşü doğa yasalarının pekinlik düzeyinin anlaşılması konusunda, bilimsel düşünceye yeni boyutlar kazandırmıştır.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski